Post image
Kim’lerle Park’ların strateji oyunu


Sungu ÇAPAN

Son birkaç yıldır Uzakdoğu sineması yapımlarının ödüller kazandığı Cannes Festivali’nde bu yıl da Altın Palmiye’yi alan bir Güney Kore filmi oldu: “Parasite-Parazit”. Bong Joon-Ho adında pek tanımadığım bir yönetmenin elinden çıkmış “Parazit”, çoğu kez taşı gediğine oturtan, uzunca, karanlık, ama oldukça muzip ve usta işi bir toplumsal güldürü. 10 yıl kadar “Kar Küreyici”, “Okja” gibi uluslararası yapımlarla uğraştıktan sonra ülkesine dönmüş yönetmen Bong Joon-Ho’nun bir salgını ya da dünya dışından bir yaratığın adını çağrıştıran “Parasite” gibi isme sahip bu Altın Palmiyeli filmi 1 Kasım günü gösterime girdi.

Bizdeki Mehmet-Ahmet benzeri, Kore’de çok yaygın olan, Kim ve Park gibi ortak isimlere sahip Güney Koreli 2 aileyi kıyaslayarak karşımıza getiren filmde işsiz, güçsüz, çulsuz, ama cin fikirli, becerikli bireylere sahip, yoksul Kim ailesiyle, 2000’lerde patlama yapan bilgi ve tele iletişim döneminin zenginleştirdiği yeni Koreliler kuşağının tipik temsilcisi, burjuva Park ailesi var.

Kahramanlarını mesafeli, ama gözünden bir şey kaçırmayan, Tanrısal bir gözlemci hassasiyetiyle, hızlandırıp ya da ağırlaştırarak önümüze süren yönetmenin sınıflandırmasını kabullenerek seyrettiğimiz “Parazit”te Park’ların ferahfeza, göz alıcı evlerine İngilizce öğretmeni, resim hocası, hizmetkâr ve sürücü olarak birer birer sızıyorlar, görünürde gariban Kim ailesi bireyleri. Aslında hiç de şeytan ruhlu insanlar değiller Kim familyası. Sadece toplumsal işleyişteki bozuk çarkları onarmak isteyen, rüşvet vermekten hiç kaçınmayan, ekonomik değişimlerini önemseyen, bir yere kadar bütün o asalakçılıklarını, Park ailesine parazit oluşlarını erdemli ve namuslu bile sayarlar Kim’ler. Sağlıksız hayat koşullarında ölü gibi yaşarken birer çalışan olarak ayak bastıkları, aslında fena halde göz koydukları o Park ailesinin tumturaklı, lüks, zengin evlerini çaktırmadan işgal ediyorlar, belgelerde sahtecilik yapmadaki o üstün becerileri sayesinde.

Baştan sona göz alıcı bir mimari görsel yapı kurulup kahramanlarımız Kim’lerle Park’ların, adeta büyük “camdan bir hapishaneye” sokulduğu filmde, burnundan kıl aldırmaz ancak mutlaka işgal edilmiş evlerini ne pahasına olursa olsun geri almak derdindeki Park’ların Kim’lerle mücadelesini, etkileyici mizansenler ve panoramik kompozisyonlarla, başarılı bir takım oyunculuğu eşliğinde, kameraman Hong Kyong-Pyo’nun nefis kadrajları, Jeong Jae-Il müzikleri ve Jang Jin-Mo’nun akıcı montajıyla veriyor karamsar yönetmen Bong Joon-Ho. Kim’lerin kaypak bir soap-opera karakterini andıran lideri babayı oynayan, yönetmenin de çok eski bir arkadaşı olan Kang Ho-Song’la, Park’ların sinirleri laçka, tecrit edilmiş annesini (Bayan Park’ı) oynayan Yeo-Jeong Jo’nun özellikle başını çektiği, farklı kuşaklardan seçilmiş, geniş oyuncu kadrosunun performansları da filmin genel başarısına katkıda bulunuyor sonuçta.

Habire aldatmacalar üreten, tuzaklar kuran global kapitalizmin çekici gücüne kapılıp isteklerinin, beklentilerinin gerçekleşeceği hayaline kapılan Kim’ler, işgal ettikleri zengin evinde adeta dört duvar arasına tıkılmış bir çeşit mahkûm gibi buluyorlar kendilerini, bir çeşit kölelik halindeki. Kim’lerin belge sahteciliğindeki onca ustalıklarına karşın yine de saklayamadıkları, yanlış giden bir şeyler olduğu sezilen, dramla gerilim türleri arasında kategorize edilebilecek bu “Parazit”i, gençliğinde para kazanmak için gidip ders verdiği, gösterişli bir zengin evinde yaşadıklarından esinlenerek (Han Jin Won ile birlikte senaryosunu) yazıp yönetmiş Bong Joon-Ho. Giderek Kim’lerin piyonlarını peşpeşe sürerek sürdürdükleri bir strateji oyununu andıran, muzipçe ve parlak bir sosyal komedi etkisi uyandıran “Parazit”i, 1960’ların o efsanevi İtalyan komedisi tarzının bir çeşit Uzakdoğu versiyonu seyirliği gibi beğenerek izledim 132 dakika boyunca. Filmde bir de geçmişin hatalarını ihtiva eden bir kara kutu metaforu var. Toplumun büyüttüğü canavarları açığa çıkaracak, belki özgürleştirecek, karanlıklara doğru yönlendirerek, bütün o parazitlerinden ayıklayacak ve sonuçta sağaltıcı cazibesine kapılınacak bir kara kutudur bu bizatihi.

Özetle kuşkusuz sinefillere salık verilecek cinsten, kesinlikle görülesi bir Güney Kore yapımı, Altın Palmiye ödülü sahibi bu “Parazit” için yönetmeni de demiş ki “Palyaçosuz bir komedi, kötü adamsız bir dram” seyretmek isteyenler bu filme buyursun…

(Cumhuriyet, 01.11.2019)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN