Post image
Geçmişle ‘Yüzleşme’k…

Sungu ÇAPAN

1988’den başlayarak amatörce yaptığı çok sayıda kısa film ve belgeselin ardından 1997’de ilk filmi “Regarde la Mer-Denizi Gör”ü 30’undayken çeken ve günümüzde (“Kızgın Taşlara Düşen Su Damlaları”, “Havuz”, “Angel”, “Ricky”, “Yuva”, “Evde”, “Genç ve Güzel”, “Yeni Kız Arkadaşım”, “Frantz”, “Tutku Oyunu” gibi, çoğu sinemaseverde iz bırakmış, kimi başarılı filmleri barındıran), 20 filme ulaşmış, parlak bir filmografiye sahip, 1967- Paris doğumlu François Ozon, kanımca eski gücünü yitirip çoktan (tüm dünya gibi) Hollywood’vari “temaşa” zihniyetine teslim olmuş Fransız sinemasının en önemli yazar-yönetmenlerinden biri günümüzde.

Mağdurlardan yana…

Konusunu gerçek olaylara dayanarak oluşturduğu, Türkçe “Yüzleşme” adı da cuk oturmuş, 19. filmi “Grace a Dieu”de (Tanrıya Şükür) Katolik kilisesinde öteden beri hep görmezden gelinmiş, tabu sayılmış pedofili-sübyancılık sorununa el atıyor Ozon, hem de apaçık sorgulayıcı, mağdurlardan yana tavır alarak ve alabildiğine yüreklice bir tutumla.

Son Berlin şenliğinde, festivalin Gümüş Ayı’sı sayılan jüri büyük ödülüne layık bulunan, 3 kurbanın (ya da mağdurun) gözünden o malum çocuklara cinsel taciz olaylarını apaçık, belgeselimsi anlatımıyla konu edindiği, Ozon’un 137 dakikalık “Yüzleşme”si, 9-12 yaş arasında, sevecen, saygıdeğer peder Preynat’ın (Bernard Verley) ısrarlı tacizlerine maruz kalarak hayatını karartmış bu travmayla yaşamak zorunda kalmış, 5 çocuk babası, Lyon’lu bankacı Alexandre’ın (Melvil Poupaud) mahrem sırrını kamuya, medyaya açıklayıp hâlâ çocuklara din dersi vermekteki pederden bunu itiraf etmesini istemesiyle başlıyor.

30 yıl sonra

Ama Preynat’ın eski arkadaşı ve amiri olan kardinal Barbarin (François Marthouret) üstünden 30 yıl geçmiş bu taciz olayından ötürü artık 70’ine gelmiş pederi görevden almaktansa durumu idare ediyor.

Oysa kilise yüzyıllardır süregelen pedofili olaylarını kınamalı, hatta yasaklamalı, üstelik peder Preynat da özür ve af dilemeli yaptıklarından ötürü. Onlarca mağdur çocuğun anne-babaları da suçlu bir şey yapmadıkları için.

Bu konuda papaya bir mektup da yazan Alexandre’ın girişimiyle başlayan ve izci yaz kamplarında, ayinlerde, kilise çatısı altında aynı pederin cinsel tecavüzlerine uğramış 2 öteki mağdur arkadaşıyla (François-Denis Menochet ve Emmanuel’le-Swan Arlaud) bir araya gelerek bu tacizleri kamuya duyurup sorumlular için ceza davası da açmaları ve aralarında dayanışma içinde bir “Sessizliğe Son Ver” birliği kurmaları sonucunda zor durumda kalıyor kilise yetkilileri.

Mücadele…

Kardinal Barbarin olayları örtbas etmeye çabalarken ağzından kaçırdığı “Tanrı’ya şükür olsun ki suçlama için zamanaşımı dolmuştu” sözleriyle skandal durum açık seçik ortaya konuyor filmde. Hayatta farklı yerlere gelmiş, farklı konumlardaki Alexandre, François, Emmanuel üçlüsünün, eşler, çocuklar gibi yakın aile bireylerinin de dahil olduğu hikâyeleri üzerinden ilerleyerek dayanışma içinde bir çözüme ulaşmak amacındaki üçlünün mücadelesine odaklandığımız “Yüzleşme”de tüm bu hikâyeleri usturupluca birbirine bağlıyor Ozon.

Çocukluk arkadaşı 3 mağdurun küçüklüklerinde yaşadıkları, tüm yaşamlarını, evliliklerini, profesyonel meslek süreçlerini derinlemesine etkileyen kişisel deneyimlerinin harmanlandığı ve görünürdeki “kötü adamı”nın Preynat olduğu filmde 3 kahramanımız yıllar öncesinde kalmış, ama kesinlikle unutulmamış taciz olaylarıyla günümüzde yüzleşmeye başlıyorlar.
Yaptıklarını yadsımayan peder Preynat sonuçta hasta olduğunu kabulleniyor, ancak kilise yönetimi onu hep kollayıp koruyor.

Genelde suçu halının altına süpüren sistemin yıkıcılığının vurgulandığı film, Preynat’ın resmen kilisenin kutsal kanatları altında korunduğunu idrak edince artık “susmanın yükü”nden kurtulmaya karar veren, günümüzde 30’lu yaşlarına varmış 3 yetişkin ‘yaralı ruh’un dramını perdeye taşıyor.

Sorgulayıcı…

Gerçek bir “Auteur” olan François Ozon’un sorgulayıcı, keskin anlatımıyla seyircinin belleğine çaktığı bu “Yüzleşme” ancak Fransız sinemasından çıkabilecek yetkinlikte, protestocu ve etkileyici, önemli, görülesi bir dram.

Alexandre’in büyük oğlunun sözünü ettiği o irkitici kulak kesme sahnesiyle “Rezervuar Köpekleri”ne de gönderme yaptığı “Yüzleşme” sonuçta Ozon’un en iyi filmlerinden biri, oyunculuklar da (özellikle pederi kesinlikle bağışlamayan Emmanuel rolündeki Swann Arlaud ve Martine Erhel, Josiane Balasko, Helene Vincent gibi kadın oyuncular) çok başarılı, kameraman Manuel Dacosse’un sıra dışı kadrajları da, Evgueni-Sacha Galperine imzalı müzikleri de.

Değil haftanın, ayın, mevsimin en kaçırılmayacak filmlerinden biri bu “her an patlamaya hazır” bir bomba gücündeki “Yüzleşme”.

(Cumhuriyet, 02.08.2019)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN