Nerede?
“Şeytan mı alıp götürdü”?
Yoksa, Kaf dağının ardında mı?
Ne dersiniz?
Umut Vakfı Kurucu Başkanı Nazire Dedeman, “Umut” davasında “adalete” ulaşabilmek için çok mücadele etti…
Dava sürecinde kâh deliller kayboldu, kâh önüne engeller çıkarıldı… Çalmadık kapı, başvurmadık seçenek bırakmadı…
Yıllarca süren dava sürecinde ne yazık ki aradığı “adalete” ulaşamadı…
Sonunda da; yargılama sürecinde yaşadığı “adaletsizlikleri”, hukuk fakültesi öğrencilerine ve hak, hukuk, adalet için mücadele edenlere örnek olması amacıyla “Umut’suz Adalet” kitabında belgeleriyle ortaya koydu…
Adaletsizlik… Cezasızlık…
Acılar yaşayan ve soruşturmalar, yargılamalarla adalete ulaşmak için mücadele edenlerin acılarına daha da büyük acı katıyor…
Yani adaletsizlik acılardan gark olmuş insanları “Mağdur üstüne mağdur ediyor”…
Ve sonuçta; Adalete, hukuka olan inanç her geçen gün daha da azalıyor, hatta azalmak kelimesi bile az kalıyor, sokağa çıkıp vatandaşlara sorun, “yok” denecek kadar az olduğunu göreceksiniz…
Hatırlar mısınız acaba…
Tokat’ın Erbaa ilçesinde yaklaşık 9 ay önce “yorgun” diye tabir edilen, bir magandanın silahından çıkan “katil” merminin isabet etmesi sonucu gencecik bir kız, 17 yaşındaki lise öğrencisi Hanife Büşra Konyar, hayatını kaybetmişti.
Lütfen unutmayın, unutmayın ki bu olaylar çoğalmasın… Daha çok masum insan ölmesin…
Olay, 31 Aralık 2020’de Erbaa Hükümet Caddesi’nde meydana geldi. Nakşiye-İbrahim Konyar çiftinin üç çocuğundan biri olan Hanife Büşra alışverişten eve dönüyordu. Birden yolun ortasında yere yığıldı… Bayıldığı sanıldı, ama…
Genç kızın başına bir şehir eşkıyasının attığı mermi isabet etmişti… Genç kız kaldırıldığı hastanede 6 gün sonra yaşam mücadelesini kaybederken polis, Mevlana Mahallesi Seyrantepe bölgesinde silahı ateşleyen kişinin Ömer Kaya adlı şehir eşkıyası olduğunu tespit etti. Gözaltına alınan Kaya’nın babasına ait ruhsatlı tabancanın balistik incelemesinde de merminin silahtan ateşlendiği belirlendi. İlk ifadesinde havaya ateş ettiğini kabul eden Kaya, çıkarıldığı mahkemece tutuklanıp Çamlıbel T Tipi Cezaevi’ne gönderildi.
Gönderilse ne olacak ki?
Tokat 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın karar duruşması Eylül ayının sonundaydı… Tutuklu olan sanık, duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SERBİS) yoluyla katılarak “pişman” olduğunu söyleyip, tahliyesini istedi… Ve mahkeme; hakkında ‘bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme’ suçundan 9 yıl hapis cezası istemiyle dava açılan Ömer Kaya’yı önce 5 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırdı. Sonra da, sanığın “pişmanlığı ile yargılama süresindeki davranışları”yla gözaltı ve tutukluluktaki süreler, verilen ceza miktarını dikkate aldığını belirterek tahliyesine karar verdi…
Ateş zaten düştüğü yeri yakmıştı… Ve mahkeme kararıyla bir kez daha yandı Konyar ailesi… Bir kez daha acılar içinde gark oldu… 17 yaşında bir magandanın mermisiyle yaşama veda eden genç kızın annesi Nakşiye ve kız kardeşi Esma karar sonrası sinir krizleri geçirirken baba İbrahim Konyar, adliyenin önünde “İnanamıyoruz. Böyle adalet yok. Taksirli suç diyor, bilinçsiz suç diyor. Böyle bir şey var mı? O katil mermiyi sıktığı zaman düşünecekti. Evladımızı istiyoruz. Yazık değil mi bizlere, yazık değil mi gencecik canını aldığı çocuğumuza” diye karara isyan ediyordu…
Ki, haklı… Pişman mış… Neyin pişmanlığı allah aşkına… Al silahı eline rast gele ateşle, birini vur… İbrahim bey kesinlikle haklı… Bilinçsiz suç ne demek… Bir insan eline silahı alıp, ateşliyorsa, birinin canını alıyorsa 9 ay tutukluluktan sonra “iyi halden” tahliye edip, ellini kolunu sallayarak toplumun içinde dolaşmasını sağlamak resmen suçluya verilmiş bir “ödül” değil de ne?
O zaman haktan, hukuktan, adaletten söz etmek mümkün mü?
Ağrı’da 2018 yılında kaybolduktan 18 gün sonra cansız bedeni bulunan 4 yaşındaki Leyla Aydemir davasında da Ağrı 1. Ağır Ceza Mahkemesi, yargılanan yedi sanık hakkında beraat kararı verdi… Zaten sanıklar tutuksuz yargılanıyordu…
Ya İzmir’de 27 Mayıs tarihinde evinin önündeki kaldırımda bisikletiyle oynarken ehliyetsiz komşusu Arzu Döş’ün otomobille çarparak öldürdüğü 2 yaşındaki Emirhan Çoğalan ile ilgili davaya ne dersiniz… Bu kez “Bilirkişi heyeti” işi bitirmiş… Bilirkişi heyeti; buyurmuş; “çocuğun dikkatsiz ve tedbirsiz davrandığını” öne sürerek 2 yaşındaki Emirhan’ın suçlu, kusurlu olduğunu bildirmiş…
Düşünsenize 2 yaşındaki bir çocuk ve ehliyetsiz araba kullanan birisi… Çocuk evinin önünde oynadığına göre belli ki sokak arası da… Bir çocuk evinin önünde de oynayamayacak mı yani? Sokak arasında sürücüler gaza basmak yerine frene bassa, tedbirli olsa olmaz mı?
Kaldırımda oynayan çocuğu sayın ve çok değerli “bilirkişi heyeti”nce “kusurlu” bulunan Çoğalan ailesini haydi siz inandırın; bilirkişinin “adilliğine”, adaletin “güvenirliliğine”…
Ah adalet…
Adaletin tanrıçası…
Her yerinden kan fışkırıyor…
İyi haftalar
Umut Vakfı
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN