Post image
Her ‘adalet’ tecelli etmez

foto-film

16. Yüzyıl’da yaşanan bir “adalet” mücadelesini anlatan “Adalet İçin” gerçek bir hikâyeye dayanıyor. Film çarpıcı anlatıma sahip bir yapım…

”Adalet mülkün temelidir”, ama bundan yıllar önce karanlık çağda yani 16. yüzyılda böyle değildi. Peki, şimdi öyle mi? İçinden geçtiğimiz döneme bakıldığında, sadece Türkiye için değil, adalet ve hukukun arkaik bir dönemde daha kötü olduğunu kim iddia edebilir ki?

Dünya geçmişe göre en kansız çağını yaşasa da, adalet ve hukukun ne olduğunu ve ne olmadığını artık çok iyi biliyor.

Bir kere ayrıştırmak gerek; hukuk eşittir adalet demek değildir. Her hukuk sistemi, o yapı içerisinde yaşayan insanlar için adalet sağlamaz.

Bir 16’ncı yüzyıl hikâyesi olan Michael Kohlhaas/Adalet İçin, 16. Yüzyıl’daki bir adaletsizliği anlatıyor. Heinrich von Kleist’ın novellası olan Michael Kohlhaas gerçek olaylara dayanan bir hikâye…

Kendi hâlinde yaşayan hatta dürüst denilebilecek bir at tüccarının atına, bir derebeyi tarafından “hukuksuzca” el konulur. Evet, hukuksuzca çünkü bugün burun kıvıracağımız o sistemde krala bağlı bir hukuk işlemekte. Ve yine o burun kıvıracağımız çağda sonuç tıpkı yüzyıllar sonraki gibi yani bugünkü gibi oluyordu.

Bu anlamda burun kıvırmak “gelişenin” adalet olduğunu sanmak kadar ahmakça. Gelişen her daim hukuk oldu, adalet değil. Her egemen sistem, kendi hukuk kurallarını “halk” adına yeniden yasadı, onayladı hatta halktan destek aldı. Ama sonuç 16’ncı yüzyıldan bu yana değişmedi.

HUKUKUN YOLLARI

Filme dönersek, Kohlhaas’ın atlarını rehin tutan derebeyi atları “söz verdiği” gibi geri verir vermesine ama atlar eskisi gibi değildir. Üstüne üstelik Kohlhaas’ın seyisi de, derebeyin adamları tarafından feci şekilde dövülür. Bundan sonrasında Michael Kohlhaas adaleti sağlamak için derebeyine isyan eder. Ama öncesi vardır. Kohlhaas, önce yerel mahkemeye başvurur, belge toplar, kendisini savunması için o zamanın avukatlarından birini tutar. Fakat mahkeme, dava talebine ret kararı verir. Sonrasında karısı, mahkemenin yeniden görülmesini talep etmek için prensese gider fakat onun da geriye cenazesi gelir. Kohlhaas’ı isyan ettirip, otoriteye karşı silahlı çete kurmasının süreci böyle olur.

PİRE İÇİN DEVE YAKMAK

Film, Ece Ayhan’ın da sürekli bu hikâye üzerine dediği gibi “pire için yorgan yakan” bir adamın öyküsü gibi algılanabilir. Ama Ayhan bunu ironik bir şekilde söyler hatta adalet inadını över Kohlhaas’ın. 16. Yüzyıl’da düşünüldüğünde Kohlhaas’ın isyanı örgütlemesi çok da zor olmaz. Zira o koşullar içerisinde “isyan” etmemek imkânsız gibidir…

Fakat Kohlhaas’ın isyanı sadece bir silahlı çete şeklinde olmaz. Zira Kohlhaas için “adalet” en önemli şeylerden biridir. Çete kimseden hediye almaz, yağma yapmaz ve kimseyi korkutmaz. Örgütlü ve daha geniş bir Robin Hood çetesi gibidirler adeta.

BİR KAHRAMAN DEĞİL

Mads Mikkelsen yine 2012’de oynadığı The Hunt/Onur Savaşı’nda da bir hukuk mücadelesine giriyordu. Sanırım ondaki sakin ve vakur duruş böylesi roller için onu biçilmiş kaftan yapıyor. Öte yandan film, dönemin ruhunu, son zamanlarda alıştığımız gibi bir “tarihsel platoda” anlatmıyor. Filme sadelik duygusu veren şeylerden biri bu. İkincisi gayet doğal ortamda çekilen bu film bir “kahramanlık” hikâyesi değil. Bir rahiple karşılaştığında Kohlhaas’ın içine girdiği dinî temelli ikilem bir kahraman olmadığını başarılı bir şekilde yansıtıyor. Belki de filmin sonlarına kadar soğuk duruşundan taviz vermeyen Kohlhaas’ın “korkuyor” oluşunu görmek de bu durumu destekliyor.

 Adalet İçin

Yönetmen: Arnaud des Pallières
Senaryo: Chrıstelle Berthevas, Arnaud des Pallıères
Görüntü Yönetmeni: Adrien Debackere, Jeanne Lapoirie
Oyuncular: Mads Mikkelsen, David Kross, Denis Lavant, Bruno Ganz

(SUZAN DEMİR, 28 Mart 2014)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN