Post image
Gizli Belge, Sır ve Nokta

fikret-ilkiz_259133

Fikret İlkiz

Gizli bilgiler, ulusal güvenlik ve devlet sırrının haber olması neye yarar? Neden haber olur?

Vatandaşların, “gizlilik” ve “sırlar” karşısında bilgi edinme hakkının sınırının olup olmadığını ve ne olduğunu sorgularsanız asıl olan ifade özgürlüğünün sağlanması ve gerçekleri öğrenme hakkının tanınmasıdır.

Bu nedenle “gizli bilgi”, “milli güvenlik” veya “ulusal çıkarlar” gibi kavramlar halkın bilgi edinme hakkı süzgecinden geçirilmelidir. Bu yüzdendir ki, gerçekleri öğrenme hakkını sağlayan gazetecilerin haber kaynaklarının gizliliğinin sağlanması ve korunması basın ve ifade özgürlüğünün sağlanmasında en önemli esastır.

Haber kaynaklarının gizliliğinin korunması ve “gizli” raporların veya bilgilerin yayımlanması ile ilgili AİHM’sinin birçok kararı var. İlk akla gelen 27.03.1996 tarihli Goodwin / Birleşik Krallık kararıdır. Gizli sayılan raporun, ulusal güvenlik veya askeri çıkarlara ilişkin bilgilerin ifşa edilmesi hakkındaki Hadjianastassiou /Yunanistan, 16.12.1992,  Stoll/ İsviçre 2007 kararları bilinen diğer kararlardır. Gizli belgeyi sızdıran kamu görevlilerinin korunmasına ilişkin olarak, Guja / Moldovya, 2008, Martin ve diğerleri /Fransa, 12.04.2012 ve Saint-Paul Luxembourg S.A./ Lüksemburg, 18.04.2013 ile Sanoma Uitgevers B.V /Hollanda 14.09.2010 kararları AİHM’sinin en önemli kararları arasındadır.

Bu kararlara en son AİHM’si 2. Dairesinin Görmüş ve Diğerleri/ Türkiye (Başvuru no.49085/07)19 Ocak 2016 tarihli Nokta Dergisi hakkındaki karar eklendi.

2007 yılına geri dönerek anımsayalım…

Gene 2004: TSK ‘Dost’ STK’larla işbirliği arayışında” başlıklı haber, Nokta Dergisi’nde (5-11 Nisan 2007 sayı 23) yayımlanmıştı. Haber, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’nın (Genelkurmay); silahlı kuvvetler hakkında basında çıkan “artı ” (taraftar) ya da “eksi” (karşıt) olarak gösterilen haber listesi ile TSK “lehine” ya da “aleyhine” olma kriterlerine göre sınıflandırılan köşe yazarları veya basında yazı yazanlar ile gazetecilerin yer aldığı 52 sayfalık 9 belgeden oluşan andıç adlı listeyi içeriyordu.

05.04.2007 tarihinde, “Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’na ait bir belgenin sızdırılması” olayı ile ilgili Askeri Savcılık, Türk Ceza Kanunu’nun 220.maddesinde düzenlenen “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” ve 336.maddesinde düzenlenen “Yasaklanan Bilgileri Açıklama” suçlarından soruşturma başlatmıştı. Askeri Savcılık talebi üzerine 10.04.2007 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesi, Nokta Dergisi binasında arama yapılmasına, bilgisayarlarda, sabit belleklerde, CD’lerde ve diğer tüm benzeri malzemede bulunan kayıtlardan basılı ve dijital kopya çıkartılmasına karar vermişti. 13.04.2007’de saat 12.00’de Nokta Dergisi binasında arama başlatılmış ve gazetecilerin kullandığı 46 ayrı bilgisayarda yer alan verilerin tümünün kopyalanması işlemi 16 Nisan 2007 tarihi saat 05.00’e kadar sürmüştü. Daha sonra Nokta Dergisi gazetecileri hakkında bir ceza davası açılmadı.

Nokta Dergisi gazetecileri konuyu AİHM’sine taşıdı. Başvurucu gazeteciler ifade özgürlüğü haklarına yapılan ihlalden şikâyetçi oldular. Başvurucular, arama ve bilgisayarlardan kopyalama işlemi ile bazı belgelere el konulması için gerçekleştirilen “soruşturmaya konu tedbirlerin haber kaynaklarının gizliliği ilkesini ihlal ettiğini” ve bu tedbirlerin gazetecilik eylemlerine yönelik “bir yıldırma biçimi oluşturduğunu” ileri sürdüler.

AİHM’si Nokta dergisinde gerçekleştirilen arama ile basılı ve dijital verilere el konulmasını gazetecilerin ifade özgürlüğü haklarının kullanımına açıkça müdahale olarak kabul etti. Üstüne üstlük bu müdahaleyi tartışmasız olarak basın özgürlüğünün ihlali olarak gördü.

Mahkemeye göre bu tip bir müdahale “yasayla öngörülmüş” olabilir. Böyle bir müdahalenin “demokratik bir toplumda gerekli” olup olmadığını inceleyen AİHM’si ihlal kararında böyle bir müdahalenin demokratik toplumda zorunlu ve gerekli olup olmadığını değerlendirmiştir.

Hükümete göre, arama ve bilişim verilerine el konulmasının amacı “gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi” ve “ulusal güvenliğin” korunmasını amaçlamıştır. Ama AİHM’si  söz konusu tedbirlerin, “ulusal güvenliği” korumaya yönelik olduğu konusunda ikna olmamıştır. Mahkemeye göre bu kavramın ölçülü bir şekilde uygulanması ve dar bir şekilde yorumlanması gerekir.

AİHM’si daha önce verdiği kararları da gözeterek bu davada, üç alanın söz konusu olduğunu gözlemlemiştir. Bunlar gazetecilik kaynaklarının korunması, gizli bilgilerin yayılması ve gizli belge sızdıranların korunmasıdır.

AİHM’sinin kararındaki satır başlarına bakalım…

Basın, kamu yararına ilişkin her konuda haber ve fikirleri iletmekle görevlidir.

Sözleşmede siyasi söylemler veya kamu yararı konularına ilişkin alanlarda ifade özgürlüğüne yapılan sınırlamalara yer verilmemiştir. AİHM’si iç hukukta ulusal makamlar tarafından alınan karar ve tedbirlerin veya dayatılan yaptırımların, basına karşı caydırıcı tedbirler haline dönüşmemesine dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizmektedir.

Genel anlamda, ifade özgürlüğünün uygulanmasına getirilen herhangi bir sınırlamanın gerekliliğinin ikna edici bir şekilde ortaya koyulmalıdır. Öncelikle ulusal makamların ifade özgürlüğünü sınırlamak konusunda bu sınırlamayı geçerli kılabilecek zorlayıcı sosyal ihtiyacın varlığını değerlendirmek hakları vardır. Ulusal makamlar, bu anlamda, belli bir takdir yetkisine sahiptirler. Bununla birlikte, söz konusu basın olduğunda; ulusal makamların, zorlayıcı sosyal ihtiyacın varlığına karar vermek için sahip olduğu takdir yetkisi sınırlıdır. İfade özgürlüğü ile ilgili sınırlamanın, gözetilen meşru amaç ile orantılı olup olmadığını değerlendirmek söz konusu olduğunda; ulusal takdir yetkisi, basın özgürlüğünü sağlama ve koruma konusunda demokratik toplumun menfaatiyle çatışmaktadır ki bu menfaate büyük önem vermek gerekmektedir

Gazetecilikte, haber kaynaklarının korunması, basın özgürlüğünün temel taşlarından biridir. Böyle bir korumanın yokluğu, gazetecilik kaynaklarını; kamu yararına ilişkin meselelerde, halkı bilgilendirme konusunda basına yardım etmekten vazgeçirebilecektir. Sonuç olarak, basının hayati nitelikteki kamunun “bekçi köpeği” olma rolü sarsılabilecek ve basının doğru ve güvenilir bilgi sağlama yeteneği kötü yönde etkilenebilecektir.

AİHM’si Nokta kararında “Bu bağlamda, Mahkeme, basın özgürlüğü ile gizli veya saklı bilgilerin korunması arasındaki dengede; belgelerin aleniyetinin kural; sınıflandırılmasının ise istisna olduğunu yeniden vurgulamaktadır”.

Bu nedenle AİHM’si bu tip bir müdahalenin; kamu yararına olsa dahi, silahlı kuvvetlere ilişkin meselelerde, kamuyu bilgilendirmek için haber yapan veya basına yardım eden olası tüm kaynaklar için caydırıcı nitelikte olduğu görüşündedir.

AİHM’si medyaya eşit muamele ilkesi çerçevesinde; vatandaşların güveninin silahlı kuvvetler de dâhil olmak üzere, devletin resmi makamlarınca korunmasının kamu yararına olduğunu kabul etmektedir.

Haber alma özgürlüğü alanında; silahlı kuvvetlerce tartışmaya sebebiyet veren uygulamalara ilişkin, kamu yararına olan haber ifşası, demokratik toplumda son derece önemlidir ve kamu yararı vardır.

Kamunun bu kuruma (TSK) olan güveninin korunması üstün bir menfaattir. Kamu menfaatine ilişkin sorunların serbestçe tartışılması demokratik bir devlette gereklidir. Bu tip sorunlarda kendilerini ifade eden vatandaşların cesaretlerini kırmamak için dikkatli olunması gerekir.

Dolayısıyla, arama, el koyma ve belgelerden örnek alma niteliğindeki bu tip tedbirler, medyayı, haber sağlama ve denetim yapma görevlerini yerine getirmekten alıkoyma riski taşımaktadır.

AİHM’si kararına göre bu müdahale; yalnızca, başvurucu gazetecilerin, tüm haber kaynaklarıyla olan ilişkilerinde son derece olumsuz etki yaratma riskiyle karşı karşıya kalmalarına neden olmamış; aynı zamanda başka gazeteciler ya da gizli belge sızdıran diğer kamu görevlilerinin, kamu makamlarının usulsüz ve tartışmaya açık davranışlarını bildirmek konusunda cesaretlerini kırarak caydırıcı etkiye sahip olma riski taşımıştır.

AİHM’si Nokta Dergisi kararında askeri meselelerin gizliliğini tarttıktan sonra, gazetecilerin ifade özgürlüğü hakkına, özellikle haber iletme haklarına karşı yapılan müdahale ve ihlalin, sosyal ve zorunlu bir ihtiyacı karşılamadığını ve her halükarda hedeflenen meşru amaç ile orantılı olmadığını ve “demokratik bir toplumda gerekli olmadığını” belirterek ifade özgürlüğünün ihlaline karar vermiştir.

2007 yılında Nokta Dergisinde çalışırken gazetecilerinin kullandığı 46 bilgisayardan alınan kopyalar halen Askeri Savcılıkta olması gerektiğine göre, bunların gazetecilere iadeleri gerekmez mi?

AİHM’sinin Nokta kararında da ifade edildiği gibi ifade özgürlüğünü reddeden yürütme organın bütün üyeleri bilmelidir ki, basın ve ifade özgürlüğünde gizlilik istisna haber esastır. Nokta.

14 Mart 2016

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN