Post image
‘Şifa’ niyetine 16 film

58948a36c03c0e1d447f7a49

Murat ÖZER

‘İyileştiren şeyler’ temasıyla 16-26 Şubat arası İstanbul, 2-5 Mart arasında ise Ankara ve İzmir’de olacak !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali, 16’ncı yılında da iştah kabartan bir seçki sunuyor. Açılışını dokuz Oscar adaylığı bulunan ‘Moonlight’la yapacak festivalin biletleri satışa çıktı. İşte festivalden 16 ‘meraklı’ öneri…

Bu yıl 16. kez kapımızı çalıp ‘sinemasever’ ruhumuzu okşayacak olan !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nin biletleri satışa verilmişken, festivalden bazı öneriler yapmadan olmazdı. Hepinizin bildiği, biletler için kapı-baca kırılacak filmleri olabildiğince az önermeye çalıştığımız bir liste oldu bu. Tabii ki onlardan da bazı örnekler mevcut, ancak genel çerçeveyi ‘merak’ unsuru oluşturuyor burada. Meraklı olmak iyidir, ama bazı durumlarda ters köşeye yatırabilir bizi. 16. yıl şerefine 16 film önerdiğimiz bu listeyi de öyle değerlendirin! Listeyi oluştururken merak dışında bazı kişisel filtreler kullandığımızı da belirtelim…

Mutlak Kadınlar: Kelly Reichardt’ın Londra’da ‘en iyi film’ seçilen son çalışması ‘Mutlak Kadınlar’, özellikle Lily Gladstone’un bol ödüllü performansıyla iştah kabartan bir ‘üç kadın’ filmi. Üç kadını canlandıran Laura Dern, Kristen Stewart ve Michelle Williams da kabaran iştahın kreması.

Koca Dünya: Reha Erdem filmografisinde çizgi dışına çıkmadan kilometre taşına dönüşen bir film. Berke Karaer ve Ecem Uzun’un birbirlerini mükemmelen tamamladıkları performansları, yönetmenin kurduğu ‘tersten ütopya’ atmosferiyle buluşurken, Florent Herry’nin ‘huzurlu’ görüntüleri de bu resmi kusursuzlaştırıyor.

Klik! Rock’ın Ruhani Mantrası: Rock’n’Roll âleminin en ünlü fotoğrafçısı Mick Rock’ın dünyasına girmenin anahtarını vaat eden bu belgesel, David Bowie başta olmak üzere ikonlaşmış isimlerin de eşlik ettikleri benzersiz bir deneyime ev sahipliği yapıyor.

David Lynch: Yaşam Sanatı: Bir üstadı anlamak için sadece onun sinemasına bakmaktan yetmiyor; bir şekilde hayatına dahil olmak da gerekiyor. Bu belgesel, David Lynch’e uzanan ‘algı köprüsü’nden geçişi kolaylaştırıyor.

Masmanyaklar: John Waters sinemasının ‘kayıp’ halkalarından ‘Masmanyaklar’, yenilenmiş kopyasıyla kapımızı çalıyor. İzlemezsek ayıp ederiz, ki Divine’ı ‘intikam meleği’ olarak görmek de paha biçilmez!

Dawson City: Donmuş Zaman: ‘Yaratıcılığın isim babası’ Bill Morrison’ın son filmi, 50 yılı aşkın bir süredir kayıp olan 20. yüzyıl başlarından 533 filmin hikâyesini anlatıyor. Bill Morrison tarzı bir arkeolojik çalışmaya hazır olun!

Deniz Kızlarının Şarkısı: Polonya’dan gelen bu farklı ‘masal’, iki deniz kızının ‘vampirik’ serüvenine çekiyor bizi. İlk uzun metrajlı filmini çeken yönetmen Agnieszka Smoczynska, kendi gençliğinden yola çıktığını söylüyor, ki inansak iyi ederiz!

Annemin Gözleri: Nicolas Pesce’nin siyah-beyaz ‘tekinsiz’ çalışması ‘Annemin Gözleri’, genç bir kadının koyu karanlığına çekiyor izleyiciyi. Yılın ses getiren filmlerinden olan yapım, irkiltici tonunu ‘anatomi dersi’ kıvamına kavuşturmayı da biliyor.

Buster’ın Hasta Kalbi: Genç kuşağın yeteneklerinden Rami Malek’i başrole taşıyan film, aynı bedene hapsolmuş iki adamın hikâyesiyle akıl fikir cimnastiğine zorluyor bizi. Bunun ‘yorucu’ bir deneyim olacağıysa kesin gibi!

Genco: Diyarbakırlı sinemacı Ali Kemal Çınar, bir ‘süper kahraman’ hikâyesiyle karşımıza çıkıyor bu kez. Bildik hikâyelerden biri değil tabii ki bu. Merak uyandırdığı, ‘sinemasever’ kaşıntısına yol açtığı da aşikâr!

Tanna: Vanuatu’da çekilmiş ilk film olan ‘Tanna’, bu yılın ‘yabancı dilde en iyi film’ adaylarından. Kazanıp kazanamayacağını bilemeyiz, ama bizi yasak bir aşkın yağmuruyla yıkayıp arındırdığını söyleyebiliriz en azından.

Dev: ‘Fil Adam’ı hatırlatan bu film, olanaksızın peşine düşen otistik gencin hikâyesiyle ‘umuda yolculuk’ motifine tutunmayı başarıyor. İlham verici masallar arasına koyduk şimdiden!

İrlanda Kraliçesi: Bir televizyon programındaki konuşmasıyla tarihe geçen İrlandalı ‘drag queen’ Panti Bliss’in hikâyesi, bu belgeseli festivalin kaçırılmazları arasına sokuyor.

Seni Ne Kadar Sevdiğimi Bir Bilsen: Bir anne-kızın terapi seanslarına odaklanan belgesel, ikili arasında yıllar boyunca biriken sorunların çözümüne doğru atılan adımları takip ediyor.

Aşk Cadısı: Özellikle görsel yapısıyla dikkatleri çeken film, hayatının aşkını bulmakla mükellef bir cadının serüvenlerine çağırıyor. 1970’li yıllardan fırlamış gibi duran film, sadece bu özelliğiyle bile izlenmeyi hak ediyor.

Herkes Biraz İster!: Richard Linklater’ın 1993 tarihli harikası ‘Genç ve Heyecanlı’nın ruhunu birkaç yaş yukarı çektiği ‘Herkes Biraz İster!!’, yönetmenin bir kez daha ‘kendine baktığı’, bakarken de genel bir çerçeveyi tarif ettiği taze çalışması.

(Hürriyet Kitap, 03.02.2017)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN