Post image
Sevdiğini öldürme ve şiddet kültürü

 

Sevgi ÖZKAN

SOSYOLOG, YAZAR

Toplumumuzda her alanda artan şiddete dayalı iletişimin, tüm dünyada yaygınlaşan örneklerinden nasıl farklılaştığı, incelenmesi gereken önemli bir konu.

Eşini öldürme, sevdiği için ölme veya öldürmeyi sevginin ispatı ve sorun çözme aracı olarak görme yatkınlığından doğan bir sosyal kültür ve değerler sisteminde yaşıyoruz. Vatan için can vermek veya can almak, kahramanlık ve fedakârlık erdemi olarak kutsanıp vatan için ölmek bir borç olsa da “Esas görevin yaşamaktır” anlayışı, geçerliliğini sürdürüyor. Öte yandan günümüzün, yapay zekâlı robotlarla güçlendirilebilen şiddet olgusu, uygulamayı daha da artırabilir hale getiriyor. Bazı fanatik dincilerin, din savaşı uğruna canlı bomba olarak kendi bedenini imha etme girişimi de başka bir şiddet uygulamasının çelişkili mantığını yansıtıyor.

NORMALLEŞME

“Adak kültürü”nün dini bayram havası içinde yerine getirilişinden oluşan zihinsel kodlamalar, gereğince algılamayacağı yaşta buna şahit olan veya şahit olmaya zorlanan küçük beyinlerde öldürmeyi olağan görme altyapısını hazırlayabilir. Bahçeye bağlanan koyunu eliyle besleyip sevdikten sonra, bayram sevinciyle kesilmesine şahit olan çocukların, sevdiğini öldürebilme konusundaki duyarlılık (!) kodlanmasını genellikle dert (!) etmeyen bir toplumda yaşıyoruz.

Severek evlendiği karısını, anlaşmazlık yaşandığında ayrılsa bile, bıçaklayarak, boğazını keserek öldürmeye kalkan erkekler var. Dini ritüel veya inanç gereği olarak “kurban kesme” eylemi sokaklarda, caddelerde, vahşi kaçıp kovalamalarla, eziyetlerle normal bir eylem gibi yerine getiriliyor.

DUYGUSAL ZORLAMA

Bunları toplumsal kültürün gereği gibi algılayarak büyüyen erkek çocukların, sevdiğini öldürme, özellikle bıçakla öldürme eğilimi, bu yönden de incelenmeli. Özellikle görsel uyaranların tüm duyguları ister istemez biçimlediği bir çağda, sevdiğini sandığı kadını öldürme kültürünün temel etkeni olabilen bu şartlanmaların, dini hassasiyetler nedeniyle açıkça ve yaygın biçimde ele alınmaması, görmezden gelinmesi konunun düşündürücü diğer bir yanı. Tüm bu oluşumların erkek çocuklarına erkek olma şartı gibi gösterilmesi de duygusal zorlanmanın çapını ortaya koyuyor.

YANLIŞ ALGI

Benzer biçimde, sevinince veya canı isteyince başkalarının canını tehlikeye sokacağını düşünmeden havaya silah sıkmak gibi geleneksel erkeklik gösterileri de öldürme serbestliğine (!) altyapı ve dokunulmazlık kazandırıyor. Özellikle erkekler açısından oluşan bu yatkınlık, eğitimsizlik, işsizlik ve gelişen iletişim teknolojilerinin yarattığı değerleri yeterince anlamayıp dışında kalma olgusuyla birleşiyor. Bu şartlar, kimi erkeklerin kadını kavrama ve anlamlandırma yoksunluğuyla bütünleşince, ölme ve öldürme eğilimi, onu da kendini de devre dışı bırakacak bir sorun çözme aracı olarak gerçekleşebiliyor.

Son on yılda ciddi oranda artan kadına yönelik şiddet; çiftler arasındaki anlaşmazlıkların çözümünde, özellikle erkeklerin, sorunu çözmeyi, sorun oluşturanı ortadan kaldırmak gibi algılamasından da doğuyor. Kadın cinayetlerine bu bağlantılar üzerinden de bakmak gerekiyor.

(Cumhuriyet, 19.01.2022)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN