Post image
Özgürlüğü beklerken

’12 Yıllık Esaret’ filmi özgür bir adamın kaçırılarak köleleştirilmesini, umudunu hiçbir zaman yitirmeyen Solomon’un hikayesini anlatıyor.

Özgürlüğünü yitiren için mi daha zordur kölelik yoksa, kölelikten başka bir yaşam bilmeyen için mi? Hangisinin umudu daha güçlüdür? Hangisinin acısı daha katlanılmaz? Solomon’u diğer kölelerden farklı yapan nedir? Anıları vardır Solomon’un. İzne tabi olmadan nefes alışları, özgürlüğün şerbetinden içmişiği vardır ve bir daha kolay kolay gözlerini yumamaz. Çünkü o rüyadan öte gerçekliği hissetmiştir.

12-yillik-esaret-620x250

Esaret mi ölüm mü?
Steve McQueen, otobiyografik kitaptan sinemaya aktarılmış “12 Yıllık Esaret” filmi ile 160 sene öncesinin Amerika’sına gidiyor. Kapitalist gelişimin toplumsal düzeyde siyahilere kısmi özgürlük tanıdığı Kuzey Amerika’dan, Toprağa dayalı üretimin hakimiyeti sebebiyle köleliğin üretimde başat olduğu Güney’e kaçırılan Solomon’un 12 yılını izliyoruz. Amerika’nın iki farklı coğrafi konumunda iki farklı toplumsal yapı karşımıza çıkıyor.
Solomon New York’ta yaşayan, kemanıyla hayatını kazanan özgür bir siyahidir. Köle tüccarları tarafından kaçırılarak Amerika’nın güneyine götürülmüş, köleleştirilmiş, ismi değiştirilmiş, geçmişi silinmiştir. Ya köleliğe razı gelecek ya da ölümü kabul edecektir. Kaçırıldığını, aslında özgür olduğunu söyleyememektedir.

En temel manada film, köleliğin insan ilişkilerini bizlere sunuyor. Solomon’un köleleştirilmesi neticesinde maruz kaldığı şiddete, aşağılanmalara, eşyadan daha değersiz görülmesine alışma sürecini yansıtıyor. Hayır demenin, kaçmaya yeltenmenin ölümle eş değer sistemde; özgürlüğü yaşamış, beyaz biri kadar haklara sahip olmuş Solomon’un çaresizliğine ortak oluyoruz.

Solomon’un 12 yılını seyrederken kölelik sisteminin figürlerini de gözlemleme fırsatını yakalıyoruz. Kaçırıldıktan sonra satışa sunulmak için getirildiği köle tüccarının evinde, kölelerin pazarlanışı ve kölelere yapılan davranışlar bir çok açıdan aydınlatıcı oluyor. Bir çok sahne de beyazların, köleleri konumlandırışı başarılı biçimde yansıtılıyor. Filmin gelişme kısmında iki köle efendisini izlemeye imkan buluyoruz. Benedict Cumberbatch’ın canlandırdığı ilk sahibi ve Michael Fassbender’ın canlandırdığı ikinci sahibi. Cumberbatch iyi niyetli, insancıl bir kişi portresi çizerken, Fassbender gaddar ve acımasız efendiyi oynuyor. Fakat iki toprak sahibi de bir noktada buluşuyor: ikisi için de, kölenin değeri satın almak için ödedikleri para kadar…

Dev oyunculuk, etkili görüntüler

Steve McQueen filmleri yerli yerine oturan sürükleyici diyalogların ve izleyicinin yakasını bırakmayan sinematografinin eseridir. Daha önce “Açlık” ve “Utanç” filmleriyle diğer başarılı eserlerini izleme imkanı bulduk. Anlatmak istediği konuyu, sanatsal soyutlamadan vazgeçmeden doğrudan izleyiciye veriyor. “12 yıllık Esaret” filmi yönetmenin bu özelliğini daha ileri boyuta taşıyor. Son filminde yönetmen kamerasını konunun yapı taşlarını betimleyecek biçimde hayranlık verici düzeyde kullanıyor. Her sahne köleliğin toplumsal formunu bize modelliyor. Bunun yanında filmin duygusunu izleyiciye bol kepçeden sunuyor. Kölelerin öldürülen arkadaşlarını gömdüğü sahnede söyledikleri şarkıyı, Chiwetel Ejiofor’un yüzünden uzun planla verişi, bizleri ölümün ve çaresizliğin getirdiği acının paydası yapıyor. Daha bir çok sahne aynı şekilde bizi 1841’in Amerikası’na götürüyor.

Diğer yandan filmi başarısının sadece senaryo ve görüntü resitalinden geldiğini söylemek aymazlık olur. Benedict Cumberbatch, Chiwetel Ejiofor, Michael Fassbender’in etkili oyunculuklarının büyük payı var. McQueen’in sahne kullanımı oyuncuyu zorlayan, yeteneklerini gün yüzüne çıkartan planlardan oluşuyor. Hal böyle olunca Ejiofor ve Fassbender’in oyunculukları filme gerçek başarısını getiriyor.
Özel olarak değinmek gerekirse McQueen’in Filmografisinde yer alan bütün filmlerde Fassbender’ın yer aldığını görüyoruz. Kurdukları birliktelik bütün üretimlerde başarı getiriyor. Velhasıl iş böyle olunca biz izleyicilerden de bir temenni dile geliyor; Fassbender ve McQueen’in düetleri hiç bitmesin.
(Aydınlık Gazetesi, 30.01.2014)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN