Post image
İnternet ve Sokak

Der: Yasemin İnceoğlu & Savaş Çoban

Ayrıntı Yayınları

“Hiçbir özgürlük bir ‘tweet’le gelmeyecek”

AYSEL SAĞIR

İnternetin toplumun ve bireylerin gözetlendiği, kontrol edildiği bir denetim aracı olduğunu biliyor muydunuz? Geniş bir iletişim alanı yaratarak, düşünce özgürlüğünün dile getirilmesine zemin hazırlayan internet, sokakla her ilişkiye geçtiğinde bu denetim daha da artıyor. Yani “yeni medya” olarak nitelendirilen söz konusu alan, -kullanıcıları açısından- hiç de özgürlük vaat etmiyor. Küresel bir ağ olarak –aynı anda- kullanılan Facebook, Twitter, YouTube, Linkedin, bloglar.. gibi alanların arkasında ne -yazık ki- yine iktidar ve sermaye yapıları duruyor.

Zira yakıcı bir sorun olarak, internet sahiplerinin “büyük kapitalist şirketler” olduğu gerçeğini göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Tüm bunlara bağlı olarak da söz konusu ağlar yoluyla gerçekleşecek özgürlük hareketlerinin, hak taleplerinin -hayatta-sokakta gerçekleşmediği sürece bir aldatmacadan ibaret olduğunu her daim bilmekte yarar var. Ancak Gezi hareketinde sosyal ağların kullanımı, dijital ortamın sokakla buluşması anlamında miladi bir rol oynuyor.

Mısır Devrimi, Gezi Direnişi…

Derledikleri İnternet ve Sokak’ta, Yasemin İnceoğlu ve Savaş Çoban, internetin –hayatla, yani sokakla buluşmadığı sürece- sadece bir yanılsamadan ibaret olduğu gerçeğine sıkı bir gönderme yaparak, dijital dünyayı mercek altına alıyorlar. Makaleler, veriler, araştırma örnekleriyle toplum ve bireylerin internetle ilişkilerinin sonuç ve süreçlerinin irdelendiği çalışma, aynı zamanda alanla ilgilenenler için bir başvuru kitabı özelliğine sahip.

Gerek iktidarlar gerekse toplum için yeni bir arena olan internet, -dinamik bir süreç olarak- gelişen olaylar ve zamanla birlikte, bir taraf için –iktidar, devlet- yeni baskı biçimleri yaratırken, diğer taraf için de –halk, toplum(lar)- yeni mücadele olanaklarına zemin hazırlıyor. Çok yakın zamanda gerçekleşen Gezi Direnişi ve Mısır Devrimi ise bu örneklerden sadece bir kaçı.

Ancak, dijital aktivizm türleri toplumsal alana nasıl yansıyor? Sosyal medya hayatla gerçek anlamda ilişkiye geçtiğinde neler oluyor? Tabii hemen akla, attığı tweet’ler, paylaştığı haberler  yüzünden sorgulananlar, göz altına alınanlar geliyor. Ama tüm bunların panzehiri niteliğindeki hacker’lar ise özel bir yerde duruyor. Tam da burada, yani hacker’ların müdahalesiyle devlet ve iktidarın gözetleme, kontrol etme aracı olan internetin tersine çevrildiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu bağlamda da internet, “demokratik iletişimi oluşturan ve bilginin özgürleşmesini sağlayan bir ortam olarak” toplumla buluşmuyor sadece; halkın üzerinde baskı oluşturan yönetim aygıtına karşı da bir duruşun ifadesi olabiliyor.

Bunun için ise Gezi’ye tekrar dönmek gerekiyor. Örneğin,Anonymous –Operation Turkey imzalı bir bildiride şu ifadeler yer alıyor; “Merhaba Türkiye Hükümeti! Biz Anonymous’uz. Günlerdir acımasız hükümetlerine karşı ayaklanan kardeşlerimizin zulme uğramalarını, dövülmelerini, panzerler tarafından ezilmelerini, tazyikli su ve gaz bombalarıyla vurulmalarını dehşetle izliyoruz. Taksim meydanından başlayan devrim tüm şehirlere yayıldı, insanlar ayağa kalktı. Polisin amansız saldırılarına rağmen yüz binlerce insan sokaklara döküldü. Binlerce insan tutuklandı… Anonymous bu durum karşısında çok öfkeli… Türk hükümetinin tüm internet ve iletişim kanallarına saldıracağız… Bizler Anonymous’uz,  bir orduyuz, biz affetmeyiz, biz unutmayız.”

 Türkiye’de sosyal medya

“Hacktivizm eylemleri, yeni toplumsal hareketler bazında kişilerin aktif olarak katılabildikleri bir eylem şekli olarak” belirirken, “orta sınıf gençliği” için de siyasallaşma alanına dönüşüyor.

Kitapta Gerbaudo’dan yapılan bir alıntı ise bu durumu açıklar nitelikte; “Türkiye’de görüştüğüm kişiler, Türkiye’de sosyal medyanın, siyasallaşma düzeyi düşük olan orta sınıf gençliğinin harekete geçirilmesinde ne ölçüde araç rolü oynadığını teyit ettiler. Ancak bunun yanında, benim bu kitapta saptadığım ve tekno-determinist araştırmacıların genellikle gözden kaçırdıkları şekliyle, çevrimiçi (internetteki) hareketlilik ile çevrimdışı (sahadaki) eylemler arasındaki etkileşimin çok önemli olduğunu da doğruladılar.”

Sosyal medyanın kullanımı ülkelere göre değişse de, “sosyal medya eylemlerinin organizasyonu ve hızlı haberleşme anlamında oldukça kullanışlı” olması gerçeği değişmiyor. “Mısır’daki ayaklanmalar, İspanyolların Öfkeliler hareketi ve Wall Street işgali, kültür, sosyal oluşum ve içinde yer aldıkları siyasi sistem açısından büyük farklılıklar içermektedir. Gerek katılımcıların karşılaştıkları baskı seviyesi, gerek mobilizasyon yoğunluğu açısından Mısır Devrimi’nin onu Batı’da taklit eden diğer hareketlerle çok az ortak noktaları olduğunu söylemek gerekir. Yine Öfkeliler hareketi ile Occupy Wall Street hareketleri, benzer taktikleri ve organizasyonel biçimleri uyarlayarak hedeflerine ‘ekonomik kriz’ ve ‘siyasette sertliği’ koymalarına rağmen aralarında oldukça büyük farklar vardır…”

Türkiye’de  sokak ve internet ilişkisine en önemli örneklerden biri de Gezi Direnişi olarak öne çıkıyor çalışmada. Sosyal medyanın bu direnişe –tüm engellemelere rağmen- kazandırdığı ivme ise internetin sokakla ilişkisinin ne denli önemli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Aksi takdirde, hiçbir özgürlüğün “Twit”le gelmeyeceğinin de altı defalarca çiziliyor.

Üzerinde ısrarla durulan tek nokta ise, sokakla bütünleşmeyen internetin dijital aktivizmle sınırlı kalarak “bir vicdan temizleme ayini” haline gelmesi, Zira “bugüne dek yalnızca internet teknolojileri ve sosyal medya zemininde örgütlenerek, fiziksel alanlara çıkılmaksızın, devrimsel dönüşüme yol açan bir” örnek henüz yaşanmış değil.

T24

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN