Post image
Kesik El’le göçmen gencin arayışı…

Sungu ÇAPAN

Genelde bedenleriyle başları dertte olan karakterlerin kahramaları olduğu, kısa animasyonlarıyla meraklısınca zaten tanınan Fransız yönetmen Jeremy Clapin’in de ilk uzun metrajı olan “Bedenimi Kaybettim”, Paris’te bulunduğu laboratuvardan kaçarak ait olduğu bedeni aramaya koyulan, bileğinden kesilmiş bir el ile ailesini kaybedince amcasıyla kuzeninin yaşadığı Paris göç etmiş, yetişkinliğin eşiğindeki, motorla pizza dağıtmak işindeki, biraz saftorik ergen Naoufel’in birbirine paralel gelişen hikâyelerinin sonuçta kesişeceği bir sıradışı fantastik animasyon.

Senaryosu, 2000’lerin başına “Amelie”yle damgasını vurmuş Jean-Pierre Jeunet ustanın senaristlerinden Guillaume Laurant’ın yazdığı, “Mutlu El” romanından uyarlanan, klasik elle çizim tekniğinin ürünü, baştan sona tekinsiz bir atmosferde seyreden bu animasyon, baştan belirtmek gerekirse kesinlikle görmeye değer, kaçırılmayacak nitelikte ve şimdiden bir animasyon klasiği olarak belleğimizde yer alacak, dört dörtlük bir fantastik canlandırma sineması örneği. Öteden beri turistlerin gözdesi olagelmiş ama hep kalabalık, curcunalı, boğucu ve kargaşa içindeki Paris sokaklarındaki sayısız tehlikelerin bile kesinlikle bedenini aramaktan vazgeçirip yıldıramadığı kesik el ile pizza dağıtıcısı genç göçmenin kesiştiği bölümlerdeki siyah beyaz geri dönüşlerin kesik elin anıları mı yoksa Naoufel’inkiler mi olduğunun, seyirci tarafından kolayca saptanamadığı “Bedenimi Kaybettim”de çözümlenemeyen kimi sahnelerin, düş mü karabasan mı olduğu da filmin büyülü gerçekçi havasına cuk oturmuş doğrusu.

HER ZAMAN RASTLANMAZ

Seyircinin mutlu sona erişmesini dilediği jönprömiye karakterler gibi gönülden tuttuğu kesik el’in ısrarlı arayış yolculuğundaki melankoliyi, sevdalandığı kütüphaneci kız Gabrielle’le flört etmek isteyen ama kendine güvensiz, mahcup ve sarsak Naoufel de paylaşıyor. Ismarladığı pizzasını teslim etmek üzere kapısına dayandığı ancak interkomdan konuşarak tanışabildiği Gabrielle’i gizlice takip eden, kaderin rüzgârına kapılmış, aslında astronot ya da piyanist olmak hayalini kuran Naoufel’in tersine, sonuçta kesik el kahramanımız da kaderini benimseyip sevmeyi öğreniyor, bedeniyle yeniden bütünleşme arzusundan vazgeçmeyi kabullenerek.

Ergenlik basamaklarını bir bir çıkıp ağrılı-sancılı adımlarla yetişkinliğe doğru ilerleyen, göçmen genç Naoufel ile bedenini bulmaya kilitlenmiş, kesik bir elin birbirine paralel gelişen ana farklı tempolarda seyreden, karşıt hikâyelerinin ilginç biçimde kaynaştırıldığı “Bedenimi Arıyorum”, her zaman rastlanmaz cinsten, görülesi bir Fransız animasyonu sonuçta.

(Cumhuriyet, 17.01.2020)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN