Umut Vakfı olarak geçen yıl 8 Mart’ta “Türk ve Dünya kadının derdi şiddet” yorumunu yapmıştık. Tam 1 yıl sonra bir 8 Mart’ı daha geride bırakırken istatistiklere bakıldığında kadınlar açısından değişen hiçbir şey olmadığı görülüyor…
2013 yılı tablosu vahimdi: 1 yılda 268 kadın öldürülmüş. 143 kadın tecavüze uğramış. 245 kadın taciz edilmiş. Baskı sonucu intihara kalkışan 70 kadından 58’i can vermişti…
2014 yılında da, ulusal ve yerel basında çıkan haberlerden derlediğimize göre, silahlarla “307 kadın cinayeti” işlendi. Bu cinayetlerde kadınlar ve genç kızlar genellikle koca, nişanlı, sevgili, erkek arkadaş gibi en yakınlarındaki erkeklerin şiddetine maruz kaldı. Ve 2014 yılında bu kadın cinayetlerinde, “302 kadın ve kız ile yakınları” katledildi, 131 kadın, kız ve yakını ise yaralandı. Bu cinayetleri işleyen erkeklerin ise yüzde 14’ü (51 erkek) ise eşini ya da boşandığı eşini, çocuklarını vs. öldürdükten sonra intihar etti.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre ise ülke genelinde 2014 yılında 294 öldürüldü ve bu kadınların yüzde 28’i 25 yaş altındaydı. Kadınların çoğu boşandığı veya boşanma aşamasında olduğu eşleri tarafından öldürüldü.
Türkiye’de 2014’te 120 bin kadın şiddet gördüğü gerekçesiyle polise başvurdu. 78 bin kadın hakkında “geçici koruma tedbir kararı” alındı. 2014’te 30 binin üstünde kadın sığınma evlerine yerleştirildi.
Emniyet ve jandarma kayıtlarına göre yine Türkiye’de kayıp çocuklar listesinde bin 300 kız çocuğu var. Kayıp kızlar ağırlıklı olarak 3-10 yaş arası ve yetiştirme yurtlarında, sevgi evlerinde kalanlar arasından…
Yıl 2015… Kadın katliamları sürüyor. Umut Vakfı’nın derlemelerine göre, bu yılın ilk 66 gününde, yani 8 Mart’a kadar olan sürede 62’si silahla olmak üzere toplam “66 kadın cinayeti” işlendi… “68 kadın ve aile bireyi katledildi, 14 kadın ve aile bireyi ise yaralandı…” Kadını öldüren erkeklerin yüzde 11’i ise intihar etti…
Özgecan cinayeti ise tüm toplumu derinden sarstı… Kadınlar kadar erkeklerin de sesi çıktı. Anneler kadar, babalar da kederliydi. Çünkü kız çocuğunu okuluna, sokağa salamayacak mıydı insanlar?
Bu katliamın miat olmasını diledi herkes, ancak Özgecan’ın 11 Şubat’ta okuldan eve giderken minibüs şöförü tarafından öldürülmesi miat olmadı… Cinayetler son sürat devam etti. “Özgecan’dan sonra da, 26 kadın cinayeti” basına yansıdı. Bu cinayetlerde “26 kadın ve aile bireyi öldürüldü, 5 kadın yaralandı”. Karısını öldüren 3 koca da intiharı seçti…
Aslında İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nın rakamları da bizim bu istatistikerimizi doğruluyor. İHD’nin kadına şiddet Ocak ve Şubat ayı raporuna göre de öldürülen kadın sayısı 52, yaralanan kadın sayısı 55, tecavüze uğrayan kadın sayısı 26, tacize uğrayan 16, intihar eden 8 kadın…
Erkek neden vaz geçmiyor?
Evet neden vaz geçmiyor erkek ve boşansa da, boşandıktan sonra yıllar geçmiş olsa da kadını rahatsız ediyor ve öldürmeye kadar varan şiddeti uyguluyor?
Umut Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve Psikiyatr Dr. Ayhan Akcan, erkeğin kadını, çocuklarının annesini “malı” olarak gördüğünü ve boşansa da malı olarak görmekten vaz geçemediğini belirtiyor. Akcan, “Yani çocuğunun annesi artık onun ölünceye kadar eşidir. Başkasının çocuğunun annesi olamaz, paylaşılamaz” diyor… Kadınların ekonomik bağımsızlığını kazanmalarının, meslek sahibi ve eğitimli olmalarının çok önemli olduğuna dikkat çeken Dr. Akcan, bu olmadığı sürece sorunun yumak gibi büyüyerek nesilden nesile aktarılacağını vurguluyor.
Dr. Ayhan Akcan’ın konuyla ilgili bilimsel değerlendirmesi şöyle:
“Neden vaz geçmezler?
Cinsiyet,evlilikteki rolleri,kültürel ve sosyal özeliklere bağlıdır;
Cinsiyet faktörü;
Erkeğin genetik olarak dünyaya gelme nedeni ve amacı; neslini devam ettirme güdüsüdür, bu güdü kadına bağlıdır; yani erkeğe babası olduğu çocuğu doğuran kadının tam bağlı hatta bağımlı olmasıdır. ilkel ifade ve geleneksel kültüre göre ‘erkeğin malı’ olma halidir.
Şartları belirleyen kadındır; sağlıklı çocuğuna bakacak kendisini üzmeyecek bağlandığı devamlı her türlü ihtiyacını karşılayacak erkekten kadın çocuk doğurur. Yani seçicidir, belirleyicidir. Tek eşlidir, kıskançtır. Sabırlıdır. Karar verdimi uygular. Bundan dolayı hemen hemen bütün kültürlerde kadına evlenmeyi teklif eden erkektir. Yani evlenme boşanma kararını veren çocuğun babasını belirleyen kadındır. Erkek bu konularda kadına uyar. Sorgulamaz. Kadın karar verir erkek uyar. Bu güdünün pratikte doyurulması gerçekleştirilmesinde aksama olmaması şarttır.
Geri dönüş vazgeçmede erkek her türlü olarak biter. Yalnız kalır. Tüm uğraşısı ve emekleri boşa çıkmış olur. Bundan dolayı kadın iyi olduğunda, memnun olduğunda erkeğini hep tek taraflı doyurur. Hoşnut kılar. Erkekte alışkanlık, rahatlık, doyurulma şımarmaya kadar gider. Tek çatışma alanı erkeğin başka bir kadına gitmesi halidir. Bu da poligamik özelliğindendir. Erkek poligamik olmaz ise nesilde devam etmez. Burada da yine çocuğun babasını belirleme kararının kadına ait olması ve çocuğu doğuranın kadının olması belirleyicidir. Zaten her kadın bir dünya, her erkek bir noktadır. Erkek dünyaya kadının yaşamını kolaylaştırmak için gelir. Çocuğu ve doğuran kadın için gelir.
Yani genetik olarak erkek vaz geçemez. Ancak başka bir kadına yönelme veya anne, kardeş gibi kadınlar tarafından ikna edilme veya doğuştan kadından uzak kodlanarak doğan biseksüel homoseksüel veya aseksüel olmasıyla vaz geçebilir. Erkek bir kere evlenir. O da çocuğunu annesidir. Kanunlar da buna göre yapılmıştır. Yani çocuğunu annesi artık onun ölünceye kadar eşidir. Başkasının çocuğunun annesi olamaz paylaşılamaz. Bundan dolayı bazı en eski kültürlerde tek eşlilik vardır. Boşanma yoktur. Kürtaj yoktur.
Sorun eşitlik ve haklar konusunu kültürel evrim ile topluma yayma konusudur. Yani ilkel yönün ehlileştirilip kültürel yönün öne çıkarılmasıdır. Bundan dolayı kültürel yani güdünün yerine başka hazların yer değiştirilmesidir. Bu alkol, hobi, sosyal alanlar, inançlar, dinler, seyahatler, akıl almaz uğraşılarla yer değiştirmedir. Yani çatışmanın süper egonun yardımı ile egonun başa çıkmasıdır. Bu olmaz ise bitmeyen dürtünün öfkeye dönüşmesidir.
Her kadın ekonomik olarak bağımsız, her kadın meslek sahibi, her kadın eğitimli olmak zorunda… Bu olmadığı sürece yumak gibi büyür ve nesilden nesile aktarılır. Öyle de oluyor zaten. Hukukla, yasayla, polisle, kadına yönelik şiddet ancak geçiştirilir. Aynen devam eder. Önemli olan kültürel evrimin toplumun tüm kesimlerine uygulanmasıdır. “
İyi haftalar
Umut Vakfı
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN