Post image
Diktatörler halkı bunaltır

9524_a_646

Ali Abaday (jpardaillan@gmail.com)

İnsanın kendinden vazgeçtiği, ölümü göze aldığı zamanlar vardır. Bazen sadece düzenin değişmesi için eski korkularını arkasında bırakıp isteklerini bağırır insan, başına ne geleceğinden korkmadan. Çünkü artık korkmaktan ve istemediği şartlarda yaşamaktan sıkılmıştır. Ve belki gelecek nesillerin daha iyi şartlarda yaşamasını umut etmektedir.

2009 yılında İran’daki Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi ve sonrasında onbinlerce insan korkusuzca bağırdı. Tutuklanmayı, hapse atılmayı, işkence görmeyi hattâ ölmeyi göze alarak. Yönetimde bulunanlar çok sert müdahalelerde bulundular. Yabancı devletlerin ülkedeki birlik ve beraberliği bozmak için halkı kandırdığını iddia ettiler.

Bu sırada casus olduğu gerekçesiyle tutuklanıp işkence görenlerden biri de İran asıllı Kanadalı gazeteci Maziar Bahari’ydi. Bahari 118 gün boyunca yaşadıklarını bir kitapta topladı ve o kitaptan uyarlanan “Rosewater” şimdi sinemalarda.

haluk-bilginer-rosewater

2009’da Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın en büyük rakibi Mir Hüseyin Musavi’dir. Onbinlerce kişi onu desteklerken, Ahmedinejad’ın baskıcı yönetiminin son bulmasını istemektedir. Ülke seçimlere girerken halkta artık bir devrimin olacağı hissi yüksektir. Bu atmosferde İran’a dönen Maziar Bahari (Gael Garcia Bernal) çeşitli kesimlerle görüşmeye başlar.

Bu esnada The Daily Show için Jason Jones ile mizahi bir röportajda yer alır. Genelde olaylara mesafeli kalan, babası Akbar (Haluk Bilginer) ve ablası Meryem (Golshifteh Farahani) hapis yatmış Bahari kendisine şoförlük yapması için Davud (Dimitri Leonidas) ile anlaşır.

Koyu bir Musavi yanlısı olan Davud, Bahari’yi kendi arkadaşlarının yanına götürür, hattâ seçimden sonra polisin halka şiddet uyguladığı, kimi göstericileri öldürdüğü alanlara götürür. Burada çektiklerinin uluslararası kanalda yayınlanması üzerine Bahari tutuklanır ve sorgulanması için Javadi (Kim Bodnia) isimli bir polise teslim edilir.

96

“Rosewater” bir yanda ailesi ülkeleri uğruna hapislerde yatmış bir gazetecinin kendisini bulmasını anlatırken bir yandan da baskıcı rejimlerin halklarını yönetmek için nasıl yollara başvurduklarını açıkça gösteriyor.

Bahari haber yaparken olayların çok da içinde yer almayan, kendisini tehlikeye atacak durumlardan kaçan bir gazeteci. Ancak halka uygulanan baskı, seçimlerde alenen hile yapıldığını görmesi onun da duruşunu gözden geçirmesine neden oluyor. Bu sebeple hapse atılıp, işkence görüyor.

“Rosewater”ın temelinde iki karakter var, biri Bahari diğeri onun sorgu memuru Javadi. Zaten filme ismini veren gülsuyu (rosewater) da Bahari’nin sorgucusunun sürekli sürdüğü kokudan geliyor. Javadi görevine bağlı, kendisine söylenenlere inanmış, çok da iyi eğitimli olmayan ve kaba güce güvenen bir polis.

Bahari’yi konuşturmak için çeşitli yollar denerken esasında onun ve onun gibilerin nasıl zayıf ve küçük bir dünyada yaşadıklarını, nefret ettikleri gibi görünen hayatları nasıl arzuladıklarını görüyor seyirci.

Filmin bir diğer özelliği ise seçimlerde yüzde 60’ın üzerinde oy alan ancak halkın esasında hoşlanmadığı, şiddet uygulamaktan çekinmeyen bir liderin nasıl oyunlar oynadığının alt metinde anlatılması. Hatta Steward bir sahnede Ahmedinejad ile Ruhani’nin katıldığı açık oturumda Ahmedinejad’ın Ruhani’nin eşine ait bir dosya üzerinden nasıl konuştuğunu kısaca gösterip, iktidarı kaybetmemek için kimi zaman nasıl alçalacağını da gayet güzel gösteriyor.

“Rosewater” gerçeklere, yaşananlara belli bir mesafede durmayı seçen bir gazetecinin bu tavrını değiştirmesini ve başına gelenlerden sonra ailesini daha iyi anlamasını gösterirken, diktatör ruhlu yöneticilerin de halkı ömür boyu baskı altında tutamayacağını oldukça iyi bir şekilde anlatıyor.

ROSEWATER/ GÜL SUYU

Yönetmen: Jon Stewart

Senaryo: Jon Stewart

Görüntü Yönetmeni: Bobby Bukowski

Oyuncular: Gael Garcia Bernal, Haluk Bilginer, Dimitri Leonidas, Shohreh Aghdashloo, Golshifteh Farahani,

(Taraf, 10.04.2015)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN