ALİ ABADAY
(jpardaillan@gmail.com)
Sen de sıkıldığın zaman veya hayatın rutini ruhunu bunaltmaya başladığında yollara düşenlerden misin? Açıkçası ben yollara düşmeyi sevenlerdenim ve belki de bu nedenle yol hikâyeleri bana ayrı bir güzel gelir.
Anneler Günü de gözetilerek gösterime sokulması biraz zaman almış olan Philomena/ Umudun Peşinde de bir açıdan yol filmi. Üstelik acıklı bir hikâyesi olmasına karşın izlendikten sonra seyirciyi iyi duygular içinde bırakan bir yapım.
Martin Sixsmith’in The Lost Child of Philomena Lee/ Philomena Lee’nin Kayıp Çocuğu isimli kitabından uyarlanan film gerçek bir hikâyeye dayanıyor.
Henüz genç bir kızken karnavalda tanıştığı bir adamla sevişen ve hamile kalan Philomena Lee (Judi Dench) ailesi tarafından manastıra gönderilir ve burada bir erkek çocuğu doğurur. Oğluna bakılmasına karşılık manastırda para almadan çalışan Philomena bir gün kendisine sorulmadan oğlu Anthony’nin Amerikalı bir aileye evlat verildiğini görür.
Aradan 50 yıl geçmesine karşın oğlunu aklından çıkaramayan Philomena onu bulmak istemektedir. Bu esnada Tony Blair hükümetindeki işinden kovulan eski gazeteci Martin Sixsmith (Steve Coogan) Rusya üzerine bir kitap yazmayı düşünmektedir. Ancak bir partide karşılaştığı Philomena’nın kızı ondan annesine yardım etmesini ister ve Martin aklında hiç yokken kendisini birden İrlanda’dan Washington’a uzanan bir hikâyenin içinde bulur.
Umudun Peşinde bir taraftan günah kabul edilen bir durum sonrası cezalandırılan genç bir kızın öyküsünü geçmişe dönüşlerle verirken (Sophie Kennedy Clark genç Philomena rolünde oldukça başarılı bu arada) Martin gibi bir adamın da hayata başka bir açıdan bakılacağını nasıl öğrendiğini anlatıyor.
BAFTA ve Oscar’da En İyi Film adayı olan, çoğu eleştirmen tarafından 2013’ün en iyi filmlerinden biri olarak gösterilen Umudun Peşinde, hayatta başımıza gelen her türlü derde karşı umudu yitirmemek ve öfkeye kapılmamak gerektiğini anlatıyor.
Belki salonlarda nasıl davranacağını biliyorsundur, dünyadaki egzotik yerleri gezmişsindir, en güzel şaraplardan içmiş, en ünlü insanlarla tanışmışsındır, uçaklarda hep birinci sınıfta uçuyorsundur ama Philomena’nın lafıyla birinci sınıfta uçmak adamı birinci sınıf yapmaz.
Bu arada, Umudun Peşinde bir tartışmaya da neden oldu. Kimi eleştirmen ve seyirciler filmi Hıristiyanlığı kötüleyen ve kiliseyi küçük düşüren bir film olarak gördü. Buna karşı çıkanlar da oldu. Ancak esas ilginci, bu tartışmaların bitişiydi. Philomena, filmi Vatikan’da Papa ile izledi ve BBC’ye verdiği bir röportajda Papa’nın filmi beğendiğini söyledi.
Kimi filmler vardır, içinde ne kadar hüzün barındırsalar da insanı mutlu ederler. Umudun Peşinde de onlardan biri. Bunda yönetmen Stephen Frears’ın rolü çok büyük. Ancak sanırım en büyük katkı iyiliğinden hiç ödün vermeyen Philomena’nın.
Bence Umudun Peşinde’ye git. Sonra hayatın zorluklarını, seni yoran yanlarını, isyanlarını düşün. Bunları Philomena’nın yaşadıklarıyla kıyasla. Sonra mı? O da sana kalmış…
Tüm annelerin ve anne yüreği taşıyanların anneler günü kutlu olsun.
UMUDUN PEŞİNDE
Yönetmen: Stephen Frears
Senaryo: Steve Coogan, Jeff Pope
Görüntü Yönetmeni: Robbie Ryan
Oyuncular: Judi Dench, Steve Coogan, Sophie Kennedy Clark, Mare Winnigham
(Taraf, 9 Mayıs 2014)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN