Post image
Kim medeni, kim barbar?

 

İpek ÖZBEY

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, son kitabı ‘Barbar, Modern, Medenî’de bu üç kavram arasında yüzyıllardır kurulan bağlantıları irdeliyor, ‘Batı’nın medeniyet adına söylenecek sözünün tükendiğini’ anlatıyor.

İbrahim Kalın, kitabının giriş yazısına 2018 yılında izlediği bir televizyon haberiyle başlıyor: Aslında bu haber, kitabın vermek istediği mesajı okumak adına büyük bir anlam taşıyor. Peki haber ne diyor? ‘Brezilya’nın Amazon ormanlarında araştırma yapan bilim insanları, dış dünyayla irtibatı olmayan, medeniyetten uzak, teknoloji kullanmayan ilkel bir kabileyi tespit eder. IHA ile yapılan çekimlere göre kabile, ok ve yay kullanabilmektedir. Fakat dış dünyadan korktukları için kimseyle temas kurmamaktadırlar. Geçen yıl altın madencileri bu kabilenin on kadar üyesini öldürmüştü…’

Bakınız insansız hava araçlarıyla çekim yapanlar Amazon ormanlarında yaşayanlar değil, öldürenler de onlar değil ama ne hikmetse ‘medeniyetten uzak/ilkel’ olanlar onlar…

İbrahim Kalın’ın medeniyetin özünü nasıl tarif ettiğine bakalım: ‘İnsanın kendine ve evrene karşı takındığı ahlaki ve insani tutumları şekillendiren bir değerler manzumesidir.’ Peki bize ulaşan haliyle ne ifade ediyor? Yine kitaba, Kalın’ın ifadelerine başvuralım: “Avrupalılar kendilerini bir merkez-aktör olarak konumlandırabilmek ve sömürgeciliği meşrulaştırmak için Batılı ve –çoğunlukla- Hıristiyan olmayan toplumları ‘gayr-ı medenî’ olarak tasnif etmek durumundaydılar…”

Batı toplumlarını medeniyet bağlamında masaya yatıran bu kitapta, medeniyetin aynı zamanda sömürgeciliğin bir aracı olarak nasıl kullanıldığı örneklerle anlatılırken, buna karşı mücadele eden milletlerin de barbar ve medeniyet karşıtı olarak yaftalandığının altı çiziliyor.

‘Barbar, Modern, Medeni’nin en can alıcı bulduğum kısmı, daha önce bilmediğim, okurken şaşırdığım ‘İnsanat Bahçeleri’ni görmekti. Özellikle 1958 gibi yakın bir tarihte Brüksel’de insan sergilendiğini görmenin utanç verici bir yanı da var. İnsanat bahçeleri 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında başlamış ve 1958’e kadar devam etmiş bir uygulama. Modernlik adı altında güya ilkel kabileleri hayvanları sergiler gibi sergiliyorlar burada. Hatta sergilerin birinde ‘Kongolulara yiyecek-içecek vermeyin; yemekleri verildi’ tabelası asılı.

‘Modernite eşittir Tanrı’nın ölümü’ olarak nasıl algılandı? İslam medeniyeti nasıl Avrupa’nın gerisine düştü? Kendinden olmayanı ‘barbar’ gören toplumlar bunu nasıl yaydı? Ahlak ve erdemden vazgeçmeden, özgürlüklerimizi feda etmeden ve sahte kibarlıklara mağlup olmadan bir kültür ve medeniyet inşa edebilir miyiz? Tabiatla kavga etmeden ve fıtratımıza ihanet etmeden ‘medeni’ olabilir miyiz? Tüm bu soruların cevaplarını belki bir kez daha, bir kez daha sorarak bulmanıza yardım edecek bir kitap İbrahim Kalın’ın son kitabı…

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ‘Huzur’ ve ‘Mahur Beste’ romanlarına atıfta bulunan Kalın, yazarın bütünlük mefkûresinin kaybedilmesiyle ortaya çıkan zihni ve manevi buhranı nasıl çarpıcı anlattığını da yazıyor: “Ne Batılı olabilen ne de kendisi kalabilen bir milletin yaralı ve ikircikli ruh hali, kendini siyasetten sanata her alanda yakıcı bir şekilde hissettirir. ‘Huzur’da Mümtaz’ın yaşadığı zıtlıklar ve gelgitler, zihin ve gönül dünyasında büyük bir boşluğun doğmasına neden olur. Doğu ile Batı, Avrupa ile İslam dünyası arasında gidip gelen Mümtaz, ne Itrî’den vazgeçmek ister ne de Bach’tan ama ikisinde de kendini tam manasıyla bulamaz.”

Bu kitabı okuyun derim, okuduktan sonra, günlük hayatınızda artık eskisi kadar kolay, ‘medeni’ ya da ‘barbar’ diyemeyeceğinizi söyleyebilirim.

Kim medeni, kim barbar
BARBAR MODERN MEDENÎ
İbrahim Kalın
İnsan Yayınları, 2018
304 sayfa, 30 TL

(Hürriyet kitap, 25.01.2019)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN