Post image
Barış İçin Yargıçlar ve Savcılar İnisiyatifi

Fikret İLKİZ 

Yargıçlar ve savcılar “Barış İçin Yargıçlar ve Savcılar İnisiyatifi” oluşturabilir mi?

Yargıçlar ve savcılar barış için eylem yapar mı? Atom silahları “ne adalete ne de barışa hizmet eder”, bu silahlar bütün “insanlığı rehin almıştır”, bu durumu protesto etmek için “…bizler bugün Mutlangen ‘deki depoyu bloke ediyoruz” diyerek yargıçlar ve savcılar oturma eylemi yapar mı? Suç değil midir?

Geçmişte barış için eylem yapanlara ceza davası açan savcılar,  karar veren yargıçlar; mahkûm ettikleri insanlara verdikleri cezalardan duydukları utanç nedeniyle bu dayanışma ile onlardan özür dilemek için barıştan yana eylem yapar mı?

Ondokuz yargıç ve bazı yazarlar 1987’de bu işi yaptı… Tarih yazdılar, hukuk; utanç duydu.

12 Ocak 1987’de ondokuz yargıç eksi 22 derece dondurucu soğukta Almanya Mutlangen’de Amerikan füze deposuna giriş kapısını bloke ettiler. Yargıçlar kapılardan birisinin önünde iki saat boyunca oturarak, araçların depoya giriş çıkışlarını kapattı, bloke etti.

Savcılık yargıçların fiilini hukuka aykırı gördü. 12.01.1987’de Amerikan askeri arazisine giriş çıkışta, bilinçli olarak ve isteyerek yolun kapatılmasını ve bu engellemeyi “ortaklaşa olarak şiddet içerikli bir tavra ve ihmale zorlamış olmaktan” dolayı yargıçları suçladı. Suçlanan yargıçlar ceza kararnamesine itiraz etti. Yargıçlar neden böyle bir eylem yaptıklarını 15.01.1987 tarihinde “Rehine İnsanlık” başlığı altında, Frankfurter Rundschau’da yayınlanan aşağıdaki açıklamalarıyla duyurdular:

Biz yargıçlar, ‘Barış İçin Yargıçlar ve Savcılar’ inisiyatifindeniz. Bizler, yerel barış gruplarıyla birlikte çalışarak, gazete ilanlarıyla, eylemlerle ve kararlarla, 1983 yazında Bonn’da ve Kasım 1985’te Kassel ‘deki barış forumlarımızla insanları uyardık ve onlara hatırlatmalarda bulunduk. Barış hareketinin uyarıları, elbette duyulduğu kadarıyla, etkisini yavaş yavaş yitirdi. Bugün bizim güvenliğimiz, geçmişte olduğundan daha fazla tehlike altında bulunmaktadır. Reykjavik’teki silahsızlanmaya yönelik kapsamlı anlaşma başarısızlığa uğradı. Dünya çapında atom silahlanmasının devam etmesi tehlikesi bulunmaktadır.

Bu nedenle bizler bugün Mutlangen ‘deki depoyu bloke ediyoruz. Bunun, bugüne kadarki bütün sözlerimizden daha iyi duyulacağını düşünüyoruz.

Atom silahları ne adalete ne de barışa hizmet eder. Bu silahlar bütün insanlığı rehin almıştır ve hem Doğu ‘da hem Batı ‘da bütün insanları tehdit etmektedir. Bu toplu imha silahlarının kullanılması sadece düşünülebilir değil, aynı zamanda burada ve bugün her an mümkündür. Atom silahlarının ateşlenmesine yarın dünya güçlerinin farazi ya da gerçek bir varoluş tehlikesi görmeleriyle oluşacak bir politik kriz ya da Sovyet veya Amerikan bilgisayarındaki basit bir fonksiyon yanlışlığı neden olabilir. Sadece Almanya’nın ya da Avrupa’nın değil bütün bir yeryüzünün, insanların olmadığı çelikten bir çöle dönüşmesi için sadece bir düğmeye basmak yeterlidir.

Bütün bir insanlığa yönelik böylesi bir tehdit tarihte hiç olmadı.

Atom silahlarının korkunç tehdidinin insanların çoğunluğu tarafından, ya tehdidin ölçüsünün yanlış değerlendirilmesinden dolayı ya da biz insanların, ateşlenmeye hazır durumdaki silahların imha gücüne günlük yaşamımızın algılama yeteneğinde tahammül edemediğinden dolayı zararsız görüldüğünü ya da dışlandığını görüyoruz. İnsanlık uygarlığında atom silahlarının yeri olmaması gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle toplu imha silahlarının ortadan kaldırılmasında bizim de çabamız olsun istiyoruz.”

Bu açıklamadan sonra Pershing-II ve Cruise füzelerinin ve benzeri silahların Alman anayasasını ihlal ettiğini ve füzelerin yerleştirilmesinin devletin bağımsızlığı konusunda da bedeli olduğunu, kendi topraklarına yerleştirilmiş toplu imha silahlarının kullanılması kararının sadece ABD başkanına bırakılmasının hukuka aykırı olduğunu duyurdular.

Yargıçlara göre eylemleri ve yaptıkları duyurular neden suç değildi?

“Eğer bir Amerikalı asker, birkaç dakika kamyonunda beklemek zorunda kaldı diye Mutlangen ‘deki askeri kontrol noktasındaki barışçıl oturma eyleminin şiddet içerdiği söyleniyorsa, bu durumda peki, farklı imha kapasiteleri olan bombaya sahip bir Pershing-II füzesinin Hiroşima ya yerleştirilmesi nedir?

Bu eylemin haksız bir biçimde suç içeren bir fiil olarak değerlendirilmesi rizikosunu göze alıyoruz. Bizler olayın muhatabı vatandaşlar, anneler ve babalar olarak, sorumluluğu bizim olan çocuklarımızın geleceği için endişeleniyoruz. Varoluşu tehdit eden bu durum içinde, atom silahlarının yerleştirilmesinin demokratik tarzda seçilmiş bir yönetim tarafından onaylanmış olması gerekçesiyle bile tavrımız engellenemez.

Bugünkü oturma eylemimiz (sivil itaatsizliğimiz) ile kendilerine Anayasa tarafından Anayasanın ve uluslararası hukukun korunması konusunda özellikle sorumluluk verilmiş olan bizler, yargıçlar olarak insanları hiçe sayan atom silahlanmasına karşı koymak zorunda olduğumuzu duyurmak istiyoruz. Bunlara ek olarak, yaptığımız abluka eylemi, bu tür eylemler nedeniyle haklarında savcılar tarafından dava açılmış ve yargıçlar tarafından cezalandırılmış olan yüzlerce vatandaşımızla bir dayanışma hareketedir de ayrıca. Doğu ‘da ve Batı ‘da barış ve Silahsızlanma için attıkları adımlara en ağır cezanın verildiği insanlarla da dayanışmadır.

Bizim gösterdiğimiz ilgi herkes için geçerlidir. Ve onlarla birlikte, yüksek sesle diyoruz ki; biz HAYIR! diyebiliriz.” 

Savcılık suçlamasından sonra esas ceza davası yargılaması 19 ve 26 Ekim 1987’de Gmünd Sulh Mahkemesinde başladı. Mahkeme başkanı Yargıç Klaus Mayerhöffer; Yargıçlar Reiner Plorin,  Ulf Panzer ve Dr. Michael Passauer’ü sanık olarak yargıladı.

Davaya duruşmada Sanık Yargıç Passauer Nazi Almanya’sı döneminde gösterilen dirence ve yargının oynadığı rolü anımsatarak şöyle dedi: “Bir yargıç olarak, devletin davranışının uluslararası hukuk, Anayasa ve temel haklarla örtüşüp örtüşmediği hususunda uyanık ve tetikte olmayı görevim addettim”.

Bu yargı hikayesini “Egemenlerin Adaletine Savunmanın İsyanı” adlı kitabında (Chivi Yazıları. İst. 2010. Sf. 309) anlatan, sanık yargıçların üç avukatından biri olan Av. Heinrich Hannover; 554 yargıç ve savcının da görüşünü içeren 228 avukatın 14.07.1987 tarihli Frankfurter Rundschau’da yayınlanan, “Atom silahlanması çılgınlığına son verin” çağrısının aynı zamanda sanık yargıçlarla dayanışma ilanı olduğunu yazmıştır. Bu ilan şöyledir:

“Sorumluluk bilinciyle düşünerek, atom silahlanması çılgınlığına karşı cephe alan insanları her kim cezalandırırsa, atom silahlanmasına ve barış hareketine verilen gözdağına yönelik uygulamaya yargısal yardımda bulunur. Bu politikaya ve içtihada karşı gösterilen dirence artık hukuk çevresine katılması, bizim için daha anlamlı ve memnuniyet vericidir. Bizler, nükleer çılgınlık nedeniyle bütün insanlığın maruz kaldığı mevcut tehlike bakımından, yaşamın ve Anayasamızın korunmasına yönelik seslerini ölçülü olarak değil, duyulabilir şekilde yükselten meslektaşlarımızı kendimizi yakın hissediyoruz. ”

Sanık yargıçlar hakkında 20 günlük para cezası verildi. Ceza miktarı 60 DM olarak tespit edildi. Karara karşı temyiz üzerine Ellwagen Asliye Mahkemesi davayı yıllarca duruşma günü vermeden bekletti. Daha sonra avukatlara 600 Marklık bir para cezası karşılığında davayı bitirmeye rıza gösterip gösterilmediğini sordu. Avukatlar “hayır” yanıtı verince sonunda 10.12.1993’de davanın çok uzun sürmüş olması nedeniyle para cezası olmaksızın davanın düşürülmesine karar verildi. Avukat Hannover kitabında bu davayı Alman hukuk tarihinin utanç verici saçmalıkları arasında yer alacak olan dava olarak görmektedir.

Sonra, Almanya’da oturma eylemi ile yapılan ablukaların şiddet içermediği hakkındaki görüşüyle Anayasa Mahkemesinin 15 Mart 1995 tarihli kararından sonra yüzlerce yargıcı yıllar boyunca meşgul eden “oturma eylemi yapanlara karşı açılmış binlerce dava” Alman hukuk tarihinin en utanç verici saçmalıkları haline dönüşür.

“Barış İçin Yargıçlar ve Savcılar İnisiyatifi” olarak oturma eylemini gerçekleştiren ondokuz yargıç barış için inisiyatif kullanmıştır. Yargıç, yargıçları yargılamıştır. Ama barış inisiyatifi sanık yargıçların hem kendileri hakkındaki davaları hem de geçmişte benzeri ceza davalarında mahkûm ettikleri vatandaşlar hakkında kendi verdikleri cezalar; Alman hukuk tarihinin en utanç verici saçmalığı olarak tarihte yerini alır. Tarihte, ceza davaları hukukun utancına dönüşür, dönüşebilir.

Bu dava ders alınacak bir hukuk utancı ve yakın geçmişin bir tuhaf utanç hikayesidir

Adaletten, hukuktan, vicdanlardan utanç duymamak için var olan utanma duygusu, çağlar boyunca her zaman ve mekânda yitirilmemesi gereken en insani duygu olmuştur. Utanmazların egemenliği acımasız, vicdansız, adaletsiz ve hukuktan yoksundur!

Geçmişte utanmayan hiç utanmamışlara ve hala utanmayanlara ithaf olunur!

11 Mart 2018

 

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN