Post image
Suna Büyükgül’ün çocuk kitapları

Tacim ÇİÇEK

Suna Büyükgül, daha çok çocukluk sandığından çıkardığı anılarından, yaşanmışlıklardan ve de tanıklıklardan kotardıklarını kurgulayarak oluşturuyor çocuk hikâyelerini. Yalnız, zaman zaman gördüğüm iki temel eksiği var: İlki konuşma diliyle yazı dili arasındaki derin ve doğal farkı gözden kaçırması: Çünkü konuşma dilinde yanlış cümlelerle doğru şeyleri anlatabiliriz, ama yazı dili olarak konuşma dilimizi kullandığımızda metin de hikâye de Arapsaçı olur. Bence de insan konuştuğu gibi yazmalı, ama iyi ve eksiksiz konuşabiliyorsa… İkincisi de yetişkine mi, hedef kitlesi çocuklara mı yazıyor ayrımını yapamaması… Bu yüzden sözcük seçimi, cümleleri birbirine karışıyor. Oysa hedef kitlemiz çocuklarsa, üçlü yaş aralıklarının maddi ve manevi olmazsa olmazlarını iyi bilmeli bir yazar çocuklar için de söyleyecekleri varsa. Bunlar olmadığı zaman iyi konular, kötü bir anlatıma kurban olur ne yazık ki. Bu dediklerim yazarın kantarın topuzunu fazlaca kaçırmadığı eksikliği, ama her iki kitabın hikâyeleri yetişkinlerin bile okuyunca tat alacağını söylemeliyim.

HOROZ ÇOCUK

160 sayfa. Horoz Çocuk, Şarkıcı Kuş, Kırmızı Elbise, Boş Havuz ve Aksöğüt’ün Öfkesi adlı beş hikâyeden oluşuyor. Bazen yaşanmışlıkların, tanıklıkların ve geçmiş anıların ince bir duyarlılıkla anlatıldığı hikâyelerde dozu iyi ayarlanmış, çocukların düş gücüne katkı koyacak masal ve efsane karışımı kurgusal gerçeklikler de serpiştirilmiş durumda. Çocukların keyifle okuyacağı ve elinden düşürmeyeceği bu hikâyeler toplamı düşle gerçeğin müthiş birer sentezi olarak çocukların okuma şevkini kamçılamakla kalmayıp bilgi dağarcıklarını da zenginleştirecektir.

SİS ŞEHRİNİN ATLARI

Yeşilini Vermeyen Çam, Duman, Gökkuşağı Renkli Balık (ki bu masal 2009 yılında Akvaryum Yayınevi tarafından büyük boy ve resimli olarak yayımlanmıştı) ve Sis Şehrinin Atları adlı dört masal ve fantastik karışımı hikâyeden oluşan 110 sayfalık bir kitap. Duman, yazarın çocukluğunda tanık olduğu sahipsiz köpeklerin zehirli et verilerek katledilişlerini anlattığı iç sızlatıcı bir hikâye… Doğaya ve hayvanlara duyarlı olmayı, onlara sahip çıkma bilincinin küçükken de oluşabileceğini vurgular, bunu öğretici biçimde değil de örnek olunarak ve sezdirilerek verilebileceğini belirtir. İşte onun bu gibi çabalarından dolayı yetişkinlerin de keyifle okuyup okumayı daha öğrenememiş çocuklarına anlatabileceklerini söylemeye çalışıyorum. Kitaba adını veren hikâyeye gelince…

Bir çiftlikte Kınalı, Kırçıl ve Kırçıl’ın annesi anne at, mutlu ve sevgi dolu yaşarlarmış. Bir gün anne at ve Kırçıl bir adam tarafından satın alınır ve başka bir yere götürülür. Kınalı onların gitmesine çok üzülür. Üzüntüsünü biraz olsun gideren şeyse kendisini her gün görmeye gelen ve besleyen kızmış. Kız ona şeker verdiği için adını Şekerci Kız koymuştur. Günler geçmiş, Şekerci Kız artık gelmez olmuş. Çiftlikte çıkan yangın sonrası Kınalı düşmüş yollara. Anne at ve Kırçıl’ın götürüldüğü yolda ilerlerken karşısına bir sis bulutu çıkmış. Burası Sis Şehri’ymiş. Gizemli bir yermiş, her şey griymiş burada. At insanlar görmüş sokaklarda. Ve Şekerci Kız’la karşılaşmış. Aslında kız bu şehrin at bağlayıcılarından biriymiş. Diğer çiftliklerdeki atlara sevgi gösterip kendisine bağlar, bu şehre gelmelerini sağlarmış. Kınalı ise bu durumdan haberdar değilmiş. Şekerci Kız yine sevgisin esirgememiş ondan bu kez amacı Kınalı’yı tarlada çalıştırmakmış. Bu şehirde her atın yapması gereken bir iş varmış çünkü…

Ya Horoz Çocuk’un nasıl ve niçin bir horoz olduğunu hiç mi merak etmeyeceksiniz…

Çünkü bir dövüş horozudur dayısının Yıldıran’ı. Ama dövüşlerde onun ve öteki horozların yaşadıklarını gören yaşıtınız bir çocuk çok etkilenir ve horozları korumak için öyle şeyler yapar ki…

Okumayı ve hayvanları, doğayı seven sizler sonunu merak etmiyor musunuz?

Çünkü… Sonra neler olduğunu ancak okuyanlar öğrenebilir.

(Birgün, 16.04.2020)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN