Post image
Bu Ateş, Öfkeyle Sönmez

8 (1)Can DÜNDAR
(candundarada@gmail.com)

Aileden Sorumlu Bakan, ailelere, “İstismara karşı çocuklarınıza çığlık atmayı öğretin” diyordu ya…

Dün devlet öğretti çocuklara çığlık atmayı…

Bu 1 Mayıs’ın unutulmaz görüntülerinden biri, evinde otururken polis gazıyla “istismar” edilip gözleri kavrulan yavrucakların annelerine sarılıp çığlık çığlığa ağlamasıydı.

Bakan, çığlık atınca devlet yardıma koşar sanıyordu.

Oysa çocuklar, çığlıklar atarak devletten kaçıyordu.

***
İstanbul’un “söylemde şair, şiddette mahir” valisinin sıkıyönetime bahane saydığı uzun namlulu tüfekler, Kalaşnikoflar çıkmadı ortaya…

Ama polisin daha önce canlara, gözlere mal olan tazyikli, zehirli suyu, gaz bombası, plastik mermisi, kalkanı, copu, dayağı oradaydı.

Bu ülkede can güvenliğine asıl tehdidin, güvenlik güçlerinden kaynaklandığı; onlar karışmadıkça, karıştırmadıkça yurttaşın güle oynaya bayramını kutladığı bir kez daha anlaşıldı.

Gezi Direnişi sırasında telefonda, “Taksim’i açsak ne olur ki? Ama (Erdoğan) Nuhdiyor, peygamber demiyor” diye yakınan İçişleri Bakanı’nın halefi bunu görmüyor mu?

Gezi eylemlerini “Bunlar demokratik gelişmişliğimizin tezahürüdür” diye yorumlayan Cumhurbaşkanı bunu bilmiyor mu?

Biliyorlar elbette; Türkiye’nin günbegün nasıl bir felakete sürüklendiğini “içerden” görüyorlar.

Ama Erdoğan’ın otoritesi ağır basıyor, korku veren gidişat engellenemiyor.

***

Şehrin en canlı meydanının devasa bir karakola dönüşmesi, işçilerin bayramlarını özgürce kutlamaktan men edilmesi, Türkiye’nin günbegün bir polis devletine dönüşmesi, dünyanın olup biteni acıyan gözlerle izlemesi başarıysa, Erdoğan, 1 Mayıs’ta büyük başarı kazanmış demektir.

Kimsenin gözünün yaşına bakmamış, otoritesini sağlamlaştırmış, iktidarını perçinlemiştir.

Tercihini, barışçıl bir kutlamaya kapı açmak yerine, onu baskıyla ezmekten yana kullanmıştır.

Dün, bu sayede 1 Mayıs, engellenmiştir.

***

Peki Erdoğan’ın hırsı, izanının önüne geçti diye, polis onun emrinde bir baskı aygıtına döndü diye, gidişatı gören sağduyulu sesler bile sustu diye bu toplum siner mi?

Belki bugün siner. Ama bunun uzun sürmeyeceğini, bir toplumun tamamen sinmeyeceğini, tersine, şiddetle üzerine gidildiğinde şiddete yöneleceğini, aynı şiddetle direneceğini, Güneydoğu tecrübesi öğretmedi mi bize?

Gezi’de olup bitenler ders olmadı mı?

Bu ateş, öfkeyle sönmez; harlanır.

12 Eylül zulmünün yetiştirdiği çocuklara, Güneydoğu’da tanklar işlemedi.

Şimdi Erdoğan şiddetine karşı çığlık atmayı öğrenerek yetişen çocuklara TOMA’lar işler mi?

CHP’ye alkış

1 Mayıs’ta CHP milletvekilleri her eylemin içindeydi. En öndeydiler. Kortejde sendikacılarla kol kolaydılar. Direnişte TOMA’ların önüne yattılar. Gözaltına alınan gençlere sahip çıktılar. İtilip kakıldılar. Gaz yediler, yaralandılar. Ama nihayet ana muhalefet partisinden beklediğimiz şekilde halkın yanında saf tuttular. Farklı beklentilerle topa girmeyen muhalif partilere ve vekillere inat, halkın direnişine de, ezilişine de ortak oldular. Anlaşıldı ki, partide bir yenilenme yaşanacaksa bu, her zamanki gibi kurultay kürsülerinden seslenerek değil, TOMA’ların suyundan beslenerek olacak.

(Cumhuriyet, 2 Mayıs 2014 Cuma)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN