Fikret İLKİZ
Yangınlar, seller ve RTÜK… Gelecek zamanda çok daha fazla tartışılacak konulardır.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) 11.08.2021’de yapılan toplantısında Halk TV, HaberTürk, FOX TV, KRT, Tele 1 ve TR 35 kanallarına ait 17 adet denetim dosyalarında oy çokluğuyla ceza verdi. Başta toplantıya katılan, ama sonra “ihsas-ı rey” de bulunduğu gerekçesiyle denetim raporlarının görüşülmesine sıra gelince katılmaması istenen RTÜK üyelerinden İlhan Taşçı toplantıya alınmadı. Denetim Raporlarının konusu orman yangınlarıyla ilgili programlar, haberler, görüntüler, sözler, eleştiriler ve yorumlar… Orman yangınlarıyla ilgili cezaların RTÜK gerekçelerini yaşanan sel felaketinin görüntüleri, haberleri, eleştirileri ve yorumları yayınlanırken bu hafta içinde öğreneceğiz…
RTÜK Başkanlığı yayıncılara 29.07.2021 tarihinde yaptığı açıklamayla hatırlatmada bulunmuştu. Yangın haberlerinde halkı yanlış yönlendirebilecek üsluptan sakınmalarını, abartılı ses ve görüntülere yer vermemelerini, bilhassa çocukların ekran başında olabileceği saatlerde korku ve endişe uyandırıcı görüntülere ve resmi yetkililer dışındaki açıklamalara ve kulaktan dolma bilgilere ve asılsız haberlere yer verilmemesini istemişti.
Acaba haberciler sel felaketini nasıl vermeliler? Sel görmemiş yerleri mi göstermeliler, yoksa sel olmamış gibi yağmur haberleri mi yapmalılar? Söndürülmüş ormanlık yerlerin görüntülerini vermeleri istenmişti bir ara… Şimdi de sel uğramayan yerleri haber yapmaları mı bekleniyor?
Kuşkusuz gazeteciler doğru davranış kurallarını kendileri belirler. Sorumlulukları ve doğru davranış ilkelerini de haberciler belirler. Kanunla etik ilkeler belirlenmez. 15.02.2011 kabul tarihli 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanununda yer alan 8. Maddenin başlığı “Yayın Hizmeti İlkeleri”dir. Medya hizmet sağlayıcısı, yayın hizmeti içeriğinin seçiminde editoryal sorumluluğu bulunan ve bu hizmetin düzenlenme ve yayınlanma biçimine karar veren tüzel kişidir. Medya hizmet sağlayıcıları yayın hizmetlerini kamusal sorumluluk anlayışıyla 8 inci maddede yer alan ilkelere uygun olarak sunarlar. Bu nedenle 6112 sayılı 8 inci maddesinde sayılan yayın hizmeti ilkeleri gazetecilerin etik ilkeleri değildir, kanunun amir hükmüdür sadece.
Kanun TBMM tarafından yapılır, etik ilkeleri gazeteci meslek örgütleri yapar.
Görüntülü yayın, özellikle televizyonlar özellikle kriz dönemlerinde görselliğin gücüne sahiptir. Kriz zamanı olağandışıdır ve gazetecilerde olağandışı haberler yapar. Gazeteci şunu aklında tutar; “görüntü” kimi zaman izleyiciler ve toplum üzerinde olumsuzluk yaratabilir. Bu noktada gazetecinin doğru davranış kuralları ve gazetecilik mesleğinin etik ilkelerine bağlılığı ile haberde gerçeklik ve gazetecinin sorumluluğu kendini gösterir. Savaşlarda, terör olaylarının haberleştirilmesinde, doğal afetlerde, kötü haberlerin tümünde; acıların haberleştirilmesinde, yitirilen canların, malların ve değerlerin görüntülenmesi ve haberlerinde gereken dikkat ve özeni gösteren gazetecilerdir.
TGC/ Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesine göre gazeteci; halkın bilgi edinme hakkı uyarınca, haber alma, yorum yapma ve eleştirme özgürlüğünü kullanırken kendi açısından sonuçları ne olursa olsun, gerçekleri çarpıtmadan aktarmak zorundadır. Bu onun temel görevidir.
Bildirgeye göre gazeteci kamuoyunun doğru bilgilendirilme hakkından sorumludur. Kendi haberini sansürlememelidir. Gazeteci ifade özgürlüğünün sınırsız olmadığını bilmeli ancak ifade özgürlüğünün sadece olumlu karşılanan, zararsız haber ya da düşünceleri değil, aynı zamanda ‘devleti şoke eden, inciten, rahatsızlık veren’ düşünceleri de kapsadığının bilincinde olmalıdır.
Gazeteci, temiz bir çevre ve sürdürülebilir kalkınmanın, insanların yaşam haklarının temelinde yer aldığının bilincinde olmalıdır. Gazeteci, iklim değişikliğinin nedenleri ve olası sonuçları konusunda vatandaşları bilgilendirmeli, kamusal farkındalık yaratmalıdır.
Çevreyi koruma ve iklim değişikliği ile mücadele için toplumu bilinçlendirmeli, çözümler konusunda bilgilendirici yayınlar yapmalı, bu konularda iktidarları uyarmalı ve denetlemeli, hükümetlerin, şirketlerin veya güç odaklarının yönlendirmeleriyle hareket etmemelidir.
Gazetecinin özenli olacağı “Sarsıcı durumlar” ise; üzüntü, sıkıntı, tehlike, yıkım, felaket ya da şok halindeki insanlar söz konusu olduğunda gazetecinin olaya yaklaşımı ve araştırması insani olmalı ve gizliliklere uyularak duygu sömürüsünden kaçınılmalıdır.
Ölümlere ilişkin haberlerde sansasyonel ve acıları artıracak üslup kullanılamaz. İnsanlarda travma yaratacak kan ve şiddet içeren fotoğraflara yer vermez, saldırının sonuçlarını korku ve yılgınlık yaratacak biçimde büyütmez.
Bütün bu sayılanlar etik ilkelerdir, doğru davranış kurallarıdır.
Bu nedenle kriz zamanlarında gazeteciler ve yaptıkları olağandışı haberler korunmalıdır.
Şimdi RTÜK eskiden neler yapmıştı hatırlatalım…
Kitle İletişim Politikası 7. Avrupa Bakanlar Konferansı Ukrayna’nın Başkenti Kiev’de 10-11 Mart 2005 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Bu toplantıda alınan 2 numaralı kararın 19. maddesi ile “Yayın düzenleyicilerin (yayın sektörünü düzenleyen Üst Kurullar) siyasal, mali ve idari bağımsızlığının önemi” vurgulandı. Konferansa Türkiye katılmıştı.
Bu Konferansla ilgili olarak verilmiş bilgilere özetle yeniden göz atarsanız eğer 7’nci Avrupa Bakanlar Konferansında, Avrupa Konseyi Bakanlar temsilcilerinin onayından geçmiş dört ana belge ve bir eylem planı, Bakanların kabulüne sunulmuştur.
Bunlar arasında Konferansın ana teması olan Bütünleşme ve Çeşitlilik: Avrupa Medya ve İletişim Politikalarının yeni ufukları üzerine bir Siyasal Bildiri vardı. Bu bildirinin Birinci alt başlığı Türkiye tarafından hazırlanmış bir rapordur ve konusu “Kriz Zamanlarında İfade ve Haber alma Özgürlüğü” dür.
İkinci alt başlık, “Küreselleşme Sürecinde Kültürel Çeşitlilik ve Medya Çoğulculuğu”, Üçüncü alt başlık, “Bilgi Toplumunda İnsan Hakları ile Medya ve Yeni İletişim Hizmetlerinin Düzenlenmesi” hakkındaki karar metinleridir. Son olarak, bu karar metinleri ile alt başlıklarda yer alan hedefleri gerçekleştirmek üzere bir “Eylem Planı” hazırlanmıştır.
Toplantının birinci alt başlığı olan “Kriz Zamanlarında İfade ve Haber alma Özgürlüğü” konusunda, Avrupa Konseyi Kitle İletişim Yürütme Komitesi tarafından (CDMM) Türkiye’nin rapor hazırlaması kararı alınmıştır. Bu karar çerçevesinde Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Uluslararası İlişkiler Dairesince bir çalışma planı hazırlanmış ve bir komisyon kurulmuştur.
Bu komisyona kamu kurumlarının temsilcileri (üniversiteler gibi) ile gazeteciler ve uzmanlar çağrılmıştır. Raporun ana hatları belirlenmiş ve Komisyonca altı ayı aşan bir çalışma sonucu ilk çerçeve oluşturulmuş ve Avrupa Konseyindeki toplantıda görevli uzmanlarımız tarafından üye Devletlerin temsilcilerinin kabulüne sunulmuştur. Ayrıca kamu adına ifade ve haber alma özgürlüğünü gerçekleştiren medya mensubu ve gazetecilerin bu görevi yerine getirirken karşılaştıkları zorluklar ve hayatları pahasına yaptıkları çalışmalar dile getirildiği için yine Türkiye’nin önerisi ile raporun takdimini takiben ölen gazetecilere kısa bir saygı bölümü oluşturulmasına da karar verilmiştir.
Uzun ve özenli bir çalışma sonucu hazırlanmış olan bu Rapor Dışişleri Bakanlığına gönderilmiştir. Bakanlığın yazılı önerileri çerçevesinde son hali verilen bu Rapor Avrupa Konseyine gönderilmiştir. Toplantıda raporun İngilizce ve Fransızca kopyaları dağıtılmıştır. [i]
Kitle İletişim Politikası 7. Avrupa Bakanlar Konferansında (Kiev, 10-11 Mart 2005) Kabul Edilen Siyasi Bildiri ile birlikte “Kriz Zamanlarında İfade ve Haber Alma Özgürlüğü” hakkındaki “Karar No. 1” kriz zamanlarında gazeteciliktir. “Savaş ve terörizm gibi kriz durumlarının, demokrasiler ve demokrasilerin ifade ve haber alma özgürlüğüne duydukları saygıya karşı tehdit oluşturmasına tepki göstermek” istenilmiştir. Kriz zamanlarında, kamu otoritelerinin ve müdahil olan tüm diğer tarafların faaliyetlerine ilişkin toplumun bilgilendirilmesi hakkının özellikle önem kazanmasından dolayı, “ifade ve haber alma özgürlüğü ile medya özgürlüğüne saygı duyulması gerektiğini” kabul etmişlerdir. Kriz durumlarında gazetecilerin çalışmalarına yapılan her türlü müdahale istisna olarak kalmalıdır.
Devlet Bakanları; medyanın anlayış ve hoşgörüyü teşvik etme ve böylece kriz durumlarını engelleme hususundaki önemine kani olarak; “demokratik ve çoğulcu bir toplumun temel bir unsuru olan ifade ve haber alma özgürlüğüne saygı duyulmasını kriz zamanlarında da temin etme hususundaki kararlılıklarını” yeniden vurgulamışlardır.
“Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nce 2 Mart 2005 tarihinde benimsenen “Terörizme karşı mücadele kapsamında medyada ifade ve haber alma özgürlüğüne ilişkin Bildiri” ile Bakanlar Komitesi’nce 1996 yılında benimsenen “Çatışma ve gerilim durumlarında gazetecilerin korunmasına ilişkin R (96) 4 No’lu Tavsiye Kararında” düzenlendiği üzere, kriz zamanlarında ifade ve haber alma özgürlüğü alanındaki Avrupa Konseyi standartlarına saygı duymak ve uygulamak” üzere Devletler üstlendikleri sorumlulukları yeniden ifade etmişlerdir.
Böylece kriz zamanlarında devletler hem kendi topraklarında ve hem de komşu ülkelerde gazeteciler ve habercilerin güvenliklerine karşı bir engel ve tehdit olmaksızın, kriz durumlarına ilişkin özgür ve bağımsız bir şekilde haber aktarabilmelerine ve bu hakkın ilgili uluslararası belgelerde düzenlenen kısıtlamaların ötesinde herhangi bir kısıtlamaya gidilmesi ihtimali olmaksızın kullanılması üzerinde mutabık kalmışlardır.
Üye devletlerdeki kriz dönemlerinde ifade ve haber alma özgürlüğü sorununa ilişkin yürürlükte veya hazırlanmakta olan kanun ve yönetmeliklerin, Avrupa düzeyinde tesis edilmiş olan ilkelerle uyum içerisinde olması hususunda ve demokratik ilkeleri teşvik etmek konusunda mutabıktırlar.
Bunun için çizilen yol haritasında yer alan Kriz zamanlarında ifade ve haber alma özgürlüğü hakkında kabul edilmiş “Eylem Planı” gereğince; kriz zamanlarında ifade ve haber alma özgürlüğünü güvence altına almak için, medya ve bunların mesleki ve öz-düzenleyici örgütleri de dahil olmak üzere Avrupa Konseyi ve diğer organlar tarafından kabul edilmiş olan metinler gözden geçirilmelidir.
Bilgiye erişim hakkı, mahremiyeti koruma hakkı ve insan haysiyetine saygıya ilişkin kriz zamanlarına özgü sorunlar incelenmelidir. Bu sorunlar arasında gazetecilerin kriz zamanlarında çalışma koşulları düzenli bir şekilde düzenlenecek tartışma ortamlarında gözden geçirilmelidir.
Kısaca ve özetleyebildiğimiz kadarıyla başta terörle mücadele, savaş ve çatışma halleri olmak üzere “kriz zamanları” olarak adlandırılan hallerde kabul edilmiş siyasi bildiri ve ona bağlı olan eylem planlarının hazırlanmasında RTÜK “bir zamanlar” uluslararası ilişkilere katkısı vardı.
Kanunun amacına göre; radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesi, ifade ve haber alma özgürlüğünün sağlanması yükümlülükleri Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun yetki ve sorumluluğundadır.
RTÜK; kendisini Anayasa ve Kanunla teşekkül etmiş “resmi yayıncılık otoritesi” görüyor.
Keşke sadece ve sadece bağımsız idari otorite olabilseydi…
Kriz veya olağan zamanlarda resmi yayıncılık otoritesinin habercilik anlayışı var mıdır?
Şimdiki zamanda RTÜK, yangın ve sel gibi doğal afetlerin haberleştirilmesinde yaptığı hatırlatmalarla, yayın ilkelerinin uygulanmasında yarattığı hak ihlali kararlarıyla; gazetecilikte, ifade özgürlüğünde ve hatta kendi kararlarının alınma yöntemlerinde “kriz” yaratıyor.
Kriz zamanlarında tek çare, ifade özgürlüğüne ve gazetecilere inanabilmektir.
Aksi takdirde yanılırsınız ve bağımsız idari otorite olamadığınız için kendinizi resmi yayıncılık otoritesi zannedebilirsiniz!
16.08.2021
[i] Bakanlar Konferansı için: www.coe.int
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN