İslam tarihine dair kaleme aldığı çalışmalarla bilinen yazar Aydın Tonga’nın yeni kitabı “Osmanlı’nın Paralel Devleti Kadızadeliler” bu hafta okurlarla buluştu.
Kitaplarında ve yazılarında otoriter ve “hakikat merkezli” din yorumuna karşı çıkan, örgütlü din anlayışının söylemlerine itiraz etmenin siyasal bir hak ve ödev olduğunu her platformda dile getiren yazar, son kitabı “Osmanlı’nın Paralel Devleti Kadızadeliler”de de bu tavrını sürdürmüş.
Osmanlı Devleti içerisinde adım adım yükselen, önce halkın dini duygularına arkasından da Sarayın gizli mahfillerine hitap ederek, iktidar karargâhında kendine sağlam mevziler edinmeye çalışan Kadızadeliler hareketi hiç şüphesiz devrin iktidarlarının gözetimi ve rızasıyla yükselmiş ve büyümüştür. Bu noktada kitapta yer verilen “Osmanlı’da Din Devlet İlişkileri ve “Kadızadelililere Giden Yolda Osmanlı İmparatorluğu” bölümleri de, sözünü ettiğimiz iktidar-dini örgüt ilişkisini açığa çıkarmaya çalışıyor. Diğer taraftan “Paralel Devlet” tabiri denildiğinde pek tabi olarak aklımıza “Fethullahçı Örgüt” gelmektedir. Yazar kitabında bu örgüt ile Kadızadeliler ilişkisini şöyle ifade etmiş: “Her ne kadar Fethullahçı Örgüt kadar geniş bir hareket kabiliyetine ve iktidar araçlarına sahip olmasa da devletteki yetkinliği, geçirdiği siyasal evreler ve dini kullanmadaki söylemleri bakımından Kadızadeliler ile Fethullahçı Örgüt arasında güçlü bir bağ bulunmaktadır. Nitekim bu iki önemli vakanın bize bıraktığı en büyük zihinsel uyarı mesajı budur. Şunu unutmamak gerekiyor ki, bir toplumda dinin örgütsel ve söylem düzeyindeki yaygınlığı ne kadar büyükse, siyasal rejim ile dini örgütler arasındaki ilişkiler ne kadar gelişmişse o toplumdaki teokratik iktidar çanları da o kadar güçlü çalacaktır.”
Gazeteci yazar Barış Terkoğlu’da kitaba ilişkin kaleme aldığı değerlendirme yazısında bu noktaya vurgu yapıyor ve tartışmayı şu satırlarla sürdürüyor:
“Aydın Tonga’nın yazdığı Kadızadeliler’in 400 yıl önceki hikayesi bugün verilecek cevap arayanlar için en iyi yanıt gibi. Zira biz ‘İslam‘ı ayetlerden ya da hadislerden müteşekkil bir inanç olarak tanımlasak da bizzat dini kullananlar İslam’ın kalıplarına sığmayı tercih etmiyor. Din, siyasetin emrinde gerektiğinde eğilip bükülen, bugünün haramının yarın mubah olduğu, bugünkü helalin ise yarın haram ilan edildiği bir değişken kurallar bütünü oluyor. İktidar olmanın ve iktidarı elinde tutmanın bir aracı haline getirilen inançlar, Kadızadeliler örneğindeki gibi kendisine fetva makamları inşa ediyor
Bu nedenle Kadızadeliler hareketinde olduğu gibi dincilik ancak devlet başta olmak üzere kendi iktidarına fetva arayanlar tarafından yükseltiliyor. Ancak bu güç kendisini başka koşullarda yeniden varederken paralel yapıyı da yok ediyor. Bir ‘paralel devlet’ örgütlenmesi olan Kadızadeliler de Fethullahçı yapılanma da iktidar duvarlarında eridi. Alınacak bir ders varsa inanca dayalı örgütlenmelerden güç merkezleri yaratmamak olmalı. Yoksa yarının hikayesi bugünden pek de farklı görünmüyor.”
Terkoğlu’nın bıraktığı yerde sözünü gazeteci yazar Necdet Saraç’a bırakalım. O’nun kitapla ilgili görüşü ise şöyle : “Bugün protokoldeki yeri de, etki alanı da bilerek ve isteyerek sürekli geliştirilen Diyanet İşleri Başkanlığı ya da dünkü ismiyle Şeyhülislamlık makamı, 16. Yüzyıldan bu yana bu toprakların din-devlet ilişkisinin ayrılmaz ve en önemli parçası. Bu nedenle fetvalar ve fermanlar hep yan yana olurken, zaman zaman adları değişse de tarikatlar üzerinden ‘Paralel Devletler’ bu topraklarda hep var olmuş. Ortada ne gizli saklı bir durum, ne de sürpriz var… Aydın Tonga bu kitabında, devleti yöneten herkesin yakından bildiği bu ‘sırrı’ çok güzel anlatmış. Bugünü anlamak isteyenler mutlaka okumalı…”
“Kapital İslamın Temeli Muaviye”, “Kabile Gücünden Din Önderliğine Yükselişin Öyküsü Emeviler” ve “Derin İslam Mezhepler ve Hadisler Işığında Öteki Din” kitaplarıyla, “tapınılan” değil “okunan” İslam tarihine katkı koymaya çalışan yazar, bu kitabında da aynı yaklaşımı benimseyerek Kadızadeliler hareketini, örgütlü İslam geleneği içerisinde “eleştirel” bir gözle okumaya çalışmış. Nihai olarak, anılan eserin İslam tarihi kitaplığında yer alması gereken bir çalışma olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz.
(cumhuriyet.com.tr,03.11.2017)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN