Post image
Zalimin zulmü var ya vicdanı

zalim

İnsanoğlu Tanrı’yı oynamaktan kendini alamıyor. ‘Self/less’ tam anlamıyla bir Tanrı’yı oynama hikâyesi. Hikâyenin başkahramanı Damian, çok zengin bir işadamı. Zengin ve acımasız diğer işadamları gibi o da bencil, duyarsız ve kibirli bir adam. Paranın her şeyi çözeceğine inanıyor. Paranın hayatında çözemediği tek şey; kızıyla arasındaki berbat ilişki. Babalık yapmayı bir türlü beceremediği kızı, onun tersine hayatını haksızlıklarla mücadele etmeye, insanlara yardım eli uzatmaya adamış bir aktivist. Kızıyla son görüşmesi de öncekiler gibi berbat geçiyor. Ancak bu görüşme gerçekten de onunla son görüşmesi. Çünkü beceriksiz baba ve zengin işadamı Damian ölmek üzere. Vücudunu saran kanser yüzünden adeta ölüme koşuyor. Damian’ın Tanrı’yı oynama hikâyesi tam da bu noktada başlıyor.

Madem paranın satın alamadığı hiçbir şey yok, Damian da kendisine yeni bir hayat satın almaya karar veriyor. İşe yeni bir vücut satın almakla başlıyor. Gizli bir laboratuvarda, Albright adında gizemli bir doktor ve ekibi kendisini genç ve sağlıklı bir bedene naklediyor. Damian işlem bittiğinde kendisini, ona laboratuvarda üretildiği söylenen yeni bedeninde buluyor. Ölümcül hastalığın pençesindeyken yakışıklı ve genç bir adama dönüşme şansı bulan her erkeğin yapacağı gibi, her gece alemlere akıp türlü türlü hatunla gününü gün ediyor. Ancak onca paraya, onca gençliğe rağmen bu tatlı hayat fazla uzun sürmüyor. Yeni bedeniyle ilgili gerçeklerin farkına vardıkça, Damian kendini bir vicdan meselesinin içinde buluyor. Ne yapacağı, nasıl davranacağı, vicdanının sesini dinleyip dinleyemeyeceği merak konusu… Ne de olsa vicdan kavramı bu eski kurda fazlasıyla yabancı.

Başrollerini Ben Kingsley, Ryan Reynolds, Natalie Martinez, Marthevv Goode ve Victor Garber‘ın üstlendiği filmin yönetmen koltuğunda ‘The Celi’ (2000), ‘The Fail’ (2006), Tmmortals’ (2011) ve ‘Mirror Mirror’ (2012) gibi filmlerin ünlü Hintli yönetmeni Tarsem Singh oturuyor. Önceki filmlerinin aksine görsel açıdan çok bağırmayan ancak inceden inceye kendini hissettiren sade bir estetik, filmde Tarsem Singh’in imzasını konuşturuyor.

(ESQUIRE, 01.02.2016)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN