Post image
Kafası Karışık Bir Film: AYDEDE

 

Tuncer ÇETİNKAYA

Beyaz perdeye bugün yansıyan, Yönetmen Abdurrahman Öner’in ilk uzun metraj filmi Aydede, sinemada defalarca izlediğimiz ‘büyüme’ ve ‘olgunlaşma’ serüvenlerine kapkara bir halka ekliyor. Neresinden bakarsak bakalım, kafasının hayli karışık olduğunu söyleyebileceğimiz Aydede, vasatın altında kaldı.

Sinemalarda bugün gösterime giren ‘Aydede’, adını daha çok 2012 yapımı bol ödüllü bir kısa film olan Buhar’la işittiğimiz yönetmen Abdurrahman Öner’in ilk uzun metrajı. 53. Uluslararası Antalya Film Festivali’nde senaryosuyla Sümer Tilmaç Film Destek Fonu Ödülü’nü kazanan yapımın oyuncu kadrosunda  Ezgi Mola, Bilal Zeynel Çelik, Mehmet Özgür, Ayşenil Şamlıoğlu, Reha Özcan gibi isimler bulunuyor.

Hedefini Iskalayan Bir Film

Adana Film Festivali’nde yarışan; ancak şenlikten eli boş dönen yapım, küçük yaşta kaybettiği babasının ardından, çok sevdiği dedesinin ölümüyle de yüzleşmek zorunda kalan Bekir’le tanıştırıyor bizleri. Annesi Rabia’yla yaşayan ve dedesinin Ay’a gittiğini zanneden Bekir, bir taraftan okul hayatına uyum sağlamaya çalışırken, diğer yandan da geleceğe dair düşler kuruyor.

Bir söyleşinde, filmi kendi yaşam öyküsünden hareketle çektiğini vurgulayan Öner, çekimleri Antalya’nın Elmalı ilçesinde yapılan Aydede’de ekonomik zorluklar ve toplumsal baskılar sonucunda kapana sıkışmış bir ailenin dramına eğilmeyi deniyor. Buna karşın yapımın merkezi konumunda bulunan ilçenin, coğrafi konumundan filmin konuyla örtüşmesine rağmen etkin biçimde kullanılamaması, bir süre sonra filmin en büyük dezavantajı haline geliyor. Çevreden ve genel gidişattan soyutlanmış ve tekile indirgenmiş öykünün, temsil etme potansiyeli taşıdığı kadın sorununu da teğet geçmesi, Aydede’yi hedefini ıskalamış bir filme dönüştürüyor.

Çevreden Soyutlanmış Bir Öykü

İlk filmin alışılagelmiş sorunlarını bünyesinde barındıran yapım, araya giren ve konu bütünlüğünü zedeleyen yan olay örgüsüyle de genel temadan uzaklaşma eğilimi gösteriyor. Bekir’in serüvenine odaklandığı anlarda daha başarılı bir yönetmenlik performansı gösteren Öner’in, Rabia’nın yersiz tekrarlarla dolu, kişisel öyküsünün etrafında gezindiği anlarda aynı ritmi yakalayamadığı söylenebilir. Yaklaşık 800 çocuk arasından seçildiği söylenen Bilal Zeynel Çelik’in en büyük artısı haline dönüştüğü Aydede’de aynı şeyleri büyük oyuncular için söylemek mümkün olmuyor. Bunda, filme figüran olarak katkı sağlayan yöre halkının şivesiyle uyum yakalayamayan profesyonel oyuncuların da payı büyük. Benzer şeyle, daha önce komedi filmlerindeki performansına tanık olduğumuz Ezgi Mola içinde söylenebilir. Başarılı oyuncu, senaryodaki aksaklıkların kurbanı oluyor ve çıkış yolu bulmaya çalışan anne rolünü seyirciye yansıtmakta sorunlar yaşıyor. Mehmet Özgür’ü ise izlemeye alışık olduğumuz, işlevinin sınırlı ve bir ölçüde de zorlama olduğu bir rolde izlemeye devam ediyoruz.

Vasatın Altında

Aydede’nin belirtiğimiz noktalarda yaşadığı aksaklıklar bir yana, tercih ettiği finalinde son derece tartışmalı olduğunu söyleyebiliriz. Öyküsündeki tercihlerine müdahale hakkımızın bulunmadığı Öner, sinemada defalarca izlediğimiz ‘büyüme’ ve ‘olgunlaşma’ serüvenlerine kapkara bir halka ekleyerek ve filmin o ana kadar olan tonuna sırt çevirerek adeta sömürü anlatısına göz kırpıyor. Çeşitli anlarda türlü haylazlıklarına tanık olmakla birlikte, zaman zaman tebessümle seyrettiğimiz küçük kalp kırıklıklarını ya da bir bisiklet etrafında gelişen hayalleri yarıda bırakarak, küçük kahramanına trajik bir sonu reva görüyor. Böylesi bir son, ‘kasabadaki çıkışsız bırakılmış kadın’ algısını da tersyüz ederek seyircinin Rabia’yı ilgisiz bir anne olarak resmetmesine de kapı aralıyor. Neresinden bakarsak bakalım, kafasının hayli karışık olduğunu söyleyebileceğimiz bir film olan Aydede’yi vasatı altında kalan bir ilk film olarak değerlendirebiliriz.

(Aydınlık, 05.10.2018)

 

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN