Tweet

Sercan MERİÇ

Arabeskin babası Müslüm Gürses’in yaşam öyküsünü anlatan Müslüm filminin galası dün UNIQ Hall’de gerçekleştirildi. Filme girmek isteyenleri kapıda sürpriz bekliyordu. Kırmızı bir halı, uzun bir koridor, ‘Müslüm Gürses’ yazan bir tabela, eski model bir araba, köfteci, macuncu ve kaset tezgahı…

Her şey 70’lere, 80’lere uygun olarak dizayn edilmişti. Kapıda Müslüm Gürses’in sahneye çıkacağını duyuran ses dönüp dolaşıyordu. Hatta, mavi takım elbisesi, tesbihi ve devamlı güvenliklere seslenmesiyle pavyonun ağası bile kapıdaydı…

Gala öncesindeki sürprizler sadece bunlarla sınırlı değildi. Madame Tussauds ekibinin yaptığı Müslüm Gürses heykeli de filmi izlemeye gelenler tarafından ilk kez görüldü. UNIQ Hall’deki gösterime ilgi o kadar yoğundu ki, oturacak yer bulunamaz durumdaydı… Ve film de planlanan saatten geç başladı. Bu durum sık sık alkışla protesto edildi. Hatta ekip sahneye çıktığı sırada bir izleyici “Yapamamışsınız bu organizasyonu itiraf edin” diye bağırarak tepkisini dile getirdi.

Yaşanılan aksiliklerden dolayı özür dileyen yapımcı Mustafa Uslu’nun cevabı ise “Öyle bir film izleyeceksiniz ki, derdiniz sadece bu olsun, ne acılar yaşanmış” oldu.

ORGANİZASYON DAHA İYİ OLMALIYDI

Bu kadar büyük bir bütçeyle çekilen ve merakla beklenen bir yapım için, salonun dışı kadar içi de düşünülmeli ve daha “profesyonel” bir organizasyon tertip edilmeliydi. Zira, izleyiciler için aslolan dışarıda yedikleri köfteden ziyade, hayatını izlemek için geldikleri Müslüm filmiydi.

Tüm bu sürprizlere ve olumsuzluklara rağmen, filmin başlamasıyla heyecan da arttı. Büyük ve sessiz bir grup, merakla Müslüm Baba’nın hayatına tanıklık etmeye başladı.

ZOR BAŞLAYAN BİR HAYAT

Çocukluğundan itibaren Müslüm Baba’nın yaşadıkları ekrandaydı. Müslüm Gürses’in bu dönemini O Ses Türkiye’den tanıdığımız Şahin Kendirici canlandırıyordu. Babasından kaçarken ustası Limoncu Ali ile tanışması, sinemada sahneye çıkması, plak yarışmasına katılması ve bu süreçte annesinin acı kaybı… Ekranda küçük Müslüm’ün hayata ne kadar zor başladığı, ancak tüm bu zorluklara rağmen içindeki sese kulak vererek kendisine bambaşka bir yol çizmekte de ne kadar mahir olduğu gösteriliyordu.

Ardından gençlik dönemi geldi… Bu sefer Müslüm karakteri Timuçin Esen’e emanetti. Ekonomik şartların zorlamasıyla Adana Halkevi’nden ayrılıp, pavyonlarda sahne almaya başlaması ve 1978 yılında arabayla geçirdiği kaza… Öldü zannedilen ve morga kaldırılan Müslüm Gürses için türkü söylemenin yasaklandığı, sol kulağının sağır olduğu bir sürecin başlaması… Müslüm, bir kez daha hayatının önemli bir virajını dönüyordu.

Kazanın ardından yaşadıkları, “Bir daha şarkı söylememeli” denilen Müslüm Gürses’in hayatla ve türkülerle kurduğu ilişkide ne kadar inatçı olduğunun ispatıydı.

USTASINI HATIRLADI, MÜZİĞE DÖNDÜ

Ustası Limoncu Ali’nin verdiği derslerle tekrardan hayata dönen Müslüm için yeni bir dönem başlamıştı. Eskisinden daha vakur, eskisinden daha ağır başlı, yaşadığı her şeyi “eyvallah” diyerek karşılayan Müslüm, zamanla alkole de alışmıştı. İşte, bu süreçte yıllar önce Adana’da izlediği Muhterem Nur’la tanışıyordu. Hayatı yeniden onu bambaşka bir yola sürüklüyordu.

Filmde Muhterem Nur’u Zerrin Tekindor canlandırdı.

Filmin son evresi de ikilinin yaşadıklarını ve Müslüm Gürses’in “Baba”laşmasını aktarıyordu. Baba’nın hayatıyla ilgili özet cümleyi ise filmde kendi ağzından dökülüyor: “Herkes cennette doğar, bazıları cehennemde büyür Muhterem…”

SANKİ MÜSLÜM CANLANMIŞ GİBİYDİ…

Müslüm, izleyenlerin pişman olmayacağı, başarılı bir film. ‘Baba’yı canlandıran Timuçin Esen ile Muhterem Nur rolünde gördüğümüz Zerrin Tekindor’un performansları üst düzeyde… Hatta Timuçin Esen, hem performansı hem de Müslüm Baba’nın şarkılarını filmde kendi sesiyle yorumlamasıyla “Sanki Müslüm Gürses canlanmış da, filmde oynamış” dedirtiyor… Senaryonun Hakan Günday gibi başarılı bir edebiyatçı tarafından yazılması da yarın vizyona girecek olan filmin fark yaratan unsurlarından…

Kamera: Kubilay Altuğ

(www.sozcu.com.25.10.2018)