Post image
Sistemin delirttiği palyaço

Sungu ÇAPAN

Bugün gösterime giren, Venedik’ten Altın Aslan ödülüyle dönmüş Amerikan yapımı “Joker”ın “ucube” kahramanı Arthur Fleck (bu film için oldukça zayıflamış Joaquin Phoenix), yaşlı, hasta annesi Penny’yle (Frances Conroy) oturan, düzenli terapiste giden, günde 7 ayrı ilaç alan, kırılgan, sevimli ama kışkırtıcı bir tip.

Sık sık gülme nöbetlerine tutulan, katılırcasına isterik kahkahalar atan, 1940’ların kara filmlerindeki Humprey Bogart (ya da Godard’ın “Serseri Aşıklar”ının Belmondo’su gibi) fosur fosur sigara tüttüren, sinir bozucu biri. Palyaço kılığında çocukları eğlendirmek, güldürmek için çalışıyor. Çok kıvrak dans ediyor, ok gibi koşuyor, hasta çocukları eğlendirmeye gittiği hastaneye tabanca soktuğu için işinden kovuluyor. Geceleri stand-up komedi yapıyor. Sokaklarda “Everything must go!” yazılı reklam panoları taşıyor. Komşusu Sophie’ye (Zazie Beetz) ilgi duyuyor. Bu arada yaşadığı kokudan geçilmeyen kenti çöp yığınları kaplamış, kedi kadar sıçanlar ortalıkta cirit atıyor. İdolü olan TV’deki popüler talk show’cu Murray Franklin’in (Robert De Niro) programlarını annesiyle birlikte izliyor. Yıllar önce annesinin yanında çalıştığı, şimdi belediye başkanı seçilen politikacı Thomas Wayne’in (Brett Cullen) aslında babası olduğunu söyleyince annesi, gidip Wayne’i tuvalette basan Arthur, annesinin kafayı yemiş bir üşütük, kendisinin de edinilmiş bir evlat olduğunu öğreniyor.

Metroda 3 borsacıyı vuran Arthur medyadaki “Katil Palyaço” haberlerini kaçırmazken Şarlo (Chaplin) filmini de seyrediyor keyifle. İnme sonucu felç olup hastaneye kaldırılan annesini yastıkla boğuyor, ilaç almayı da bırakıp çağrılı olduğu Murray Franklin’in programına çıkmayı heyecan içinde bekliyor, zenginlere karşı protesto eylemlerine ve çöplere garkolmuş kenti birbirine katan, palyaço maskeli kalabalıkların önder sayıp taptığı, 2 dedektifin de soruşturduğu marjinal kahramanımız.

Canlı yayından naklen, şoke edici bir finale bağlanan “Joker”ın derinlikli ve incelikli senaryosunu Scott Silver’la birlikte yazmış yönetmen Todd Phillips, gerilim, heyecan ve suç öğeleriyle harmanlanmış, yüksek bütçeli, 2 saatlik çarpıcı bir drama koymuş ortaya.

DC Comics ürünü bir çizgi roman kahramanından yola çıkıp gerçekçi gözlemlerle saptamalardan kaynaklanan, hukuki yozlaşmanın sonlandırılıp bir “adalete susamışlık” hali arz eden, düşündürücü bir palyaço hikâyesi anlatan bu filmiyle komik “Hangover” serisiyle hatırladığımız yönetmen Todd Phillips, başarılı senaryosunun yanı sıra yenilikçi biçemi, sarsıcı görselliği ve Joaquin Phoenix’in olağanüstü oyunculuğuyla başyapıt düzeyine erişmiş, yaşadığımız çivisi çıkmış çağdaş dünyaya ilişkin göndermelerle dolu, keskin bir eleştirel bakışa sahip, çok etkileyici bir film imzalamış sonuçta.

Arthur’un çılgınlığa yönelen, alabildiğine karmaşık ve çelişkilere dayanan, inişli çıkışlı iç dünyasını ve patlamaya yol alan ruhsal dengesini yansıtan Joaquin Phoenix’in şapka çıkarılası performansıyla baştan sona sürüklediği, kameraman Lawrence Perry’nin nefis görüntüleriyle bezenmiş “Joker”da, Hildur Gudmoddottir’in düzenlediği bangır bangır müzikler de hikâyeyi destekliyor yer yer.

Aklına esenleri, düşüncelerini, esprilerini yazdığı defterine “Dilerim ölümüm hayatımdan daha mantıklı, anlamlı olur” diye not düşen, toplumca dışlanmış Arthur karakterinin hikâyesinin sonlarına doğru, 1968’in büyük müzik grubu Cream’in unutulmaz klasiği “Top of the World”ü de patlatan yönetmen Phillips, kariyerinin şimdilik kuşkusuz en çok ses getiren filmini çekmiş, Hollywood’un o bildik anti kahraman klişelerine saplanmaksızın.

Perdede şimdiye dek gördüğüm en iyi oyunculuklardan birini segileyen, zaten Paul Thomas Anderson’un “The Master”, Spike Jonze’un “Her”, Lynne Ramsay’in “You Were Never Really Here”, James Gray’in “The Immigrant” vb. gibi filmlerindeki performanslarıyla çoktan dikkati çekmiş olan Joaquin Phoenix’in muhteşem yorumuyla unutulmaz kıldığı, günümüz dünyasına ilişkin anarşizm güzellemesiyle de karışık, bu Altın Aslan’la taçlandırılmış, keskin eleştirel-yergi, sinemaseverlerce kesinlikle kaçırılmayacak bir film!

(Cumhuriyet, 04.10.2019)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN