Fikret İLKİZ
Gazeteciler hakkında MİT Kanununa aykırılıktan dolayı soruşturma başlatıldı.
Soruşturulan gazeteciler içinden Barış Terkoğlu, Hülya Kılınç ve Barış Pehlivan hakkında tutuklama kararı verildi.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından verilen idari tedbir kararıyla “Oda TV’nin yayımladığı bir haberde, Libya’da şehit olan bir MİT mensubunun kimliğini deşifre ettiği iddiaları üzerine yapılan teknik inceleme ve hukuki değerlendirme sonucunda” “odatv.com” internet sitesine erişim engeli getirildi (Anadolu Ajansı 6 Mart 2020).
Gazeteci Barış Terkoğlu ve Hülya Kılınç hakkında verilen tutuklama kararının gerekçesi…
“……İstihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek suçu ile ilgili tutuklanması talep edilmiş olmakla, şüphelilerin ifadeleri, mevcut delil durumu, araştırma raporu içeriği, 2937 sayılı yasanın 27 maddesinin 3 fıkrasında Milli İstihbarat Teşkilatı’nın görev, faaliyet, mensuplarının ve ailelerinin kimlik bilgi ve belgelerinin radyo, Televizyon, internet, sosyal medya vs… her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik iletişim araçları vasıtası ile yayınlanmasının cezai müeyyideye bağlanmış olması, şüphelilerin üzerlerine atılı eyleme ilişkin şehit Milli İstihbarat Teşkilatı mensubunun görev yeri, rütbesi, resmi, ve hatta ailesinin kimliğine ulaşılabilmesini kolaylaştıracak bilgilerin yer alması, 2937 sayılı kanun ile faaliyetlerinin gizliliği konusunda özel mevzuat hükümler ile koruma altına alınan MİT ve MİT mensuplarının, doğası gereğince başkalarının bilgisine kapalı olması gereken faaliyetlerinin hukuka aykırı olarak alenileşmesine, bu bilgilerin her türlü görsel, işitsel veya elektronik kitle iletişim araçları vasıtası ile yayımlanması ve paylaşılmasına imkan sağlayacak şekilde yapılan haber içeriği ve haberde kullanılan fotoğraf içerikleri, şehidin cenaze törenine ait görüntüler ile şehidin naaşının defnedildiği mezarlığa ait görüntülerin haber içeriğinde kullanılması, bu eylemin MIT faaliyetleri yanında şehit yakınlarının dahi can güvenliklerini tehlikeye düşürebilecek aleniyette yapılmış olması, 2937 sayılı yasa ile açıkça korunma altına alınan faaliyetlerinin haberleştirilmesinin şüphelilerin mesleği dikkate alındığında şüpheliler lehine hukuka uygunluk sebeplerini oluşturmayacağı hususları birlikte değerlendirildiğinde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olguların mevcut olduğu, şüphelilerin delilleri karartma şüphesinin bulunması, kaçma ihtimalleri olması, şüphelilerin üzerine atılı suçun CMK 100 maddesinde sayılan tutuklama sebebi var kabul edilen suçun ağırlığı ve önemi dikkate alındığında adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağından…” ( İstanbul 4. Sulh Ceza Hakimliği, 05.03.2020 tarih 2020/166 Sorgu zaptı).
Anadolu Ajansının 6 Mart 2020 tarihli haberine göre “MİT mensubu şehidin kimliği ve ailesinin ifşa edilmesiyle ilgili soruşturma kapsamındaki savcılık sevk yazısında, “cenaze törenine katılan kişilerin ifşa amacıyla, uzak bir mesafeden gizlice görüntülendiğinin anlaşıldığı” belirtildi.” Anadolu Ajansının iki muhabiri tarafından hazırlanmış olan bu haberde, gazetecileri tutuklanma talebi ile ilgili Savcılığın sevk yazısına geniş yer verilmiş ve “haberleştirilmiş”, okunmalı.
Sulh Ceza Hakimliğinin tutuklama kararının gerekçesi, Savcılığın iki gazeteciyi tutuklama istekli sevk yazısında yer alan görüşler olduğu bu haberden anlaşılıyor…
O halde Savcılık sevk yazısının içeriğine uygun olarak verilmiş olan bu tutuklama kararı “iddianame” demektir. Bir başka deyişle iddianame tutuklama gerekçesi gibi yazılacaktır.
Umarım üç gazeteci için yazılacak iddianamede herkesi hayrete düşürecek başka suçlamalar eklenmez… Suçlama 2937 sayılı Kanunun 27 inci madde üçüncü fıkrasına dayanıyor, sadece.
1 Kasım 1983 kabul tarihli 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat Teşkilâtı Kanunu (R.G 3.11.1983-18210) gereğince kurulmuş olan Millî İstihbarat Teşkilâtı Müsteşarlığı Cumhurbaşkanına bağlanmıştır (15.8.2017 tarihli ve 694 sayılı KHK’nin 60 ıncı maddesi). Bu Kanunun 27 inci maddesinde altı fıkra halinde sayılan “cezai hükümler” yer arasında gazetecileri ve basın yayın fiillerini ilgilendiren düzenleme üçüncü fıkradır.
Birinci fıkra; Millî İstihbarat Teşkilatının görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgeleri, yetkisiz olarak alan, temin eden, çalan, sahte olarak üreten, bunlar üzerinde sahtecilik yapan ve bunları yok eden kişiye dört yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
İkinci fıkra; MİT mensupları ve ailelerinin kimliklerini, makam, görev ve faaliyetlerini herhangi bir yolla ifşa edenler ile MİT mensuplarının kimliklerini sahte olarak düzenleyen veya değiştiren ya da bu sahte belgeleri kullananlara üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir. (15.8.2017 tarihli ve 694 sayılı KHK’nin 75 inci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “ailelerinin kimliklerini” ibaresinden sonra gelmek üzere “, makam, görev ve faaliyetlerini” ibaresi eklenmiştir.)
Üçüncü fıkra; Birinci ve ikinci fıkra kapsamındaki bilgi ve belgelerin; radyo, televizyon, internet, sosyal medya, gazete, dergi, kitap ve diğer tüm medya araçları ile her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayımlanması, yayılması veya açıklanması hâlinde; 9/6/2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanununun 11 inci maddesi ile 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun 4 üncü ve 6 ncı maddeleri hükümlerine göre sorumlulukları belirlenenler ile bunları yayanlar hakkında üç yıldan dokuz yıla kadar hapis cezası verilir.
Gazeteciler hakkında tutuklama kararı verilmesine neden olan MİT kanunun 27 inci maddesinin üçüncü fıkrası 17 Nisan 2014 kabul tarihli 6532 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 7 maddesiyle değiştirilmiştir (R.G 26.04.2014-28983). MİT Kanununda değişiklik yapılması için TBMM Başkanlığına AKP Çankırı Milletvekili İdris Şahin ve Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu tarafından 19 Şubat 2014 tarihinde kanun teklifi verilmiştir. Bu teklif Meclisin 24 Dönem 4. Yasama yılında İçişleri Komisyonunda görüşülmüş ve 24 Şubat 2014 tarihinde Komisyon Raporu yazılmıştır.
İçişleri Komisyonundaki görüşmeler sırasında CHP Grubu adına Muhalefet Şerhi yazan Birgül Ayman Güler (İzmir), Celal Dinçer (İstanbul) Ali Serindağ (Gaziantep), Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar) Tanju Özcan (Bolu) bu kanun teklifine karşı olduklarını ve geri çekilmesini istemişlerdir. Gerekçelerinde ise; “AKP Hükûmetinin MİT’in ve diğer iç güvenlik birimlerinin TBMM tarafından denetimini istemediğine açık bir örnektir. Avrupa Birliği Parlamenterler Meclisi 1402 sayılı Tavsiye Kararı’nda, iç güvenlik hizmetleri sıklıkla yeterince kontrol altında tutulmadığından, yasal ve anayasal güvenceler sağlanmadığı surece insan hakları ihlalleri ve yetkilerin kötüye kullanılması riskinin yüksek olduğunu belirtmiştir. İktidar bu kararı da dikkate almak zorundadır. CHP grubu olarak biz yeni MYT yasa teklifinde yukarıda birkaçına sıraladığımız maddelerin demokrasilerde değil, polis devletlerinde olabileceğini söylüyoruz. İktidar, bu yasa teklifi ile polis devletini kurumsallaştıran adımlar atmak istemektedir. Böyle yasalar ancak despotik ülkelerde, kendi iktidarlarını korumak ve kendilerine karşı oluşabilecek her turlu tehdit ve tehlikeyi bertaraf etmek için çıkarılabilecek keyfi düzenlemelerdir. Amaç mutlak iktidardır ama denetlenmeyen, kontrol edilmeyen mutlak iktidar tehlikelidir. Dünya siyasi tarihi bunun örnekleri ile doludur.24.02.2014” (TBMM, 24 Yasama Dönemi, 4 Yasama Yılı Sıra Sayısı: 563 Sayfa 20).
Diğer yandan Milletvekili Hasan Hüseyin TÜRKOĞLU (Osmaniye) kanun teklifinde MİT’e ait bilgi ve belgeleri haber yapanlara, basına 3 yıldan 9 yıla kadar hapis cezası verilmesi hakkındaki düzenlemenin Anayasanın Basın Hürriyeti başlıklı 28. Maddesine, Haberleşme Hürriyeti başlıklı 22. Maddesine açıkça aykırı görülmüştür. “Toplumun bir kısmı tarafından belki de dile düşmüş ya da ortada elden ele dolaşan bilgiler, belgeler, dokümanlar söz konusu olduğunda bunu basının haber yapması nasıl suç olarak değerlendirilebilecektir.” (…) Kanun teklifi “…yasalaşır ise haberleşme hürriyetinden, yargı bağımsızlığından, Hâkim savcı teminatından basın hürriyetinden eşitlikten, özel hayatın gizliliğinden, ticari sırların özelliğinden bahsetmek mümkün olmayacaktır. Bütün bu alanlara ilişkin bilgi belge ve veriler “her türlü “kavramı içerisinde mite, bakanlar kuruluna ve dolayısıyla Başbakanın kontrolün geçecektir. Modern devlette böyle bir düzenlemeye yer yoktur. İleri demokrasilerde böyle bir düzenleme ancak taş devri düzenlemesi olarak değerlendirilebilir. (…)” (Komisyon Raporu Sayfa 24-26).
Madde değişikliğinin tarihsel süreci budur… Şimdiki uygulamasına gelince gazeteciler bu kanun, bu madde, bu fıkra nedeniyle tutuklanmıştır.
30 Mayıs 2019’da açıklanan Yargı Reformu Stratejisine göre (Sayfa 26-27) ifade özgürlüğünü etkileyen mevzuat üzerinde öngörülen değişiklikler, haber verme sınırları içerisinde yer alan, eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamalarının suç oluşturmayacağına ilişkin düzenlemelerin ceza mevzuatının bütününün değerlendirilmesi suretiyle etkin biçimde uygulanmasına yönelik olacaktı(r). “Özgürlük ve güvenlik hakkını etkileyen, gözaltı, tutuklama ve diğer koruma tedbirlerine ilişkin mevzuat ve uygulama gözden geçirilerek, ölçülü bir şekilde uygulanması yönünde değişiklikler yapılacak ve tedbirler alınacaktır.”
Aksine, aldanmayalım! Artık haber verme sınırları içinde kalsa bile, düşünce açıklaması suçtur. Ceza mevzuatı ile ifade özgürlüğü hakkı etkin biçimde önlenecektir. Tutuklama ve gözaltı sürekli uygulanacaktır. Ölçülü biçimde uygulanmamasını sağlayacak tedbirler alınacaktır, ölçüsüz uygulama için hukuk aranmayacaktır, yoktur.
Artık haberler suçtur. Her türlü suç için, suç delili sayılacaktır. Haberler hem suçtur hem de örneğin casusluk, hükümet devirme, anayasal düzeni değiştirme gibi suçlamalar için suç delili olarak kabul edilebilir bir dönem başlatılmıştır. Herkesin ifade özgürlüğü tehlike altındadır.
Çünkü Türkiye’de basın özgürlüğü yoktur.
Çünkü soruşturma dahi açılmaması gereken haberler nedeniyle gazeteciler hakkında soruşturma açılmış, Barış Terkoğlu, Hülya Kılınç ve Barış Pehlivan sadece ve sadece yaptıkları haberler yüzünden tutuklanmıştır.
Sonra? Sonrası nedir? Sonun başlangıcıdır bu tutuklamalar…
9 Mart 2020
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN