Fikret İLKİZ
Haber nedir? Terör propagandası mıdır yoksa haber midir? Kim karar verir?
İmkânsız haber ve siyasi tartışma, imkânsız demokrasi var mıdır, kimin yararınadır?
Anayasa Mahkemesinin ifade özgürlüğü hakkındaki 1 Temmuz 2021 tarihli (BB. No 2019/10634) Genel Kurul kararını önemsemek gerekiyor.
İfade özgürlüğünün ve terörün ne olduğunu çok tekrarladık ama tekrar belirtelim.
“Terör örgütleri ve destekçileri, görüşlerinin toplum içinde yayılmasını ve fikirlerinin kökleşmesini hedefler; bu amacın gerçekleşmesine yönelik her türlü vasıtaya başvurabilir. Terörün veya terör örgütlerinin propagandasının da söz konusu vasıtalardan biri olduğunda kuşku yoktur. Terör, başta ifade özgürlüğü olmak üzere demokratik toplumun tüm değerlerine düşmandır. Bu nedenle terörizmi, terörü ve şiddeti meşrulaştıran, öven ya da bunlara teşvik eden sözler ifade özgürlüğü kapsamında görülemez (Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 79; Ayşe Çelik, § 43; Sırrı Süreyya Önder, § 61; Candar Şafak Dönmez, § 61). (Gerekçeli AYM Genel Kurul kararı Paragraf 157)
Aynı AYM kararındaki tespite göre; terör örgütü açıklaması olsa dahi, örgüt mensupları tarafından açıklansa bile haber olarak yayımlandığında otomatik olarak ifade özgürlüğüne aykırı kabul etmek hak ihlali yaratabilir.
Olaylar oluş biçimine, zamanına göre ve her yönüyle değerlendirilmelidir.
Ne gazetecilik suçtur ne de bir haberin başkası tarafından yorumlanması ve paylaşılması….
“Terör örgütleri veya mensupları tarafından yapılsa dahi- herhangi bir düşünce açıklaması bu açıklamanın içeriğinden, bağlamından ve nesnel anlamından bağımsız bir değerlendirmeye tabi tutulup kategorik olarak ifade özgürlüğü kapsamı dışında bırakılamaz. Herhangi bir açıklamanın sırf yasa dışı bir örgüte ait olmasının ifade özgürlüğüne yapılan müdahaleyi otomatik olarak haklı göstermeyeceğinin altı çizilmelidir.” (AYM Kararından)
Haber, haberdir. Halka açıklanmış bir açıklama zaten haberdir.
Mahkemeler “terör örgütünün açıklamasının zaten halka açıklanmış olduğu” gerçeğini göz önünde bulundurarak karar vermelidir.
Habercilik açısından neden böyle olduğuna dair AYM gerekçesine göz atmak yararlı olacaktır:
“Yargıtay’ın gerekçesi bağlamında ilk olarak, herhangi bir açıklamanın sırf yasa dışı bir örgüte ait olmasının ifade özgürlüğüne yapılan müdahaleyi otomatik olarak haklı göstermeyeceğinin altı çizilmelidir. Bunun sebebi şiddete teşvik edici olmayan bu tür açıklamaların ülkede yürüyen siyasi tartışmaların bir parçası olma ihtimalidir. Siyasi tartışmaların kısıtlanması ve engellenmesi ise demokratik bir toplumun varlığını imkânsız hâle getirir. Oysa demokrasi, terör eylemleri yapmayı ve şiddete başvurmayı övücü veya kanunlara aykırı davranmayı teşvik edici olmadığı sürece her türlü haber ve görüşün açıklanabilmesine imkân verir (AYM Gerekçeli Karar Paragraf 176)”
Anılan somut olayda “PKK terör örgütünün Hükûmete yönelik yaptığı bir çağrıyı Türkiye’deki PKK terör örgütüne yönelik yürüyen silahlı mücadele kapsamında meydana gelen çatışmaların sona erdirilmesi için bir fırsat olarak gören” ve T24’te -hâlen erişim imkânı bulunan- 2016 yılında yayımlanmış bir haberin sırf sosyal medyada paylaşılması nedeniyle Başvurucu cezalandırılmıştır. Bu cezalandırma hak ihlalidir.
“Söz konusu haberde şiddete teşvik olarak yorumlanabilecek, doğrudan veya dolaylı yollardan terör suçunun işlenmesi tehlikesine yol açabilecek herhangi bir ifade bulunmamıştır. Başvurucunun haberi paylaşma biçiminde ve haberi paylaşırken kullandığı cümlede şiddete teşvik olarak yorumlanabilecek herhangi bir ifadeye de rastlanılmamıştır. Başvurucu, söz konusu paylaşımında terör örgütünün çözüm sürecinin tekrar başlaması gerektiğine yönelik açıklamasının değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.”
Gerekçelerinden birisi ise; “Terörle mücadelenin zorlukları ile birlikte terör bağlamında yapılan açıklamaların karmaşıklığı ve muğlaklığı söz konusu olduğunda düşünce açıklamalarının şiddete teşvik mahiyetinde olup olmadığı yönündeki değerlendirmenin ancak açıklamanın yapıldığı bağlama, açıklamada bulunan kişinin kimliğine, açıklamanın zamanına ve muhtemel etkilerine, açıklamadaki diğer ifadelerin tamamına bir bütün olarak bakılarak yapılması gerektiği gözden uzak tutulmamalıdır (bir milletvekilinin açık hava toplantısında terör örgütünün kurucusu lehine söylediği sözlerin değerlendirildiği bir karar için bkz. Sırrı Süreyya Önder, §§ 67-87; bir televizyon programında yapılan açıklamaların terör örgütü propagandası olduğu iddiasının değerlendirildiği bir karar için bkz. Ayşe Çelik, §§ 49-51; içeriğinde terör propagandası yapıldığı ileri sürülen bir kitabın toplatılmasının değerlendirildiği bir karar için bkz. Abdullah Öcalan [GK], B. No: 2013/409, 25/6/2014, §§ 100, 101; içeriğinde terör propagandası bulunduğu iddia edilen bir gazete makalesinin değerlendirildiği bir karar için bkz. Ali Gürbüz ve Hasan Bayar, B. No: 2013/568, 24/6/2015, § 64; bir basın açıklamasının terör örgütünün propagandasına dönüştüğü iddiasının değerlendirildiği bir karar için bkz. Mehmet Ali Aydın, § 77).(AYM Karar Paragra1 163)”
Haberde kullanılan dilde şiddete teşvik yoktur AYM başvurucunun paylaştığı haberde yer verilen fotoğrafı ayrıca değerlendirmiştir. Sosyal medya paylaşımının haber içeriğinden bağımsız değerlendirilmemesi gerektiğini belirten Anayasa Mahkemesi fotoğrafın paylaşılan haberde kullanıldığını özellikle belirtmiştir. O zaman sosyal medyada haberi paylaşmak demek; haberde kullanılan fotoğrafla birlikte paylaşılan haber demektir.
O halde habere konu “fotoğrafın kullanılma amacının, kullanılma biçimi ve bağlamıyla birlikte değerlendirildiğinde terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterme, övme ya da teşvik etmek değil -ulusal yayınlarda yaygın biçimde başvurulduğu gibi- bir haber yapma tekniği olarak habere dikkat çekicilik ve inandırıcılık katmak olduğu söylenebilir. Zira haberde yer alan fotoğrafın benzerlerine ulusal yayın yapan yazılı ve görsel basın yayın organlarında sıkça yer verildiği görülmektedir.”
Haberde dikkat çekicilik yaratmak, habere inandırıcılık katmak için fotoğraf kullanmak veya kullanmamak habercinin işidir. Fotoğraf kullanmış olmakla terör propagandası suçunun işlenip işlenmediğine karar vermek haberin ne olduğunu bilmek, anlamak demektir.
Nitekim AYM karara yönelik basın açıklamasında da belirtildiği üzere; içinde şiddete tahrik olarak yorumlanabilecek ifadeler geçmeyen bir açıklamanın yer aldığı haberin paylaşılması, açıklamanın sırf yasa dışı bir örgüte veya bir suçluya ait olduğundan bahisle “açıklamanın sahiplenilmesi olarak nitelendirilip” müdahale edilmesi ifade özgürlüğünün ihlalini oluşturmuştur. Haber niteliği olduğu yönünde tereddüt bulunmayan terör örgütüne ait bir açıklamanın üstelik karşıt siyasetçilerin görüşleri ile birlikte haberleştirilmesinin “terör örgütünün meşru gösterilmeye çalışılması” olarak kabul edilmesi basının temel görevlerini yerine getirmesini ve haberciliği imkânsız kılabilecektir.
“Anayasa Mahkemesi basının kendisi için konulmuş sınırlamalara uyması gerekmesine rağmen toplum ve devlet hayatını ilgilendiren meselelerde bilgi vermesinin bir demokrasinin düzgün bir şekilde işlemesinin sağlanmasına ilişkin temel görevi bağlamında bir zorunluluk olduğu” hatırlatmaktadır.
Bilinenleri tekrarlarsak; basının anılan bilgileri ve fikirleri bildirme zorunluluğunun yanı sıra halkın da bunları almaya hakkı vardır. Bu hakkın sağlanmasında yargının dengeli olabilmesi demek; yargı kararıyla ifade özgürlüğünün korunması demektir, aksine karar hak ihlalidir.
İkincisi ise AYM kararında tekrarlandığı gibi “Basın özgürlüğü, kamuoyunun ilgisinde olan kişilerin fikir ve tutumlarının keşfedilmesi ve terör gibi kamuoyunu yakından ilgilendiren meselelere ilişkin bir kanaat oluşturulması için en iyi araçlardan birini sağlamaktadır. Her durumda şiddet tehlikesinin baş göstermesinin söz konusu olduğu durumlarda basın özgürlüğü ve kamuoyunun bilgilenme hakkı ile güvenliğin sağlanmasının gerekleri arasında dikkatli bir denge kurmak özel önem arz eder.”
Anayasa Mahkemesi 1 Temmuz 2021 tarihli bu karar gerekçeleriyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde ABD Anayasası’nın birinci değişiklik maddesinde “Kongre …ifade özgürlüğünü ya da basın özgürlüğünü kısıtlama altına alacak hiçbir yasa çıkaramaz” denirken basın ve herksin ifade özgürlüğünün korunması hedeflenmişti.
1974 yılında Miami Herald Yayıncılık Şirketi ile Tornillo isimli sendikacı arasındaki davada basın özgürlüğü Yüksek Mahkeme tarafından editörün özgürlüğü olarak değerlendirilmiştir. Kişiliğini ve eyalet yasa meclisindeki adaylığını eleştiren Miami Heralds gazetesinde Tornillo’nun cevap hakkını kullanma talebini reddeden mahkeme; “Gazetede kullanılacak malzemenin seçimi, yazının içeriği ve boyutu ile ilgili sınırları belirleme kararı, kamusal konular ve resmi makamlarla ilgili değerlendirme– doğru ya da yanlış- editoryal denetim ve kararların kapsamına girer” hükmünü vermiştir.
Sadece yargılama görevini yerine getirmekle görevli bağımsız ve tarafsız güç olan yargı; haberin neden haber olduğunu bilmesi gerekir.
Demokratik toplum düzeninde yayınlanan her haberin terör olmadığını, her protestonun terör olarak kabul edilmeyeceğini, haberle terör arasında ve güvenlikle terör arasındaki ilişkiyi iyi değerlendirebilmelidir. Bu değerlendirme demokrasi, şiddet ve terör ve toplumsal zorunluluk dengesi arasında yapılmalıdır. Dengeyi yargı kurabilir, kurmak zorundadır.
Yargı kararları ile ifade özgürlüğünün ihlaline neden olan terör propagandası suçundan dolayı verilen mahkûmiyet kararlarının gerekçeleri sadece hak ihlaline neden olmuyor.
Aynı zamanda haber nedir ve ne değildir yargıları yüzünden halkın haber alma hakkı ihlal ediliyor.
Haberin haber olup olmadığına gazeteciler karar verir.
Başkaları karar verirse; imkânsız demokrasi, imkânsız haber, imkânsız siyasi tartışmalar ve sürekli her haberin, her tartışmanın sürekli kriz hali yaratması demektir.
Zaman Türkiye’de geriye işliyor… İfade özgürlüğünün sağlanabilmesi için şimdiki zaman ve özgürlükler geniş yorumlanmıyor. İleri götürülemeyen haklar dar ve niteliksiz. Şimdiki zamanlarda kalıyor. Demokrasi ve siyasi tartışma imkânsız!
Kitle iletişim araçlarına sahip olmak bazı iktidarlara yetmez, yargıda kendilerinden taraf olsun isterler. Bu ülkelerde görülen sürekli kriz; demokrasinin imkansızlığıdır.
Yargının mahkûmiyet gerekçeleriyle siyasi tartışmayı ortadan kaldırmak isterler. Önce haberlerin imkânsız kılınması sağlanmalıdır, sonra siyasi tartışmalar…
Yargı kararlarıyla haberi ve siyasi tartışmaları cezalandırmak demek ifade özgürlüğü araçlarının sahiplerine verilen özgürlükleri, onların haklarını sağlamak demektir. Haberler artık sadece iktidarın değirmenine su taşımaya başlarsa, sahibinin tek sesi değirmen taşının gıcırtısından ibaret şimdiki zamandır. Değirmencilerin hakimlerinin var olduğuna inanabilmesi için önce zorbalık görmesi şart değildir, geçmiş zaman dardır.
Şimdiki zamanda; haberler herkesin değirmenine taşınan sudur, öyle olmalıdır.
Şimdiki zamanda; siyasi tartışma ve haberler değirmen döndürür, buğday öğütür, ekmek olur.
Şimdiki zamanda, herkesin ifade özgürlüğü hakkı için imkânsız haberler ve imkânsız demokrasi yaratabilecek her adım reddedilmelidir.
2 Ağustos 2021
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN