Post image
Tahammülsüzlük had safhada!


Cihat ASLAN

Evde, iş yerinde, trafikte, neredeyse her yerde şiddetle karşı karşıyız. Cinayetler, kavgalar tedirginlik yaratırken uzmanlar, artan şiddetin toplumda normalleştiğini belirtiyor.  Uzmanlara göre toplumsal şiddetin artmasının sebebi; yaptırım eksikliği ve sorun çözme becerisinin azlığı.  Uzmanlar, toplumsal şiddete karşı farkındalık yaratacak kamu spotlarının hazırlanmasının önemine vurgu yapıyorlar.

Her gün kavga

– E-5 otoyolu Pendik mevkiinde 7 Temmuz’da Seydioğlu Baklavaları’nın sahipleri Hasan ve Hüseyin Sel kardeşler tartıştıkları sürücünün önce yolunu kesti. Ardından arabayı tekmeleyen ikili araçtaki sürücü Yunus Emre Bahçıvan ve 7 aylık hamile eşi Ayfer Bahçıvan’ın arabasının aynasını kırıp üzerine çıktı.

– Şişli’de önceki gün iki grup arasında trafikte yol verme kavgasında araçlarından inen iki kişi
başka bir otomobildeki sürücüyü darp etti.

– Beyoğlu’nda 4 Temmuz’da gece kulübü işleten Burhan Işık ile kız arkadaşı Damla B.’nin tartışmasını ayırmaya çalışan Emrah Çakmak (29) tornavida ve kaldırım taşlarıyla uğradığı saldırı sonucu öldü.

– Bağcılar TEM otoyolunda 3 Temmuz’da yol verme kavgasında motosiklet sürücüsü Hasan Saylak, yanında bulunan tabancası ile tartıştığı Serdar Çekiç’i 12 el ateş ederek öldürdü.

Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Dekanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı, sıcaklığın da şiddetin artışında bir etken olduğu görüşünde; “İç ve dış göçle kentlerin kalabalıklaştığı, iklim koşullarının zorlayıcı olduğu (sıcaklık), ekonomik sıkıntı kaynaklı gerginliklerin arttığı dönemlerde sosyal şiddetin yükselme göstermesi şaşırtıcı değil. Bu konuda yurttaşların yeterli farkındalık içinde olup olmadıkları sorgulanmalı. Kamu spotlarıyla şiddete karşı farkındalık yaratılmasına ihtiyaç var.”

‘Batı’dan gerideyiz’

Türkiye Psikiyatri Derneği Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Psikiyatr Uzmanı Yunus Hacımusalar ise sorun çözme konusunda yetersiz olduğumuz tespitinde bulunuyor; “Toplum olarak bir tahammülsüzlüğümüz var. Sorunları çözmede asla bir seçenek olmayan şiddet, sanki ilk seçenekmiş gibi ön plana geliyor. Ve bunun günlük hayatta çok yer bulması bir süre sonra insanların bu davranışı normalmiş gibi algılamasına sebep oluyor. Toplumumuz birçok Avrupa toplumuna göre, daha fazla şiddet halinde. Sorun çözmek becerilerimizi toplum olarak nasıl geliştiremezsek şiddet artmaya devam edecek.”

‘Kendini haklı görme durumu’

Sosyolog Ali Yaşar Sarıbay: Yaptırım olmaması şiddeti teşvik ediyor. Trafikte basit bir tartışmadan neredeyse insanlar ölebiliyor. Toplum olarak da tartışmayı bilmiyoruz. Bilmememizin yanı sıra herkesin kendini haklı görmesi var. Pendik’teki trafik kavgasından yola çıkarsak, yasağı çiğneyen iki kişinin yol vermeyen insanlara şiddet uygulama hakkını kendinde gördüğü bir hukuksuzluk var. Karakolda neredeyse ‘Hoş geldiniz’ şeklinde karşılanıyor. Bu şiddetin mazur görülebileceğine dair bir izlenim ortaya çıkıyor. Böyle bir hukuk düzeni olamaz.

‘İletişimsizlik şiddeti artırıyor’

Psikolog Alanur Özalp: İnsanların birbirlerine karşı acımasız olmaya başladıklarını görüyoruz. Toplumsal şiddet denilince aklımıza sadece vurmak geliyor ama sarf etmediğimiz ‘Günaydın, Nasılsın’ gibi iletişimin başlangıç kelimelerinin yok olması da şiddeti başlatır. İnsanların baskı altında oldukları zaman karşı tarafa olabildiğince haşin davrandıklarını görüyoruz. Şiddete şiddetle cevap verilirse, şiddetin daha da arttığı görülebilir.

‘Ruh sağlığımız kötüleşiyor’

Burcu Karakaş: “Aslında gün içerisinde ekranlara yansıyan çok şiddet var. Her dizide bir mafya olayı var. Herkesin elinde bir silah. Ekranda bunları gördükçe normalleştiriyoruz. Öfke aslında normal bir duygu. Sadece bunu yansıtma şeklimizde ve şiddete dönüşmesinde problem var. Duygularımızı yönetmeyi öğrenmeliyiz. Duyguların kontrol edilmesinin eğitimi verilmesi gerekiyor. Duyguların çocukluktan beri doğru şekliyle yaşanması ve duyguyu doğru şekilde öğrenmemiz gerekiyor. Çünkü ciddi anlamda ruh sağlığımız kötüye doğru gidiyor.”

————————————————————————————————

ŞİDDETLE MÜCADELE AĞI UYARDI
258 kadının canı tehlikede

NAMIK DURUKAN  – Aşiret ve töre geleneğinin hâlâ etkili olduğu Doğu ve Güneydoğu’da kadınlara yönelik şiddet olaylarında her geçen gün artış kaydedilirken sadece Diyarbakır’da 258 kadının can güvenliğinin risk altında olduğu açıklandı.

Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı’nın kadın cinayetlerine dikkat çekmek için hazırladığı raporda, kadın ve çocuklara yönelik şiddetin büyük boyutlara ulaştığı görüldü. Rosa Kadın Derneği üyesi Ruken Ergüneş, raporun Diyarbakır’da kadına yönelik Şiddetle Mücadele Ağı bileşenleri içerisinde, şiddete maruz kalan kadın ve çocukların başvuruları dikkate alınarak hazırlandığını ve 4 aylık bilançoyu içerdiğini söyledi. Ergüneş, “954 başvurucunun 701’i farklı şiddet türleriyle beraber ‘psikolojik şiddete’ maruz kaldığını beyan etmiştir. 418 kadın fiziksel şiddete uğradığını söylemiştir. 160 kadın cinsel şiddete maruz kalmıştır. 301 kadın başvuru gerekçesi farklı olsa da sürekli olarak ekonomik şiddet gördüğünü, 129 kadın ise sosyal şiddete sürekli maruz kaldığını, dokuz kadın dijital şiddete maruz kaldığını beyan etmiştir. 258 kadın can güvenliği riski altındadır. Altı kadın hürriyetinden mahrum bırakılmıştır. Sığınakta kalma talebiyle 106 başvuru yapılmıştır” dedi.

(Milliyet, 10.07.2019)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN