Fikret İLKİZ
Değildir, çünkü eleştiri suç olmaz.
Yargı Reformu Stratejisine göre hazırlanan Taslak Metin’e göre Terörle Mücadele Kanunun 7. Maddesinin ikinci fıkrasında değişiklik yapılmak isteniyor: “Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.”
Maddeye göre “Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Ayrıca, basın ve yayın organlarının suçun işlenmesine iştirak etmemiş olan yayın sorumluları hakkında da bin günden beş bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.”
İşte bu cümleden sonra gelmek üzere maddeye “Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.” cümlesi eklenecek.
İfade özgürlüğünü siyasi ve yargısal uygulamalarıyla işlevsiz hale getirenlerin, eskiden getirdikleri düzenlemeleri tekrarlayarak ve on yedi yıl sonra aynı cümleyi “yargıda reform” adına önümüze koymaları utanç vericidir.
Aynı cümleyi ifade özgürlüğünü sınırlandıran tüm mevzuata getirmek reform mudur?
Eğer reform ise; TCK’nin 301. Maddesi yürürlükten kaldırılmıştır diyebiliyor musunuz?
Terörle Mücadele Kanunu’ndaki terör propagandası suçunu özgürlükler ve haklar lehine yorumlayarak beraat kararı vermek çok mu zor? Böyle bir cümleye kimin ihtiyacı var?
Terörle Mücadele Kanunu’na yeni düzenleme getirmenin nedene en çok sıkıntıyı bu kanun mu yaratıyor? İfade özgürlüğünü sınırlandıran kanunlar kötü olsa bile uygulamada ceza davası açılmayan veya açılsa bile beraat kararı verebilecek bir yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı iklimi oluşturabilir misiniz?
“Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz” cümlesi hakkında kendi yapmış olduğunuz kanun değişikliklerinin serüvenini dinlemek ister misiniz?
2001 yılında ifade özgürlüğünün sürekli ceza tehdidi altında sınırlandırma uygulamaları ciddi birtakım sorunlar yaratmıştı. Eski 765 sayılı TCK’nin Meclis, ordu, Cumhuriyet ve yargıya tahkir ve tezyif suçunu düzenleyen 159.uncu maddesi ile toplumu ırk, etnik ve din temelinde bölme suçu olan 312.nci maddesi, Terörle Mücadele Yasasının 7 ve 8.inci maddelerindeki “ayrılıkçı” propaganda iddiasıyla çok sayıda ceza davası açılıyor ve mahkemeler sürekli mahkûmiyet kararı veriyordu.
O yıllarda “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” adıyla yapılan birçok kanun değişiklikleri kamuoyunda “uyum yasaları” olarak bilinir. İşte uyum yasalarıyla eski Türk Ceza Kanunu’nun 159’uncu maddesinde üç kez değişiklik yapılmıştı. 06 Şubat 2002 kabul tarihli 4744 sayılı Kanun değişikliğiyle suçun cezaları indirildi. İkinci değişiklik 3 Ağustos 2002 kabul tarihli 4771 sayılı Yasayla yapıldı. Eleştiri niteliğini taşıyan düşünce açıklamalarının cezalandırılmamasını sağlamak için 159 uncu maddeye “Birinci fıkrada sayılan organları veya kurumları tahkir ve tezyif kastı bulunmaksızın, sadece eleştirmek maksadıyla yapılan yazılı, sözlü veya görüntülü düşünce açıklamaları cezayı gerektirmez.” şeklinde son bir fıkra eklendi. Üçüncüsü 30.07.2003 kabul tarihli 4963 sayılı Kanunla yapıldı. 159’uncu madde cezaları indirildi. Son fıkra “Tahkir, tezyif ve sövme kastı bulunmaksızın, sadece eleştirmek maksadıyla yapılan düşünce açıklamaları cezayı gerektirmez.” şeklinde değiştirildi.
765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 312. Maddesi de uyum yasalarıyla değiştirildi. Sosyal sınıf, ırk, din mezhep ve bölge farklılığına dayanarak halkı birbirine karşı düşmanlığa, kin beslemeye alenen tahrik suçunun oluşması için suçun “kamu düzeni için tehlike yaratabilecek şekilde” işlenmesi koşulu getirilerek açık ve mevcut tehlikenin kamu düzenini bozmaya elverişli olması kriteri kabul edildi.
Eski Türk Ceza Kanunundaki 159 uncu maddesi yerine yeni TCK’da 301. Madde getirildi. Yeni 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Mecliste yapılan tartışmaları sırasında 16 Eylül 2004 günlü oturumda “Türklüğü, Cumhuriyeti veya Devletin Kurum veya organlarını aşağılama” başlıklı 301 inci madde kabul edilmiştir. Meclisteki tartışmalar sırasında bu madde hakkında tek bir değişiklik önergesi verilmişti. Milletvekilleri Kemal Anadol, Orhan Eraslan, Ali Topuz, Haluk İpek, Aydın Dumanlıoğlu ve Mustafa Nuri Akbulut imzalı bu önergeyle; TCK Tasarısının 301 inci maddesindeki “bir yıl” olan hapis cezasının alt sınırının “altı aya” indirilmesi ve 4’üncü fıkra olarak maddeye “(4) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.” şeklindeki cümlenin eklenmesi istenildi.
Bu ek madde değişiklik gerekçesi önergede şöyle açıklanmıştı. “Eleştiri hakkı Anayasamızda güvence altına alınan ifade özgürlüğünün doğal bir parçası olup, kişilerin bu hakkı kullanmaları sonucu ortaya koydukları düşüncelerin suç oluşturmayacağı açıktır. Yargıtay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarında da belirtildiği üzere, ağır, sert veya incitici nitelikte de olsa, eleştiri hakkı kullanıldığında kişiye yaptırım uygulanamayacağı, çoğulcu demokrasinin vazgeçilmez bir gereğidir. Kuşkusuz ki, eleştiri hakkının kullanıldığı bütün hallerde suç oluşmayacağı; diğer bir deyişle, söz konusu hakkın sadece bu maddedeki suçlar yönünden değil, tüm suçlar için geçerli olduğu açıktır. Nitekim, tasarının 26’ncı maddesinde de “hakkını kullanan kimseye ceza verilemeyeceği” öngörülerek, eleştiri hakkı da dahil olmak üzere bu konuda genel bir hüküm bulunmaktadır. Ancak, 30.07.2003 tarihli ve 4963 sayılı Kanunla, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 159 uncu maddesine eklenen son fıkrasına, tasarıda yer verilmemesinin yanlış anlamalara ve uygulamalara neden olabileceği düşünülerek, maddeye bu hususun dördüncü fıkra olarak açıkça yazılması gerekmiştir.”
Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önerge oylandı ve kabul edildi. Böylece önergeyle değiştirilerek kabul edilen “Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin kurum ve organlarını aşağılama” hakkındaki 301. Maddeye son fıkra olarak “(4) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.” cümlesi eklenmiş oldu.
1 Haziran 2005 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinin son fıkrası halen değiştirilmemiştir. Ama uygulamada 301. Maddenin 4 fıkrasına göre eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklaması kabul edilerek verilen beraat kararları çok azdır. Adalet Bakanlığı tarafından bu suç için verilen “kovuşturma izinleri” ise daha çoktur.
Yeni TCK’da “Topluma Karşı Suçlar” ve “Kamu Barışına Karşı Suçlar” bölümlerinde; Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit (Madde 213), Suç işlemeye tahrik (Madde 214), Suçu ve suçluyu övme (Madde 215), Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama (Madde 216), Kanunlara uymamaya tahrik (Madde 217) suçları yer almaktadır.
Türk Ceza Kanunu’nda sayılan bu suçların basın yayın yoluyla işlenmesi halinde Madde 218 olarak bir “ortak hüküm” kabul edilmiştir. Maddenin ilk düzenlemesine göre; bu suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, verilecek cezalar yarı oranında artırılacaktır. Çünkü basın yayın yoluyla işlenmesi hali daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâl olarak kabul edilmiştir.
Bu maddelerde düzenlenen suçlar nedeniyle yayınlanan birçok haberden, köşe yazılarından ve yapılan eleştirilerden dolayı ne kadar çok kişinin suçlandığını ve yargılandığını hatırlatmaya gerek yoktur. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından yeni Türk Ceza Kanunu daha yürürlüğe girmeden önce Adalet Bakanlığına 18 Mart 2005 tarih ve 53/E-27 sayılı yazılarının ekinde TCK için gönderilen değişiklik önerileri arasında TCK 218 inci maddesi hakkında öneride bulunulmuştur.
TGC önerisinde TCK’daki 218 inci madde ile getirilen fiilin basın yayın yoluyla işlenmesi halinde verilecek cezanın yarı oranında artırılacağı hakkındaki hükmün Kanun metninde çıkarılmasını istemiştir. Ayrıca gazetecilerin salt haberlerinden ve yazılarından dolayı TCK 213 / 214 / 215 / 216 ve 217 inci maddelerden dolayı başlarının derde girmemesi için 218 inci maddede “(1) Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların basın yayın yoluyla işlenmesi halinde haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz” şeklindeki düzenleme yapılmasını önermiştir. Adalet Bakanlığında 16.4.2005 tarihinde yapılan toplantıda Bakanlık; suçun cezasının “yarı oranında artırılır” yerine “yarı oranına kadar artırılır” şeklinde değişiklik önermiş ve TGC tarafından önerilen değişiklik benimsenmiştir. Daha sonra 27.05.2005 kabul tarihli ve 5357 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Türk Ceza Kanunun 218 inci maddesi “(1) Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranına kadar artırılır. Ancak, haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.” şeklinde değiştirilmiştir.
Bu kadar sıkıcı ve yorucu olan kanun değişikliklerinden sonra aynı şeyler reform mudur? Sanki önceden yapılmamış gibi kanun değişiklikleri önerilmemelidir. Üstelik ifade özgürlüğünü sürekli cezalandıran yargı yüzünden şimdi “yargıda reform” adı altında eski kanun değişikliklerini tekrarlamak gerekmiyor. Uygulayıcıya yol göstermek zaten olması gerekeni kanun metnine yazmak mıdır? “Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz” cümlesini kanun metnine açık açık yazmayı neden istiyorsunuz?
Acaba yargıya güvenemediğiniz için mi?
Yoksa yargı; eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamalarını sürekli cezalandırdığı için mi?
30 Eylül 2019
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN