Post image
Bizim burada kızlar çok değersiz!

150731120121_aysun_altay_624x351_hurriyet.com.trAdı Aysun… Henüz 22’sindeydi… Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Domaniç Meslek Yüksek Okulu’nu bitirmişti ve erkek arkadaşı MY’ye ait işyerinde sekreter olarak çalışıyordu… Hayat dolu bir genç kızdı, hayalleri vardı, ama… Erkek arkadaşının tabancasıyla kalbine tek el ateş ederek ölümü seçti… Daha önce de, iki kez bileklerini keserek intihar girişiminde bulunmuştu…

Aysun, erkek arkadaşına bir de mektup bırakmıştı: “Hayattan ve yaşadıklarımdan bıktım. Arkamdan sakın üzülme…”

Henüz yaşamının baharında neden, niçin hayattan bu kadar bıkmış, yaşamına son vermişti Aysun?

aysunO, ülkemizde yoğun bir şekilde yaşanan çocuk ve kadın istismarlarının, tecavüzlerinin kurbanlarından sadece birisiydi. Öz be öz ağabeyinin Aysun’a tecavüz ettiği ve bu nedenle genç kızın bunalıma girdiğini yazdı gazeteler… Van, Ağrı, Diyarbakır’daki “şüpheli ölümlerde” olduğu gibi Kütahya Domaniç’te de Aysun’un ölümü kayıtlara “intihar” olarak geçti… Oysa kelimenin tam anlamıyla “kadın cinayeti”ydi Aysun’un ölümü.

Çocuk istismarı katlandı

Türkiye’de aynı dramı yaşayan ve utandığı için sesini çıkarmayan ve bir kısmı yaşadıklarının ıstırabına dayanamayıp intihar eden Aysun’lar o kadar çok ki…

Geçenlerde İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, çocukların cinsel istismar ve saldırılardan korunması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis’e bir önerge sundu. Önergesinde, Adalet Bakanlığı verilerine dayanarak bilgilerde verdi. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun çocuklara yönelik tecavüz eylemine de yer verilen “Çocukların cinsel istismarı” başlıklı 103. Maddesi çerçevesinde açılan dava sayısının 2006 yılında 2 bin 414 iken, 2011 yılında 16 bin 827’ye yükseldiğini belirten Dr. Tanrıkulu, davalarda yüzde 697’lik artış olmasına dikkat çekti… Bu verilere, 15 yaşından küçük olanların dahil olduğunu, 15-18 yaş aralığında olup, cinsel istismar ve saldırıya uğrayan çocukları kapsamadığını da vurguladı…

Yılda 17 bin çocuğun, özellikle de devlet koruması altındakilerin saldırıya uğradığına dikkat çeken Tanrıkulu, çocukların uğradığı saldırıya karşı tedbir almamanın suça göz yummak anlamanı geldiğini, vakit kaybetmeden Meclis araştırması açılması gerektiğini söyledi…

Dikkatinizi çekerim mahkemelere yansıyan 16 bin 827 rakamı 2011 yılına ait ve sadece 15 yaşına kadarki çocuklara yönelik cinsel saldırıları kapsıyor… Ve bugün çocuğa, genç kıza yönelik cinsel saldırılar öylesine yüksek ki…

32350_630x350

En kötüsü de, cinsel taciz ve tecavüzlerin büyük çoğunluğunun çocukların, gençlerin onları koruyup, kollaması gereken en yakınındaki kişilerden geliyor olması…

Yine gazetelerde okumuşsunuzdur. Daha yeni Antalya’da dört çocuğu bulunan 47 yaşındaki Ekrem E.’nin (bana kalsa soyadının da yazılması ve toplumdan tecrit edilmesi gerekir) zihinsel engelli kızına 6 yıldır tecavüz ettiği ortaya çıktı…

2008 yılında babasından hamile kalarak düşük yapan HE. şimdi 21 yaşında ve eğer komşusu ihbar etmese daha uzun yıllar bu iğrenç tecavüzleri yaşayacaktı. Ahlaksız baba tutuklu. Tabii ki, suçlamaları kabul etmiyor. Ama avukat Serap Ertuğrul, sanığın yıllardır öz kızına tecavüz ettiğini, HE’nin 2012 ve 2014 yıllarında da hamile kaldığını, ilk erkek çocuğun baba Ekrem E., ikinci doğan erkek çocuğun da anne Cemile E. tarafından köpeklerin yoğun olduğu araziye canlı canlı atılıp ölüme terk edildiklerini  belirtip, cezalandırılmalarını istiyor.

79480

Yaşananlar ne kadar mide bulandırıcı ve canavarca değil mi?

Maalesef o kadar çok böyle gizli kalmış aile içi cinsel istismar, tecavüz olayı var ki. Doğu’da doktorluk yapmış olan birkaç kişiden daha dinlemiştim de midem bulanmıştı… İki ayaklı, insan kılığında hayvanlar aramızda dolaşıyor, öz kızlarına, kardeşlerine, yeğenlerine, gelinlerine bile utanmadan, arlanmadan tecavüz ediyor. Birçok genç kız veya kadın utandığı için bu olay aile bireylerine yansıtılsa da kapatılıyor. Bazı il ve ilçelerde onlarca “şüpheli kadın intiharları” dikkat çekicidir…

Suçlu kim mi? Tabii ki o tecavüze uğrayan gencecik kızlar, kadınlar! Doğu’da kadın cinayetleriyle ilgili kitap da yazan bir ünlü gazeteci arkadaşım, “tecavüze uğrayan kız hamile kalınca ne olacak. Amcaoğlu, dayıoğlu, kaynata tecavüz etmiş. Erkek, öldürülürse kan davasına dönüşür… Ama kadın öldürülünce iş biter…”

Galiba bu kadar… Baksanıza gazetelere yansıyan ferdi ve toplu tecavüz davalarına… Mahkemeler bile (bazıları tabii) duruşmalardaki “iyi hal”i nedeniyle tecavüzcülere az ceza vermeye ya da vermemeye çalışmıyorlar mı… Daha geçenlerde Diyarbakır’da 70 yaşında, felçli ve görme engelli kadına tecavüz girişimi davasında mahkeme, sanığın yargılama sırasındaki “olumlu davranışları” nedeniyle iyi hal indirimi uygulandığını açıkladı. Mahkeme, 21 yıl hapis istemiyle yargılanan 32 yaşındaki Abdullah Taşkıran’a “eylemin teşebbüs aşamasında kalması” ve sanığın duruşmalardaki iyi hali gerekçesiyle 9 yıl 4 buçuk ay ceza verdi…

Genç kızın, kadının ahırdaki hayvandan da değersiz olduğunun örnekleri o kadar çok ki… Son bir örnekle bitirelim:

1100393_620x410Hacire Göv’ün, Şanlıurfa’da geçtiğimiz yıl 30 metre derinliğinde bir kuyuda cesedi bulunmuştu. 8.5 aylık hamileydi… Evlilik dışı ilişkiye girip hamile kaldığı gerekçesiyle töre cinayetine kurban giden 19 yaşındaki Hacire’nin pijamasında tespit edilen sperlerin dayısının oğluna ait olduğu ve genç kızın öldürülmeden önce tecavüze uğradığı tespit edildi. Cinayetle ilgili genç kızın dört kuzeni hakkında, “töre saikiyle gebe olduğu bilinen kadına karşı kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.

Cinayeti deşifre eden Hacire’nin zavallı annesiyle ise köyde şimdi kimse konuşmuyor…

Anne Murifeye  Göv, hamile kalan kızını önce evlendirmek istemiş, daha sonra kızına kürtaj yapılması için girişimlerde bulunmuş, son çare olarak ise saklanması için Diyarbakır’a yollamış. Ancak kızını yaşatma çabaları sonuçsuz kalmış…

Gördüğünüz, bildiğiniz gibi geri kalmış toplumlarda kız olarak dünyaya gelmek suç, çocuk, genç kız olmak ise başlı başına bir suç…

150731143704_kadin_olmak

Seçip, Meclis’e yolladıklarımız vakit kaybetmek yerine çalışsalar ve de Sezgin Tanrıkulu’nun çağrısına kulak verip bir şeyler yapsalar iyi olmaz mı acaba?

İyi haftalar

Umut Vakfı

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN