Fikret İLKİZ
Bugün, beklentileriniz gerçekleşti mi?
Herhalde bugüne dair beklentileri olanlara dün beş dakika bile 24 saat kadar uzun ve bir türlü geçmeyen zaman gibi gelmiştir. Görece bir kavram olan zamanı bekleyişler uzatabiliyor.
O yüzden herhalde dünyanın en uzun gününden sonra gelen günlerden olan dün, özgürlük, adalet, hukuk, daha iyi bir ülke, daha iyi bir yaşam umuduyla beslenmiş beklentileri olanlara çok çok uzun bir gün gibi gelmiştir.
Yaşam bugünden sonra nasıl sürecek acaba?
Nedir yaşamın amacı?
Bu soruyu Sayın Ayşegül Yüksel “Godot’u bekler misiniz?” başlıklı yazısında soruyor.
- Yüksel; “Beckett’in yaşama süresi olarak belirlediği kısacak an, “Godot’yu Beklerken” adlı eserinde sonsuz bir sürece dönüşmüştür. (…) Oyununda yansıyan sonsuz zaman olgusu bekleme olgusuyla ilintilidir. Bekleyiş “zamanı” alabildiğine uzatır” diyor. Eylem içindeki çocuklar ve gençlerin onlara sonsuzluk gibi gelen “bir bekleyişten sonra”, beklediklerine (örneğin doğum günü, yaz tatili, babanın eve gelişi, diploma, evlilik gibi) kavuştukları anda kendilerine yeni bekleme süreçleri yarattıklarına değiniyor.
Eskisi gibi yeniden yaratacağımız beklentilerle ve oyunlarla mı sürüp gidecek yaşamımız?
Bir eylemsizlik hali olan bekleyişe bağlı olmasın yaşamlarımız.
Godot’yu beklemek yaşamımızın amacı değildir, olmamalıdır.
Beckett’in “Godot’u Beklerken” adlı tiyatro oyunun baş aktörleri Vladimir ve Estragon birbirlerine Didi ve Gogo diye seslenirler. Biri şapkasından biri ayakkabısından dertlidir. Issız bir yol kenarında her akşam buluşurlar. Godot adlı kişiyle randevuları vardır. Godot her ikisini de maddi ve manevi çöküntüden kurtaracak güçlü biridir. Oyun boyunca Godot’un gelmesi hem istenir hem beklenir. Çünkü beklenti Godot’un gelmesidir. Güçlü ve gizemli Godot aynı zamanda korkulan ve çekinilen bir kişidir. Didi ve Gogo’ya belki iş bulacak iyi bir iş adamıdır, belki bir politikacı, belki mafya babası, belki bir tarikat lideridir. Olsun Godot’un belirsiz kimliğine karşılık her ikisi içinde Godot’yu beklemek vazgeçilmezdir. Varoluşları bu beklentiye bağlıdır. (A. Yüksel. psikeart. Beklenti. Sayı 63. 2019. Sy. 81.)
Ya gelirse ya gelmezse…
Oyun; kiminin toprak reformu bekleyişini, kiminin özgürlük beklentisini, kiminin idam gününü ve kiminin af umudunu anlatıyor…
Umutlarını, bilmediği bir geleceğe bağlayanlar sürekli “bekleme” haline rıza göstermeyi dramatik biçimde kabullenirler. Alışkanlık edindikleri beklentileri sürsün isterler ve beklentileri biter bitmez, sürekli yeni oyunlar icat ederler, yeniden beklerler ve beklerler.
Yaşamı sadece beklemekle sınırlamadan yaşamak elzemdir ve çok daha güzeldir.
İçinde tek gaz odası ve elektrikli sandalye bulunan California’daki San Quentin Eyalet Hapishanesi 1852 yılında açılmış. Mahkûmlar özel eğitimden geçirilmiş 2000`e yakın personel tarafından kontrol altında tutulmasına rağmen 2006’da hapishaneye nasıl sokulduğu hala çözülemeyen askeri tip silahların kullanıldığı bir çatışmada 22 polis ve 56 mahkûm ölmüştü. Meksika ve Afrika kökenli mahkûmlar arasında ırkçılık yüzünden çıkan bu kanlı çatışmadan sonra 1800 mahkûm hücre cezasına çarptırılmıştı. Sağlık koşulları çok kötü olan bu hapishane insanlar için ölümcül tehlikelerle dolu.
Böyle bir hapishanede bulunan mahkumların beklentisi ne olurdu?
Beklemenin ve beklentinin tiyatro oyunu Samuel Beckett’in Godot’yusunu insanlar nasıl algılamışlar?
“Godot çoğunlukla gerçekleşme olasılığı söz konusu olan ama bir türlü gerçekleşmeyen bir “umut” olarak algılanmış. Cezayirli seyirci, ülkesinde bir türlü yapılamayan “toprak reformu” ile özleştirmiş Godot’yu. Polonyalılar, Godot ile ülkelerine bir türlü gelmeyen “özgürlük” arasında bir koşutluk kurmuşlar. Oyunu belki en iyi San Quentin Hapishanesi’nin mahkûmları anlamışlar. Godot, kimi için tahliye, kimi için af, kimi için idam günü, kimi içinse ziyaretçi anlamını taşıyordu belki de. Ama mahkumlar daha çok oyundaki bekleme olgusu, zamanın geçmeyişi, yaşam kavgasının dışına düşmüş kişiler için bir günün ötekinden farksız oluşu, önlerinde uzanan bomboş zamanı doldurmak için oynadıkları “oyunlar” üstünde durmuşlar. Sonuç olarak da ‘Bu oyun bizim yaşamımızı anlatıyor’ demişler” (A. Yüksel).
Bizim beklentilerimizi hangi oyun anlatıyor?
24 Haziran 2019
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN