Post image
Çocuk ve Medya Kongresi Ardından

Geçtiğimiz hafta sonu iki gün boyunca Çocuk ve Medya Hareketinin medya okuryazarı bir Türkiye vizyonu için pek çok sivil toplum kuruluşu, uluslararası kurumlar ve uzmanlar bir araya geldi. İlk oturumdan itibaren yoğun ilgi gösterilen kongre çocuk hakları konusuna duyarlı kurum ve kişilere de çok güzel açılımlar, yeni bilgiler kazandırdı. Özellikle açılışın Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tarafından yapılması ve bakanlar seviyesinde katılım, kongrenin medyanın ilgi odağı olmasını sağladı. Ancak ikinci gün medyadan hiç eser yoktu. Kongreye sadece “haber” gözü ile bakmışlar ancak içerik üretiminde nelere dikkat etmeleri gerekir konusunda çok engin bilgiler edinebilecekleri bu muhteşem organizasyonu ıskalamışlardı. Görebildiğimiz kadarıyla bir tek Semerkand yayıncılık grubu oradaydı.

Kongre boyunca pek çok paralel oturum yapıldı. Siber zorbalıktan tutun da çocuk obezitesine kadar çok geniş bir yelpazede konu başlıkları vardı. Kongrenin en heyecan verici kısmı ise yaş gruplarına göre çocukların atölyelerde ilgilendikleri konu başlıklarında bildiri sunmaları ve komisyon çalışmaları yaparak rapor hazırlamalarıydı. Yetişkinlerin gözünde aşılamaz gibi gözüken problemlere çok güzel öneriler geliştirmişlerdi. Mesela siber zorbalıklara, sosyal medyadaki tacizlere karşı “sosyal kimlik” diye bir kimlik bulmuşlar. Bu kimliği almak için TC kimlik numaranızı, adresinizi veriyorsunuz ancak sosyal kimlikte bunlar yer almıyor. Sadece adınız ve soyadınız bulunuyor. Herhangi bir şekilde suç işlediğinize yönelik şikayet olur ve adli takip başlar ise gerçek kimlik bilgileriniz resmi kurumlarla paylaşılır. Bu sosyal kimlik uygulamasına geçen sohbet siteleri ve sosyal medya mecraları daha saygınlık kazanır ve yaş sınırlamaları gibi konularda daha güvenilir bilgi sağlamış olurlar. Henüz düşünce aşamasında olan bu çözüm kongredeki büyükleri epey heyecanlandırdı. Önümüzdeki günlerde uygulamasının nasıl olacağını hep birlikte göreceğiz.

Tüm bu güzel gelişmeler yanı sıra, medya şiddetinin çocuklar üzerindeki etkisi üzerine çok fazla atölye olmadığını far ettik. Bir tek Prof.Dr. Yasemin İnceoğlu’nun yönettiği bir oturumda Prof.Dr. W.James Potter’in kuramsal bildirisi vardı. Ancak uygulamaya yönelik, diğer ülke örneklerine dair bir çalıuşmaya rastlayamadık. Genel olarakçocuk programlarının hep pozitiften yola çıkarak oluşturulması gerekliliği üzerinde duruldu. Yetişkin programlarının ise çocukların seyredebileceği saatlerde yer almaması, en güzel önlem olarak belirtildi. RTÜK’ün yapmış olduğu araştırma sonuçlarına göre çocukların 21:00-22:00 saatleri arasında uykuya yattıkları bilgisi verildi. Bu durumda prime-time denilen kuşakta mafya uzantılı, derin devlet bağlantılı ve bol silahlı, ölüm saçan dizilerin en azından 22:30’dan sonraya konması çok daha uygun olacaktır. Ancak bu konuda RTÜK’ün bir çalışma yaptığına dair hiçbir emare göremedik.

Bir başka tehlike de dijital oyunlardaki şiddetti. Bu oyunlar denetime sokulduğunda +13 yaş gibi ibarelerle piyasaya sürülmelerine karşın uygulamada 8 yaşındaki çocuklar tarafından da oynanabilmekte, internet sitelerinden indirilebilmekte. Bu durum karşısında yine “sosyal kimlik” uygulamasının etkili olabileceği ve yeterli, bilince sahip olmayan ailelerin üzerinden bu uygulama ile büyük bir yükün alınacağı da vurgulandı. Çocukların yapmış oldukları afiş çalışmaları içerisinde belki de en etkili olan dijital oyunlarla ilgili slogan çalışmasıydı: Lütfen kendi çocuklarınıza izletmeyeceğiniz televizyon ve bilgisayar programları üretmeyin. Ne kadar doğru.

İyi haftalar,
Umut Vakfı

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN