Post image
İnsan neden cinnet geçirir?

İzzet Güllü-Psikolog

psikolog-foto2

Son hadise çok düşündürücü. Kars’ta bir kamu kurumunda çalışan bir meslektaşım 7 kişiyi katletti, kendisi de intihar etti.

Bir psikolog bile artık cinnet geçirebilir hale geldi, insanoğlu normal şartlar altında cinnet geçirmez. Cinnet olgusu insan doğasına yabancı bir olgudur aslında. Bu olayın son dönemde artıyor olması da bu olgunun insanoğlunun varoluşuyla başlayan bir sorun olmadığının tipik bir ispatıdır.

Temel belirleyiciler: Acizlik duygusu ve çaresizlik algısı

Son yıllarda artan cinnet hadisesini bireysel bir olgu olarak ve sadece “psikolojik sorunları vardı” tespitiyle sınırlı bir mantıkla izah etmek gerçekçi değildir.

Cinnet başta duyarsızlaşma olmak üzere (bunu televizyonlar sağlıyor) belki birçok şeyin toplamının bir neticesidir, lâkin en çok da bir biçimde (sağlıklı yahut sağlıksız) gelişen acizlik duygusunun ve (doğru yahut değil) çaresizlik algısının tetiklediği bir olgudur. Cinneti hazırlayan etmenler

Duygusal ve psikolojik çaresizlik: Kişi gerçekte çaresiz bir konumda olmadığı hâlde içinde bulunduğu psikolojinin bir sonucu olarak durumunu çaresiz olarak algılayabilir.

Bu dönemde kişilere psikologla konuşma desteği verilmelidir. Dahası bu imkân kolaylaştırılmalıdır. Oysa bugün ülkemizde hastanelerde dahi bir psikologa direkt ulaşabilme imkânı yoktur.

Kişiler öncelikle psikiyatriye gitmek zorundadır. Bu ise çoğu zaman psikologa ulaşabilmeyi önlemekte, ilaç alıp evlerine dönmeleriyle sonuçlanmaktadır.

Maddi çaresizlik: Çoğu cinnet hadisesine yakından baktığımızda bu kişilerde genellikle ekonomik sıkıntıların söz konusu olduğu görülür. Sözgelimi kişilerin birçok yere borcu olabilmektedir. Bu dağınıklığın yol açtığı yetişememe hali kişileri ruhen tüketmektedir.

Ayrıca bu kişiler kara liste türü uygulamalar sebebiyle kredi vb. imkânlardan da mahrum kalabiliyor, iyice tıkanıp tükenebiliyorlar. Çözüm için devlet bir çok yerde borç bataklığına saplanmış bu kişilere kredi kolaylığı sağlamalı, borcunu toplayarak tek bir yere ödeyebilmelerine imkan sağlamalıdır

Hukuki adaletsizlik ve idari çaresizlik algısı: Hukuki olarak veya idari sıkıntılar konusunda net ve adil bir uygulamaya muhatap olmamak, idari yetkilerin çoğu zaman arkadaki siyasi güce dayanılmak suretiyle keyfice kullanılması, bu sebeple çözüm arayan kişilerin idare vb. yapılar karşısında sonuç alamamaları, genellikle de aciz ve çaresiz kalmaları da cinnet olgusunu tetikleyici bir işlev görebiliyor.

Rol karmaşası ve hatalı yetki ve makam algısı: Özellikle emniyet vb. teşkilatlarda amir – memur ilişkilerinde kişiliği hedef alan muameleler, rütbe ve konumu kişiliği yahut insan onurunu rencide etmek için haklı bir gerekçe gibi gören algı ve uygulamalar da yaratacağı acizlik duygusu ve çaresizlik algısıyla cinnet psikolojisini tetikleyebilmektedir.

Yüksek mevkide olmanın astlara kaba ve saldırganca bir üslupta muamele etme yetkisi verdiğini zannetme şeklindeki hatalı yetki ve rol algısı psikolojik örselenmişlikten / tükenmişlikten cinnet olgusuna varıncaya kadar bir yığın sıkıntının esas sebebidir.

Oysa amirler astlarına karşı son derece narin, nazif ve kibar davranmalı, aksi bir tutum ciddi bir suç sayılmalı, sadece yasaların verdiği kanuni yetkiyle iş yapmalı ve yaptırmalı, amirler hesap soracaksa bunu kızarak, bağırarak değil; yasaları işleterek yapmalıdır.

Kızma, bağırma, öfke iş yaptırma tekniği olarak asla fonksiyon icra edememelidir. Çünkü bunlar örselenmişlikte birikmelere, çaresizlik algısında derinleşmelere yol açmaktadır,

İlaca indirgenmiş ruhsal tedavi uygulaması:

Ruhsal yaklaşımlar bütüncül olmak zorundadır. Çünkü bu sorunlara bir doku ve organ sorunu gibi yaklaşılamaz. Sadece ilaçla yürüyen ruhsal yardım uygulaması nitelikli tedaviyi sağlamada yetersiz kalmakta, bu ise mevcut çaresizlik duygusunu pekiştirmekte, mevcut durumu felaket olarak yorumlama hatasını daha fazla derinleştirmektedir.

Ayrıca bu alanda verilen psikiyatrik ilaçların ciddi yan etkileri yoluyla bu sürece direkt yahut dolaylı yoldan katkı yaptığına dair ciddi göstergeler ve bilimsel veriler de mevcuttur.

Gelir adaletsizlikleri, iletişim sorunları, ailevi sorunlar, sosyal destek yoksunlukları, dışlanmışlıklar, özel hayata haksız müdahale, suçu ve kabahati hemen dışa vuran ve yıllar geçse bile unutmayarak hala kişileri bir biçimde cezalandırmaya devam eden hatalı toplumsal algılar / anlayışlar türü problemler de bu süreci besleyici yönde işlev görebilmektedir.

Sonuç:

Cinnet olgusu bir duygu ve algı meselesidir. Temelde acizlik duygusu ve çaresizlik algısının tetiklediği bir sonuçtur. Bu iki durum bazen gerçekçi bazen de gerçek dışı bir görünümde olabilmektedir.

Bu nedenle mesleği algı vb. konularda yardımcı olmak olan kişilere ulaşım son derece kolaylaştırılmalı, kişilere tıkanıp kaldıkları bu zorlu ve geçici evrelerde nefes almalarına imkân verecek yardımlara (destek, konuşma, maddiyat vb) ulaşmak kolaylaştırılmalıdır.

Ayrıca ast üst hiyerarşisi içinde çalışılan kurumlarda (cinnet vb. olaylar genellikle bu tür yerlerde yaygındır) sağlıklı yetki algısı konusunda eğitimler verilmeli ve bunu zorunlu kılan yasal düzenlemeler yapılmalı, sağlıklı, net, çabuk ve adil sonuç veren bir idari işleyiş mekanizması temin edilmeli, “Ben tıkandım” diyen kişilere yönelik pozitif ayrımcı uygulamalar devreye sokulmalı (kredide kolaylık vb.) ve bir dizi kolaylaştırıcı olanaklar sağlanmalıdır.
(Gerçek Vizyon gazetesi, 21.03.2014)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN