Post image
Türkiye’de çocuğun üstün yararı ve lehine bir anlayışa ihtiyaç var

Aydın ÖZER
CHP Antalya Milletvekili

Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri; toplumsal yaşam, hukuk sistemi ve aile içinde çocuğun üstün yararı ve lehine anlayışı geliştirememiş olmasıdır. Eğer çocuğun üstün yararına ve lehine bir anlayış olsaydı, örneğin, Ankara’da devlet yurdunda kalan o çocuk tecavüze uğramaz, hamile kalmaz, yaptığı şikayeti geri almaz, o şahısla evlenmek için başvuruda bulunmaz ve çocuğun evlenmesinin iyi olacağına dair o rapor tutulmazdı. Eğer çocuğun üstün yararına ve lehine bir anlayış olsaydı, son beş yılda cinsel istismar ve ilişki suçundan 96 bin 322 dava karara bağlanmazdı. Eğer çocuğun üstün yararına ve lehine bir anlayış olsaydı, son on yılda adliyelerde karara bağlanan cinsel istismar ve ilişki suç sayısında 4 kat artış olmazdı. (Adalet Bakanlığı verilerine göre ceza mahkemelerinde TCK uyarınca 2007’de karara bağlanan davalarda çocuğa cinsel istismar suçu ile reşit olmayanla cinsel ilişki suç sayısının 3 bin 718 iken, 2017’de bu sayının 16 bin 041’e çıktığı görülüyor.)

Bu artışı normal karşılamak “Dünyanın her yerinde böyle şeyler oluyor, bu tek bizim sorunumuz değil” demek ne kadar yanlışsa, çocuk hakları sorunlarına çözüm olabilecek yöntemleri konuşmamak ve görmezden gelmek de bir o kadar yanlıştır. Ne yazık ki yıllardır eğitimden hukuk sistemine doğruluğu ve tamlığı tartışılır uygulama ve düzenlemelerle karşı karşıyayız.

Devlet çocuğun hakkını korumalı

Bilindiği gibi; aile ve toplumsal yaşama yansıması her halükarda bekleneceğinden her eksik ve yanlış uygulama ve düzenleme devletin yanlışı kabul edilir, uygulayıcının hanesine yazılır, uygulamaya engel olamayanların mahcubiyetini artırır. ‘Ama’sız, ‘fakat’sız tek gerçek ise şudur: Her çocuğun hakları vardır ve devlet her çocuğun esenliğini sağlamakla yükümlüdür.

Bu noktada çocuk istismarından şiddete, çocuğun esenliğine yönelik her türlü sorunun çözümü için çocuk haklarıyla ilgili konuların ve bu haklara yönelik ihlallerin düzenli olarak izlenmesi ve ele alınması gerekir. Bugün sivil toplum kuruluşları elden geldiğince çocuk haklarına yönelik ihlalleri izlemekte ya da bilgi vermektedir. Bu sebepledir ki, örneğin Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneği’nin 2016 Çocuk İstismarı Raporu’ndan çocuk istismarı vakalarının son on yılda 700 kat arttığını öğreniyoruz.

Peki, Türkiye’de bağımsız çocuk hakları izlemesi ve ihtilafların ele alınması yeterli midir? Biz yeterli olmadığını düşünüyoruz ve tam da bu sebepten TBMM üyeliğimiz başladığında, ilk verdiğimiz kanun teklifi, “Çocuk Hakkı İzleme Komisyonu” ismiyle TBMM’de daimi bir ihtisas komisyonunun kurulmasına ilişkindi. Eğer çocuğun yüksek yararı düşüncesi doğrultusunda siyasi partilerin eşit temsiliyle çalışan ve çalışmalarını uzmanların katılımıyla yürüten bir ihtisas komisyonu kurulursa, işte o zaman çocuğun üstün yararına ve lehine anlayış geliştirmek için samimi bir adım atılmış olacaktır.

Çocuk adalet sistemi araştırılmalı

Öte yandan çocuk hakları savunucularının sıkça dile getirdiği hususlardan biri olan suça sürüklenen ya da mağdur olarak adalet sistemiyle karşılaşan çocukların hakları ve esenliği de bizim için önem taşımaktadır. Çocukların adalet sistemi ile temas ettiği andan itibaren yaşanan hak ihlalleri ve hukuka uygun olmayan uygulamaların ayrıca ele alınması gerektiği görüşünü paylaştığımız için bu yönde bir araştırma önergesi hazırladık. Çocuk adalet sistemi alanındaki sorunların araştırılması ve gerekli düzenlemelerin tespitine ihtiyaç olduğunu düşünmekteyiz çünkü aile içi şiddetten cinsel istismara adliye koridorlarıyla küçük yaşta tanışmak zorunda kalan çocukların mağduriyet haberlerini okumanın üzüntüsü içindeyiz. Bu noktada örneğin Çocuk Hakları Alanında Çalışan Avukatlar Ağı’nın (ÇAÇAv) ‘Çocuk Adalet Sistemi Sorun Tespit Raporu’ndaki, “Mağdur çocukla sanık yüz yüze gelebilmektedir” tespiti bile çocuk adalet sistemindeki sorunların masaya yatırılması için yeterlidir bizce. Çocuklar zaten korkunç deneyimler neticesinde ruhsal travmalar yaşarken, adalet sisteminin yeni travmalara yol açacak uygulamaları görmezden gelinemez.

Aile mahkemeleri ele alınmalı

Bizce önemli olan bir başka husus da aile mahkemelerinde ancak mahkeme heyetinin gerekli gördüğü hallerde psikolog, pedagog veya sosyal çalışmacı görevlendirilmesidir. Basına da yansıdığı üzere boşanma davası mağduru çocukların ruhsal durumunun takibinin yapılmaması, hatta kararlara etkisi olabilecek pedagojik görüşlerin alınmaması çocuğun yararına olamaz. Oysa psikolog, pedagog veya sosyal çalışmacı tarafından duruşmaların başından sonuna kadar takip edilmesi hem çocuğun hem de verilecek kararların yararına olur. Adalet sisteminde çocuğun birey olarak ele alınmamasının neticesi çocuk hakkı ihlaline varır. Biz de bu işleyişin yasal olarak düzeltilmesi düşüncesiyle, geçtiğimiz hafta, duruşmalarda psikolog, pedagog veya sosyal çalışmacının bulunma zorunluluğunu içeren bir kanun teklifi verdik.

Sağlıklı birey sağlıklı toplum

Toplumsal yaşamda, hukuk sisteminde ve elbette aile içinde çocuğun üstün yararına ve lehine anlayış geliştirmek çocuklarımızın sağlıklı yetişmesini sağlayacaktır. Unutulmamalıdır ki, sağlıklı birey sağlıklı toplum demektir ve çocuklarını sağlıklı yetiştiren toplumların gelecekleri de sağlıklı olur. Tam da bu sebeple devletler, çocukların hakları konusunda gerekli tüm yasal düzenlemeleri yapmakla mükelleftir. Çocuklarla ilgili tüm yasal düzenlemelerde en önemli gereklilik ise çocuğun ailenin bir parçası olarak değil, birey olarak ele alınmasıdır. Bu noktada belki de en dikkate değer alan çocuk adalet sistemidir.

(Birgün, 16.10.2018)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN