Post image
Türkiye’de Şiddetin Kaynakları

Cumhuriyet Gazetesinde dün çıkan “İşsizlik Şiddet Doğuruyor” başlıklı habere göre 2013 yılında Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi’ne (ŞÖNİM) başvuranların yüzde 76’sı, şiddet uygulayanların da yüzde 73’ü işsiz. Toplam başvurulara baktığımızda ise, 2013 Kasım sonu itibariyle 62 bin 523 kadın ile 13 bin 184 erkek şiddet mağduru olmuş. Bu büyüklükte bir veri tabanından yola çıkarak Türkiye’de ekonomik darboğazın şiddetin en önemli kaynağı olduğunu ileri sürebiliriz.

Türkiye’nin toplumsal yapısının özgünlüğünden ileri gelen şiddet kaynaklarından bir de geleneksel aile olgusudur. Hürriyet Gazetesinde çıkan habere göre de kayınbiraderi tarafından 9 aylık hamile kadın dövülerek öldürüldü. Karnındaki bebeği ile ölen kadının kayınbiraderine 2 aydır hizmet ettiği, o gün kahvaltısını hamile ve rahatsız olduğu için veremeyeceğini söylediği için dayak yediği ileri sürüldü. Şiddet uygulayan kayınbirader kredi borcu sebebiyle cezaevinde yatmış. Bu haberde hem ekonomik dar boğaz hem de geleneksel aile yapısının bir arada yer aldığını görüyoruz. Modern ailelerde hamile kadınlardan, hele ki 9 ayını doldurmuş kadınlardan aile bireyleri iş beklemez. Bilakis üzerindeki iş yükünü azaltmak için herkes seferber olur. Kayınbiradere 2 ay gibi bir süre hizmet etmek de modern ailelerde pek rastlanır bir durum değildir.

Gün geçmiyor ki eski kocası veya boşanmakta olduğu eşi tarafından öldürülen bir kadın haberine rastlamayın. Akşam TV haberlerinde Ankara’da boşanmak istediği kocasının barışma teklifini kabul etmediği için iş çıkışında önce kaçırılmaya çalışılan sonra da taksiye bindiremediği kadını pek çok defa bıçaklayarak yolun ortasında bırakan bir kadının haberi yer aldı. Koruması olan kadının bıçaklanması haberlerde geniş yer aldı. Televizyonda yapılan röportajda “Bu seferlik kurtuldum ama gelecek sefer ne olacak? Ben korkmuyorum ama çocuklarım var, onlara benim arkamdan ne olur?” dedi. Kocasının daha önce cezaevinde olduğunu ve şartlı tahliye edildiğini, çıkar çıkmaz da kendisine saldırdığını da sözlerine ekledi. Kadının ailesinden konuşanlar da “Şimdi cezaevinde ama yine çıkacak. Çıkınca yine saldıracak. Zaten sokak ortasında insan bıçaklayacak kadar gözü dönmüş birini neden tekrar salarsın?” dediler.

Yukarıda bahsi geçen iki olayda da cezaevi tecrübesi olan failler iş başında. Bu ülkede şiddet suçundan hüküm giyip cezaevinde yatmak çok zor. Hemen ilk afta, şartlı tahliyede onlar salınıveriyorlar. Ama öğrenci affı, ücretsiz eğitim, ifade özgürlüğü, yürüyüş ve toplantı düzenleme haklarını kullanmak isteyenler hepsi hapisteler. Bu ülkede düşünmek en büyük suç. Düşüncesizliğin en uç noktası şiddet ise neredeyse ödüllendirilecek. Şiddetle mücadele etmek için “sıfır” tolerans ilke olarak kabul edilmedikçe, şiddet suçları yokuş aşağı yuvarlanan kartopu misali giderek büyüyecek. Ne zaman ki bu kartopunun altında herkesin canı yanacak, ancak o zaman harekete geçmek gerektiğini, kanunların caydırıcı, cezaların istisnasız uygulanması gerektiğini kavrayacağız.

İyi haftalar,

Umut Vakfı

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN