77. Venedik Film Festivali’nden notlar:
Mehmet BASUTÇU
Yaşam ile ölümün, sevgiyle nefretin içiçeliğini anlatmanın bol tuzaklı yolları uçsuz bucaksız değil midir?
Herkes bu tuzakkara düşebilir… Yaşanası, zaman zaman da “ölünesi” tutkuların ya da dehşet verici canavarlıkların hikayesini, bu tuzaklara galiba daha az düşen kadın sanatçıların sesinden de dinlemek gerekir…
Altın Aslan’ın ilk adayları, Fransız Nicole Garcia (1946) ile Bosnalı Jasmila Zbanic (1974), bu bağlamda birbirini tamamlayan iki farklı ses getiriyorlar. Buluştukları ana tez şu:
İyi ya da kötü yoktur; siyah ile beyaz, sonsuz sayıdaki gri tonlardan oluşan yelpazenin belirlenmesi olanaksız uçlarıdır. Var olan tek şey somut, ama değişken insan gerçeğidir.
Nicole Garcia, “Sevgililer”de (Amants) ölümle sonuçlanan bir aşk üçgenini; Jasmila Zbanic ise “Quo Vadis, Aida ?”da (Neler Oluyor, Aida?, Temmuz 1995’te, Bosna-Hersek sava?ı sırasında, Bosnalı 8372 silahsız tutsağın, intikam içgüdüsüyle kurşuna dizilerek toplu katliama uğraması gerisindeki gerçekleri, BM Barış gücünün edilgenliğinden, Mladiç’in yönettiği yerel Sırp askerlerin ve milislerin vahşetine kadar tüm gerçek olayları ele alıyor. Jasmila Zbanic, ailesini bu cehennemden çıkarmaya çabalayan Bosnalı öğretmen/tercüman Aida’nın, iki oğlunu ve kocasını kurtarmak için gösterdiği olağanüstü çabayı adım adım izleyerek, duygu sömürüsü yapmadan anlatmayı başarıyor.
Aïda, çağdaş savaşlar sırasında yakınlarını korumak için elinden geleni yaparken, yaşadığı korkunç dönemin çaresiz ve güçsüz tanığı olduğu kadar, zaman ve coğrafya ötesi insanlık trajedisine boyun eğmeyen, rütbesiz, ama cesur direnişçi kadınların da simgesi…
(Cumhuriyet, 05.06.2020)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN