Meltem AKYOL
İstanbul – Çocukların medyada yer bulma biçimleri üzerine uzun süredir devam eden bir tartışma var. Yazılı basında çocukların temsil ve ifade alanı son derece dar. Yer bulabildiklerinde ise çoğunlukla, faili ya da etkileneni oldukları şiddet olayları ile gündem olabiliyorlar.
Ve genellikle de bu haberler trajik sunumlarla veriliyor.
Hrant Dink Vakfı, işte tam da bu konu üzerinden geçtiğimiz günlerde bir rapor hazırladı: ‘Türkiye Yazılı Basınında Çocukların Temsili’…
Rapor, Türkiye’de yazılı basında çocuklarla ilgili hangi konularda haberler ve köşe yazıları üretildiği ve bu metinlerin nasıl sunulduğunu inceliyor.
Raporda çocuk hakları alanında çalışan Ezgi Koman ve Şeyma Özkan’ın imzası var. Biz de rapor vesilesi ile çocukların yazılı basında temsil edilme biçimlerini konuştuk. Çocuğu sürekli korunmasız gösteren haberlerin şiddeti beslediğini ileri süren Koman ve Özkan, “çocuğa saygılı medya”nın herkes için bir yükümlülük olduğuna dikkat çekti.
2 BİN 459 KÖŞE YAZISI VE HABER İNCELENDİ
Raporun ayrıntılarına bakacağız ama önce nasıl hazırlandı, nasıl bir yol izlendi, incelenen içerikler neye göre seçildi?
Ş.Ö.: Aslında sistematik nefret söylemi taramaları boyunca Türkiye yazılı basınında çocuklara ve çocuklarla ilgili meselelere çok az yer verildiğini ve çocuklarla ilgili haber ve köşe yazılarında çocukların nesneleştirildiğini ve haberde bir sansasyon unsuru olarak kullanıldığını gözlemlemiştik. Bu gözlemden yola çıkarak, haziran 2018’de yazılı basında çocuklar hakkında üretilmiş haberlerin ve köşe yazılarının içeriğine ve kurgusuna ilişkin bir inceleme hazırladık. Rapor için, haziran boyunca yayınlanan 8 ulusal gazetedeki çocuklarla ilgili metinler tarandı. Bu gazete seçkisinde, ‘çocuk’ anahtar kelimesini içeren tüm haberler ve köşe yazıları incelendi. Toplamda 2 bin 459 köşe yazısı ve haberden oluşan bu örneklemde metinler, içerikleri, bağlamları ve benimsedikleri söylemin belirgin özelliklerine göre incelendi ve kategorilendirildi. ‘Çocuklarla ilgili hangi konularda haberler yapılıyor?’ ve ‘Çocuklarla ilgili haberler nasıl sunuluyor?’ ‘Çocuk’, ‘çocukluk’, ‘çocuk hakları’ kavramları ve çocuk-medya ilişkisine odaklanan giriş kısmı da çocuk hakları alanında çalışan Ezgi Koman tarafından yazıldı.
ÇOCUKLAR MEDYADA YOKLAR, GÖRÜNMÜYORLAR
En genel hali ile medyada çocuklar nerede, nasıl görünüyorlar?
E.K.: Aslına bakarsanız çocuklar medyada yoklar, görünmüyorlar. Türkiye’de nüfusun yaklaşık üçte birini çocuklar oluşturuyor. Ancak medyada yer alma oranlarına baktığınızda bu oran çok düşük. Yüzde dört civarında… Bu da çocukların yetişkinlerle eşit oranda medyada yer bulamadıklarını gösteriyor. Yer bulabildiklerinde ise Türkiye’nin de taraf olduğu BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde belirtildiği şekilde, hakları-özgürlükleri olan özneler olarak değil, ancak nesneleştirilerek bulabiliyorlar. Yani çocuklar genellikle kurban, büyük trajedilerin mağduru, istismar ve şiddete maruz kalan zavallı varlıklar olarak yer buluyorlar. Ya da “üstün yetenekleriyle”, “olağanüstü başarıları” ile… Yani aslında çocuklar toplumda nasıl algılanıyorsa medyada da benzer şekilde varlar.
Biraz Ezgi Koman açtı ama derinleştirelim, çocuklarla ilgili hangi konularda içerik üretiliyor? Bu içerikler içerisinde ağırlıklı konular neler?
Ş.Ö: Raporun kapsamını düşündüğümüz zaman, yapılan kategorilendirme kısıtlı. Çocuklarla ilgili yazılı basında ağırlıklı olarak şiddet içerikli haberler, tehlike altındaki çocuklarla ilgili haberler ve eğitim, kültür, sağlık, spor gibi konular bağlamında üretilen haberler yer alıyor. ‘Şiddet içerikli haberler’ içinde çocukların etkileyeni ya da etkileneni olduğu şiddet içerikli olaylar aktarılıyorken, ‘Tehlike altındaki çocuklarla ilgili haberler’ içinde, sokakta yaşayan ya da çalıştırılan çocuklar, işçi çocuklar, savaş ve çatışma bölgelerindeki çocuklar, mülteci ve sığınmacı çocuklar, bağımlı ya da bağımlılık riskiyle karşı karşıya olan çocuklar gibi konularda haberler üretiliyor.
DOKUNAKLI GÖRSELLER, SANSASYONEL BAŞLIKLAR…
Peki bu içerikler nasıl sunuluyor? Nasıl öğeler ile servis ediliyor? Bu sunumlar nasıl sorunlar barındırıyor… Birkaç örnekle anlatır mısınız?
Ş.Ö.: Gazete metinlerinde, özellikle de haberlerde, öne çıkan ilk şey yapılan başlık ve görsel tercihleri. Gazeteler genellikle, çocuklarla ilgili haberlerde, daha dikkat çekici, duygu tetikleyici haberler elde etmek için, habere konu olan çocuk ya da çocukları temsil edecek dokunaklı görsellerini kullanıyor; haber başlıklarına sansasyonel öğeleri çekiyor. Özellikle şiddet içerikli olaylarda, olayın ‘fail’i ya da etkilenen çocuk ya da çocukların, kişisel mahremiyetlerine saygı göstermeyen ve hatta bazı durumlarda masumiyet karinesini ihlal eden biçimlerde yargılamalarla sunuluyor olmaları önemli bir sorun. Örneğin, ‘fail’i çocuk olan bir cinayet haberinde, fiili ehliyeti olmayan bir çocuğun ‘fail’ olarak damgalandığını, çocukların kimliklerinin, özellikle yakın çevreleri tarafından kolaylıkla anlaşılabilecek şekilde teşhir edildiğini sıklıkla yazılı basında görüyoruz. Bu şekilde kişisel mahremiyeti ihlal eden haberleri, çocuğun yaşamı boyunca toplumdan dışlanmasına neden olabilecek bir hak ve etik ihlali olarak değerlendirebiliriz. Çocukların hedefi olduğu şiddet olayları aktarılırken de olayın failleri için ‘pedofil’, ‘sapık’, ‘saldırgan’, ‘canavar’ gibi tanımlamalar kullanılıyor. Bu gibi sıfatların kullanılması sistematik şiddeti tekil bir mesele haline getiriyor ve sorunun toplumsal boyutunun göz ardı edilmesine neden oluyor.
Ek olarak, mülteci çocuklar için kurulan anlatılarda, çocukların içinde bulundukları kırılgan durumdan yalıtılarak, daha geniş bir ‘sorun kaynağı’ ya da ‘tehlike’ anlatısının uzantısı olarak sunulduğu gözlemleniyor.
HABERLERİ DAHA OKUNUR YAPMAK İÇİN…
Şeyma Özkan da belirtti, çocuklar çoğunlukla şiddet haberlerinin unsuru olarak medyada varlar, raporunuzun bu konuda bir tespiti var mı, nasıl sunuluyor bu haberler, sıkıntı nerede?
E.K.: Şiddet haberlerinde yer bulması yine çocukların algılanma şekliyle ilgili. Haberi daha okunur yapmak için, belki de toplumun en masum, en korunmasız görülen varlığına uygulanan şiddet her şekilde bir karşılık buluyor.
Elbette çocuğa yönelik şiddet haber yapılmalı. Ancak çocuğu sürekli güçsüz, korunmasız, mağdur gösteren bu tür haberler aslında çocuğa yönelik şiddeti bir yandan da besliyor. Besliyor çünkü şiddetin ortaya çıkmak için ihtiyaç duyduğu eşitsiz güç ilişkilerini çocukların aleyhine yeniden üretiyor. Ayrıca bu kadar çok şiddet haberi -özellikle de faili, temel nedenlerini ele almayan sadece sonuçlarını, etkilerini merkeze alan haberler, toplumu şiddete karşı körleştirebiliyor, şiddeti olağanlaştırabiliyor.
‘ÇOCUĞU TEHLİKEYE ATAN YORUMLARDAN UZAK DURULMALI’
Sonuç bölümünde, “Eğitim, sağlık, spor, kültür ve sanat, çocuklarla ilgili önemli haber alanları teşkil ediyorlar. Bu konular etrafında üretilen haberler, çocukların ‘gelişmekte olan’, ‘eksik bireyler’ olduğu yönündeki toplumsal kabullere de uygun şekilde, çocukları ‘öğrencilik’, ‘gelişme çağındaki genç beden’ gibi temsillerle sunuyor” tespiti yapıyorsunuz? Bunun zararı nedir, neye yol açıyor?
E.K.: Çocukların bu şekilde temsil edilmesi toplumdaki sorunlu çocuk algısını pekiştirir niteliktedir. Bu sorunlu algı çocukların hayatın eşit ortakları olarak görülmesinin önünde engel oluşturur. Onların şu anda geçici varlıklar olduğunu söyler, bugünde değil, gelecekte değerli görülmesine sebep olur. Bu da onların bugünkü potansiyellerinin, gereksinimlerinin, sorunlarının görmezden gelinmesine yol açar.
Ş.Ö.: Öncelikle eğitim, sağlık, kültür, sanat ve spor gibi bağlamlarda çocuklarla ilgili üretilen yazılı basın metinlerinin hedef kitlesi, gazetelerin ağırlıklı hedef kitlesi yetişkinler olduğu için, yetişkinler olarak kabul ediliyor. Bu temalarda üretilen haberler ve köşe yazıları doğrudan çocukları ilgilendiriyor olmalarına rağmen genellikle yetişkinlerin gözünden yetişkinlere aktarılıyor. Dolayısıyla, yazılı basında bu temalarda üretilen haberlerde hakim olan şey aslında çocuk gözünden ve çocuk sesinden uzak şekilde meselelerin ele alınıyor olması. Bununla ilişkili olarak, çocukların mütemadiyen ‘öğrenci’ ya da ‘gelişme çağındaki birey’ olarak temsil edilmesi, aslında çocukların potansiyelleri, istekleri ve iradelerinin kısıtlı şekilde basın tarafından yansıtılmasına neden oluyor.
“Haberde daha dokunaklı ya da dikkat çekici bir sunum elde edilebilmesi için, çocukların söz konusu olay ya da durumla ilişkisindeki trajik öğeler ön plana çıkarılıyor” tespiti de size ait. Ne sakıncası var bunun?
Ş.Ö.: Bu aslında çocukların yaşadıkları mağduriyetin, maruz kaldıkları ya da ilişkilendikleri şiddetin yapısal boyutlarının göz ardı edilmesine neden oluyor. Çünkü, bir olay ya da durumun trajik öğelerine yapılan vurgu aslında o olay ya da durumu tekilleştirirken, örneğin şiddet içerikli olaylarda, haberin odağının şiddetin sistematik ve toplumsal boyutundan uzaklaşmasına neden oluyor. Çocuk, habere konu edilen olay ya da durumla ilişkili olarak haber için malzemeleştiriliyor. Halbuki, çocukları etkileyen yapısal unsurlara yapılabilecek vurgu ile basın, konuyla ilişkili olarak kamuoyu oluşturabilir; yaşanan hak ihlallerine dikkat çekebilir.
Nasıl olmalı peki, rapor bu konuda nasıl öneriler sunuyor?
Ş.Ö: Gazeteciler ve medya kuruluşları için evrensel ya da ulusal düzeyde hazırlanmış gazetecilik etik ilkelerine göre, çocuklarla ilgili haber yaparken, haber nedeniyle hiçbir çocuğun zarar görmemesi ilkesinin esas alınması gerektiği vurgulanıyor. Yargılayıcı, kültürel değerlere duyarsız, çocuğu tehlikeye atan veya küçük düşüren tavır ve yorumlardan, haber malzemelerinin reklamını yapmak için stereotipleri kullanmaktan ve sansasyonel sunum yapmaktan kaçınılmasını tavsiye ediliyor; haberlerde çocuk görseli kullanımıyla ilgili çok önemli uyarılarda bulunuluyor. Bu konuda, BBC Yayın İlkeleri, Çocuk Hakları Bilgi Ağı’nın (CRIN) gazeteciler için hazırladığı rehber ilkeler, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin ‘Gazetecilik Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ gibi metinler, çocuk odaklı habercilik için çok kapsamlı referans materyaller teşkil ediyorlar.
Bu referanslara uygun habercilik, çocuklar için muhtemel zarar potansiyeli taşımayacak ve çocuk hakları odaklı ürünler çıkarabilecek bir medya için atılabilecek ilk adım. Bununla birlikte, daha genel anlamda medyada noksan olan çocuk perspektifinin kazandırılması için, çocuğu medyanın hem üreticisi hem de hedef kitlesinde gören bir yaklaşımın benimsenmesi büyük önem arz ediyor.
(Günlük Evrensel, 02.01.2019)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN