Post image
Âşıklar arasında yolculuk

Kardelen TATAR

Yıldıray Erdener’in yeni kitabı, Çobanoğlu Âşıklar Kahvehanesi yanında, başta Murat Çobanoğlu ve Şeref Taşlıova olmak üzere, birçok âşığı tanımamıza yardımcı oluyor, belki bir daha yaşanamayacak edebiyat ve müzik gösterimlerinden örnekler sunuyor.

Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Kars’ta Çobanoğlu Kahvehanesi’nde Âşık Karşılaşmaları – Âşıklık Geleneğinin Şamanizm ve Sufizmle Olan Tarihsel Bağları adlı kitabın yazarı Yıldıray Erdener ile kitabı üzerine konuştuk.

• Batı müziği eğitimi aldığınızı biliyoruz. Aşıklara olan ilgi nasıl ve nerede başladı?

Kitapta da anlattığım gibi Trabzon ve civarında kemençe ile horon tepen ve Karadeniz türküleri söyleyen insanların arasında büyüdüm. Ankara’da eski adıyla Gazi Eğitim Enstitüsü (G.E.E) Müzik Bölümü’ne girdiğimde Cebeci’de ilk kez dinlediğim bir âşık çok dikkatimi çekmişti. Mezun olduktan sonra 1962’de Milli Eğitim Bakanlığı’nın açtığı devlet sınavını kazanarak Almanya’ya gittim ve Freiburg Yüksek Müzik Okulu’nda viyolonsel ve müzik eğitimi öğrenimine başladım. Alman tanıdıklar Türk müziğini öğrendikten sonra Almanya’ya geldiğimi düşünerek ikide bir Türk müziği ve müzik tarihi hakkında yanıtlamakta zorlandığım sorular soruyorlardı. Alman müziği ve bestecilerini Türk müziği ve bestecilerinden daha iyi tanıdığımı söyleyemiyordum. İkinci neden ise müzik tarihi derslerinde öğrendiğim ve bizim aşıklara benzeyen Fransız ‘Troubador/Trouver’ ve Alman ‘Minnesinger/ Meistersinger’ idi.

• Aşıklarla ilgili çalışmalarınıza Almanya’da mı başladınız?

Hayır, Almanya’daki öğrenimimi bitirdikten sonra Ankara’daki mezun olduğum G.E.E’e dönünce Kemal İlerici’nin Geleneksel Türk Müziği bünyesinde, makamlara ve halk ezgilerine uygun armoni sistemini öğrenmeye karar vermiştim daha sonra da saz dersleri almaya başladım. O yıllarda İstanbul’da yapılan Birinci Uluslararası Folklor Kongresi’nde verdiğim ve geleneksel değerleri vurgulayan bildirim kimi muhafazakâr basının çok ilgisini çekmişti. Onlara göre ‘ben’ Atatürk Rönesansı’nın başarısız olduğunu gösteren canlı bir kanıttım. Oysa, Atatürk milli ve yerel duygularla harmanlanmış ifadelerin evrensel boyutlar kazanmasını ister. 1977’de Türk müzik kültürü ve sorunlarına daha çok eğilebilmek için Amerika’da Indiana Üniversitesi’nde Etnomüzikoloji ve Halkbilimi dallarında yüksek lisans ve doktora öğrenimi yapmaya karar verdim. Tez aşamasına geldiğimde Fulbright’tan aldığım bir yıllık araştırma bursuyla Kars’ta Murat Çobanoğlu’nun ‘Halk Ozanları Kahvehanesi’nde aşık karşılaşmalarını izleyip aşıklık geleneklerini araştırdım ve birçok ses kaydı yaptım.

• Ses kayıtları şimdi nerede?

Aşıklarla Kars, Erzurum ve Konya’da yaptığım karşılaşma ve söyleşileri 130 kaset, 30 yuvarlak banda kaydettim. Kayıtları inceleyip doktora tezimi bitirmem çok zaman aldı. Bu koleksiyon, mezun olduğum Indiana Üniversitesi’nin Arşivi’nde (Archives of Traditional Music) kataloglanarak Türkiye ve dünyadaki tüm araştırmacılara açılacak. Indiana’daki koleksiyonun dijital bir kopyasını ve elimde kalan kimi kaset bant ve saha araştırması notlarımı Türkiye’de hava temizliği, sıcaklık ve nem kontrollerinin yapıldığı bir arşive vermek isterim


• Kitabınızda aşıkların karşılaşmalarda kullandıkları ‘makamların’ notalarına yer vermemişsiniz. Nedeni var mı?

Evet var. Eskiden beri müzikologlar ezgilerin aralıklarını, seyrini, ritmini, duraklarını kısacası tınısı ile ilgili etkenleri inceleyerek kimi sonuçlara varırlar. Bir örnek vereyim; Alman E.M. Hornbostel ve Otto Abrahams Berlin Phonogramm Arşivi’ndeki Türk ezgilerini notaya almış, İngiliz Myers de bu notaları incelemiş ve İlkel İnsanlarda Ritim Üzerine bir Araştırma adlı (The Study of Rhythm in Primitive People) bir yazı yayımlamıştı. Bu konudaki örnekleri çoğaltmak mümkün; Bela Bartok 1936’da Adana civarında derlediği türküleri en küçük süsleme, çarpma gibi tüm ayrıntılarıyla notaya almış, sonra da yayımlamıştı. Bartok’un notaya aldığı ezgileri ancak çok iyi bir müzik eğitiminden geçmiş ve kulağı çok iyi olan bir okuyucu seslendirerek ezgiler hakkında bir fikir sahibi olabilir. Bildiğim kadarıyla Türkiye’deki müzikologlar gerek Bartok’un notaya aldığı ezgileri gerekse 1937-1957 arasında Anadolu’da yapılan18 büyük derlemeden notaya alınan ezgileri ve diğer çalışmaları inceleyip belli başlı bir araştırma ortaya koymadılar. Kitaba ekleyeceğim transkripsiyonların da diğerleri gibi arşivlerde araştırmacıları bekleyeceğini düşündüm. Biliyorsunuz etnomüzikologlar müziğin tınısı yanında daha çok müziğin kültür ile olan bağlarını araştırıp bulmaya çalışırlar.

• Hiç olmazsa kitabın sonuna karşılaşmalar hakkında bilgi veren 1-2 CD koysaydınız.

Haklısınız. Böyle bir CD eklemek için çok uğraştım ama olmadı, telif hakları açısından büyük sorunlar çıkacaktı. Kitapta adı geçen aşıkların karşılaşmalarını özellikle de atışmalarını dinlemek isteyenler youtube’ta gerçekten çok sayıda örnek bulabilirler.

(Birgün, 21.03.2019)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN