Post image
Yayın yasağı ve gerçekler!

 

“’İntihar etti’ veya ‘balkondan düştü’ denildi: Son 1.5 yılda 22 kadın şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti” başlıklı habere; Rize Sulh Ceza Hakimliği tarafından erişim engeli getirilmiş…

Neden, niçin diye merak ederken…

Bu kentte; “şüpheli” bir şekilde yedinci kattan düştüğü ve yaşamını yitirdiği ileri sürülen bir genç kızın ailesinin “habere erişim engeli” talep etmesi üzerine bu kararın alındığını gördük. Mahkeme diyor ki; “Başvurucunun talebi haber içeriklerinin 2020 yıllarına ait olması, evveli itibari ile meydana gelen olay hakkında haber yapılmasında internet yayın içeriklerinin haber verme hakkı sınırları içerisinde kaldığı hukuka uygun görüldüğü, basın hürriyeti-şeref ve itibar ile özel hayata saygı hakkı arasındaki dengenin başvurucunun hakları aleyhine bozulmadığı söylense de günümüz koşullarında talebin unutulma hakkı kapsamında değerlendirilmesi hukuka uyarlı görülmüştür” denildi…

Şüpheli bir şekilde öldüğü ileri sürülen genç kızla ilgili akabindeki gelişmeleri, neden, niçinini elbette ki bilemiyoruz… Eğer ölümü şüphe götürmez biçimde kaza ya da intihar ise aile kızının sürekli olarak böyle bir haberde geçmesini istemeye bilir, acıları sürekli deşilmesin, diye…

Ancak dediğimiz gibi bu yayın yasağı söz konusu olayla ilgili olabilir ki; ölümün “şüpheli” olmadığı kanıtlanabilmiş ise…

Yasak getirilse ne olur ki; her gün bu ülkede kadınlar ve kızlar yaralanıyor, öldürülüyor… Pek çok kadın ve kızın intihar ettiği öne sürülüyor… Sonraki yıllarda ise kendini astığı, yüksekten kazayla düştüğü öne sürülen bu kadın ya da kızların kasten öldürüldüğü ortaya çıkıyor… Yani erkek şiddeti cinayetini tezgahlıyor, cinayetine kılıf uyduruyor…

İşte bakın daha yeni ortaya çıkan bir olay: Eskişehir’de 26 Ağustos 2020’de evinin Bodrum katında asılı olarak bulunan iki çocuk annesi Beyhan Biçer’in (41) öldürüldüğü ortaya çıktı…

Beyhan intihar etmemiş, eşi öldürmüş…

2020 yılında asılı bulunduğunda yanında; “Ben ölmek istiyorum. Bu yükle daha fazla yaşamak istemiyorum. Ölümümden kimse sorumlu değildir” yazılı bir de not bulunmuş…

Yani Beyhan Biçer güya intihar etmişti…

Kocasıyla, 21 yaşındaki oğlu çelişkili konuşmaları nedeniyle gözaltına alınmış, ama kanıt yetersizliğinden serbest bırakılmıştı…

Allahtan görevini iyi yapan güvenlik güçleri var… Ve dinlemeye aldıkları telefonda genç kadının “kasten öldürüldüğü”ne dair “ima”lara ulaşınca “şüpheli intihar”ın cinayet olduğu ortaya çıkmış…

Yeniden gözaltına alınan kocası Ercan Biçer, görüşmelerdeki sözlerinin tamamen şaka amaçlı olduğunu öne sürse de geçen yıl Nisan ayında çıkarıldığı mahkemece “kasten öldürme” suçundan tutuklanmış… Temmuz ayında da Ercan Biçer ile tutuksuz yargılanan oğlu hakkında “kasten öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” istemiyle Birinci Ağır Ceza Mahkemesi’ne dava açılmış…

Bu dava açıldıktan sonra, yani geçen Eylül ayında aslında Ercan Biçer, ne kadar ceza alacağını avukatıyla konuşmasında sorguladıktan sonra, tutuklu bulunduğu Eskişehir H Tipi Kapalı Cezaevi’nde yaşamına son vermiş…

Geçenlerde davanın duruşması yapılıp basına yansıdığında herkes gibi biz de; bu “şüpheli” ölümün bir “cinayet” olduğunu öğrendik…

Ercan Biçer, intihar etmeden önce avukatıyla yaptığı görüşmede eşini öldürdüğünü itiraf etmiş ve sonra da intihar etmiş… Duruşmada söz alan avukat M.N.E., “Müvekkilim kendisiyle yaptığım görüşmede Beyhan Biçer’i kendisinin, ‘aldatıldığı’ gerekçesiyle öldürdüğünü, oğlu Caner’in bu işle ilgisinin olmadığını söyledi” diyor mahkemeye!

Hatay’da da 5 yıl önce evinde asılı olarak bulunan 37 yaşındaki Medine Kara’nın günlüğü bulunmuş… İntihar ettiği öne sürülen kadının vücudunda “darp” izleri bulunduğu için daha sonra kocası Ahmet Kara hakkında “eşe basit yaralama” suçundan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılmış ve 27 Nisan günü mahkemeye çıkacakmış… Ancak bulunan günlük ortaya koyuyor ki; genç kadın “sistematik işkenceyle karşı karşıyaymış…”

İşte talihsiz kadının günlüğünden bir bölüm: “Evine ruhsatsız silah getirerek defalarca beni o silahla tehdit ettin. Ben ‘Ayrılalım’ dediğimde, ‘Aileni öldürürüm, seni öldürürüm’ dedin. Ağzıma silahı dayayıp öldürmekle tehdit ettin, sustum. Ailen yüzünden beni defalarca dövdün. ‘Evden çıkmayayım’ diye odaya kilitledin. O günleri unutmadım. Bana attığın o dayakları, küfürleri, hakaretleri, vücudumdaki o izleri silemem. Bacağımdaki o bıçak izlerini, ömrümün sonuna kadar unutmam…”

Kardeşinin, eşi tarafından öldürüp intihar süsü verildiğini öne süren 50 yaşındaki Nuray Değirmenci, “Herkes günlüğüne güzel anılarını yazarken, kardeşim acısını yazmış. Cep telefonunda şiddet içeren mesajlar attığı da kriminal incelemesi sonucu ortaya çıktı. Savcılığa verdiğimiz günlük ile cep telefonundaki işkence mesajları her şeyi ortaya koyuyor. Kardeşimin mezarının açılmasını istiyorum. O zaman her şey ortaya çıkacak. Bir insan eşinin cenazesine katılmaz mı? Kardeşimizi gelinlikle verdik, kefenle aldık. Bu olayın peşini bırakmayacağız” diyor.

Böyle yaşanılan olaylar öylesine çok ki… Erkek şiddeti, kadın cinayetlerinin üstünü “intihar”, “yüksekten düştü” gerekçesiyle örtmeye çalışıyor maalesef…

Lütfen bu ülkenin önemli sorunlarından biri haline dönüşen kadın cinayetleri, aile içi şiddet konusunu çözmek için üzerinde hassasiyetle duralım ve lütfen bu ülkenin yöneticileri; bu konuda çözüm önerisi sunanlara kulak verin, kulaklarınızı tıkamayın…

İşte Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü’den “kadına şiddetin çözümü” için üç öneri:

“Kadına şiddet TCK’ya eklenmeli. Katalog suçlar ile ilgili düzenleme yapılmalı. Yargılamanın her aşamasındaki indirim kaldırılmalı…”

Düşünmeye, değerlendirmeye ve üzerinde çalışmaya değmez mi?

İyi haftalar

Umut Vakfı

 

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN