Sungu ÇAPAN
Yönetmen Iciar Bollain-senarist Paul Laverty çiftinin ‘Yuli’si başlıyor
Birkaç hafta önce seyrettiğimiz, Tatar asıllı ünlü dansçı ve koreograf Rudolf Nureyev’i konu edinen “Beyaz Karga”nın ardından, bale dünyasının bir başka büyük yıldız dansçısı olan Kübalı Carlos Acosta’nın yaşamını anlatan “Yuli” bugün başlıyor.
Ken Loach’un değişmez senaristi, “Özgürlük Rüzgârı”, “Meleklerin Payı”, “Ben Daniel Blake” gibi filmlerin yazarı, İskoç Paul Laverty’nin senaryosunu imzaladığı, yönetmenliğini de “Gözlerimi de Al”(2003), “Yağmuru Bile” (2010) gibi akıllarda yer etmiş filmleriyle tanıdığımız, Laverty’nin İspanyol eşi, Iciar Bollain’in üstlendiği “Yuli”, sıradan biyografik filmlerden farklı, iyi yazılmış, oynanmış ve çekilmiş, görmeye değer bir “Bio-pic”, baştan belirtmek gerekirse.
Küçük yaşlarda oğlundaki dans yeteneklerini görüp onu klasik bale eğitimi alması için Küba ulusal dans okuluna yazdırıp yıllar yılı disiplinli bir çalışma hayatı yaşamaya zorlamış, uzak görüşlü babası, kamyon sürücüsü Pedro Acosta’nın (koreograf Santiago Alfonso, oğlunun geleceği adına onu hep zorlayan, ısrarcı, kararlı baba rolünde çok iyi) Afrikalı atalarının tanrısı Ogun’un oğlunun adını (Yuli) verdiği Carlos, katı disiplin gerektiren bale eğitimini mecburen, gönülsüzce kabullenmiş, çocukluğunda sokaklarda özgürce koşuşturup oynamasını engelleyen baleye saydırıp arkadaşlarının taytlı alaylarına muhatap olmayı da sineye çekerek.
Aslında Küba’daki bedava ve eşitlikçi eğitim koşulları olmasaydı olağanüstü dans yetenekleri zaten hiç keşfedilmeyecek olan (dedesinin köle olduğu) Carlos’un, babasıyla çatışmalı ilişkisi ekseninde gelişiyor film.
Dansa adım adım…
Başlangıçta dansa pek de hevesli olmasa da sokaklarda yaptığı break dans tutkusunu ve merakını paylaşmaya hazır, içinden geleni dinleyerek, ailesinden, sevdiklerinden, sıcak Havana’dan uzak kalma ve hep yağmurlu, kapalı Londra havasında yaşamak pahasına uğraş edindiği dansta adım adım yükseliyor, Yuli takma isimli Carlos Acosta.
Giderek davet aldığı Londra Kraliyet Balesi gibi çok saygın bir kurumda dans eden ilk siyahi balet olarak tarihe geçiyor. Kendisini bizzat canlandıran Carlos Acosta’nın yanı sıra gençliğini oynayan Keyvin Martinez’in de başarılı performansıyla sürüklediği film, onca zorluğu göğüsleyen Carlos’un melodramatik öğeler de barındıran, ilham verici mücadelesini perdeye taşıyor, akıcı, canlı dans sekansları eşliğinde.
Geçen yıl San Sebastian Festivali’nde en iyi senaryo ödülünü kazanmış “Yuli”de, Carlos’un sanat, dans, fedakârlık, cesaret, azim aile kökenleri üstüne gelişen yaşam öyküsünü bildik “Bio-pic” klişelerine pek takılmadan anlatmanın üstesinden geliyor yönetmen Iciar Bollain ve seyirciyi ister istemez bir Küba güzellemesi havasına sokuyor yaklaşık 100 dakikalık film boyunca. Kuşkusuz erkek egemenliğindeki sinemada “Gözlerimi de Al” ve “Yağmuru Bile”yle bir yer edinebilmiş kadın yönetmen Bollain’in işlek, akıcı anlatımı, mükemmel dans sahneleri ve özellikle ısrarcı babayı oynayan Santiago Alfonso’yla Yuli’nin gençliğini oynayan Keyvin Martinez’in harika yorumları sonuçta “Yuli”yi haftanın görülesi filmi yapıyor.
(Cumhuriyet, 26.07.2019)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN