İpek ÖZBEY
“Şimdi bunları yazabiliyorum, çünkü 55 yaşındayım…” Pınar Maro kendi hayatını kaleme alırken, üslup olarak ‘dostça bir sohbet’i seçmiş. Bir nevi okurla dertleşmiş aslında… Kitabın 197’nci sayfasındaki şu paragrafı paylaşmalıyım: “Kitabıma yayımlanmadan önce göz atan, fikirlerine değer verdiğim kişiler ikiyi bölündü. Birinci gruptakiler ‘Aferin kız! Ne kadar gerçeksin! Bu yaptığını yapmak, okur karşısında böyle çıplak kalmak g.t ister’ dediler. İkinci gruptakilerse ‘Kol kırılır yen içinde kalır. Bu kadar açık olmak insana zarar vermez mi? Şoke olduk!’ dediler.”
Bakalım siz okuyunca hangi grupta yer alacaksınız. İtiraf edeyim, kitaba başladığımda ikinci gruptaydım, sonunda birinci gruba dahil oldum. Çünkü Pınar Maro cemiyetteki ismine, ailesinin geçmişine, kimseye ama kimseye eyvallah etmemiş, ne yaşadıysa yazmış. Ve her bölümün sonuna da büyük bir ders eklemiş…
“Ben bununla seksimsi bir şeyler yaşadım ve evlenmeliyim” kararıyla başlayan bir yol/yolculuk onunkisi…
Gencecik bir kadının, toplumun dayattığı yalan yanlış bilgilerle sözlenmesi… Bunun iyi bir halt olduğunu sanması… Boğaziçi’ni kazanması… Sonra ver elini nişan…
Sheraton’da yapılan dillere destan bir tören. Nişan elbisesi Vural Gökçaylı imzalı. Ne de olsa anne ve babasının ilk göz ağrısının özel bir günü bugün. Nişan yüzüğünü takan ‘Sakıp Amca’, ki siz onu Sakıp Sabancı olarak tanıyorsunuz. Bir yıl sonra evlilik hazırlıkları… Oğlan tarafının “Senin ailen bizi küçük görüyor” sızlanışları…
Ve evlilik… Henüz inşaatı bitmemiş bir evde yaşam başlıyor… Üniversitede okumaya devam. Üçüncü senesinde mide bulantısıyla gelen bir haber: Hamile!
Bir yandan bebek büyütürken, bir yandan da üniversiteyi bitiriyor ve psikolog olarak işe başlıyor. Saydığım tüm evrelerde mutsuzluğun şahını yaşıyor…
Pınar Maro, ünlü iş insanı Hasan Güleşçi’nin kızı. 11 yıllık evliliğinde yaşadığı psikolojik/fiziksel şiddeti ve bir kadının nasıl bir iradeyle ayağa kalkıp güçlendiğini tüm samimiyetiyle dile getiriyor.
Ezilen kadından şirket sahibi, para kazanan bir kadına dönüşmesini şu cümleyle anlatıyor: “Ejderham artık havalanmaya hazırdı, sadece birkaç test sürüşü daha gerekiyordu.”
Sonrasında boşanma, yeni ilişki, politikalı günler, başarılı iş hayatının ardından aşk kapıyı çalıyor, yeniden evleniyor kahramanımız.
En sonunda o lanet olası misafir geliyor, gitmemecesine…
Yazarın sorduğunu soralım: “En sevdiğinizle dört sene aynı çatı altında ha öldü ha ölecek diye yaşadınız mı? Şimdi eğer sevdiğiniz yanınızdaysa sımsıkı sarılın ona. Eğer yoksa, kendinize sımsıkı sarılın. Sonuçta siz biricik ve teksiniz…”
Pınar Maro’nun ‘Mutluyken Zaman Hızlı Akar’ adlı anı romanında acıların, mutlulukların, sevdanın, kısaca hayattaki her duygunun ‘bir varmış bir yokmuş’ halini bulacaksınız.
Pınar Maro
Artemis Yayınları, 2019
366 sayfa, 32 TL.
(Hürriyet Kitap, 02.08.2019)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN