Post image
“13 bin 500 liraya satıldım”

 

Fatma ALKAN

61 yaşında iki kitabı yayımlanan Kayserili Emişe Altun Türkiye’deki sayıları yaklaşık 21 bini bulan çocuk gelinlerden yalnızca biri. 13 yaşında 13 bin 500 liraya satılan Altun, yaşadıklarını gözyaşları içinde Anadolu Haber’e anlattı.
25 Aralık 2020

“İLK GELEN DÜNÜRCÜYE VERECEĞİM”

Anadolu Haber: 13 yaşında evlenen bir ‘çocuk gelin’siniz. Nasıl oldu evliliğiniz?

Emişe Altun: İlkokulu bitirdiğimde annem beni halı dokumaya gönderdi, babama okumak istediğimi söyledim o da tek şartla kabul etti, elişi yapmayacaktım. Tabi o dönemde kız çocuğu için ne mümkün babam dışarıda çalışıyor, o yokken ben yapıyorum, anneme göre öğrenmeliyim, evleneceğim bunları bilmeliyim… Babamdan gizli elişi yapıyordum, bir gün babam geldi beni elişi yaparken görünce çok sinirlendi ve yaptığım elişini yakmak istedi, annem müsaade etmedi. Bu olay üstüne babam “İlk gelen dünürcü it bile olsa vereceğim” dedi. Öyle de yaptı… Okumak istemem, yaşımın küçük olması bir şey ifade etmiyordu. Beni annemin yaptığı pazarlık ile 13 bin 500 liraya sattılar.

“14 YAŞINDA ANNE OLDUM”

A.H: Nasıl biriydi evlendiğiniz kişi?

E. A: Görmedim ki hiç, ilk gördüğümde fotoğraf çektirmeye gitmiştik. İçimden, “Allah’ım ben bununla mı evleneceğim?” dedim. Ben o yaşta hiçbir şeyin farkında değildim, evlendik ama evliliğin ne olduğunu da bilmiyordum. Eşim 15 gün yanımda durdu, sonra da kayınvalidem ve kayınbabamla Almanya’ya gittiler. Meğer beni evdeki nine ile dedeye hizmetçi diye almışlar. Dede ve ninenin yanında çok çile çektim, sonra Almanya’ya gittik. Orada 11 ay kaldık. Gittiğimde 14 yaşımı doldurmuştum. Beni, çocuğu olmuyor, diye doktora götürdüler. Halbuki ben o zaman çocuktum. Sonra bir şeyler oldu Almanya’dan döndük. Almanya’dan döndüğümüzde eşim beni dövdü, baygınlık geçirdim. Babam bunu duyunca beni geri aldı. Baba evine döndüğümde 3 aylık hamile idim.

“GELİNLİKLE ÇOCUKLUK ARASINDA KALDIM”

A.H: Çocuk yaşta hamile olduğunuzu öğrendiğinizde ne hissettiniz?

E. A: Çocuktum ve gelindim, benim yaşıtlarım naylon leğende kayardı, ben de onları camdan izlerdim. “Hadi kızım git kay deseler” giderdim de, diyen yoktu. Kaynanam bunu söylerdi bana zaten; küçümseyerek, “Git kay desek kayacaksın.” derdi. O zaman ‘çocuk gelin’ falan bilmezdik ama ben ‘gelinlikle çocukluk arasında’ kaldım.

Emişe Altun 2 yıl evli kaldı. 16 yaşında da boşandı. Boşanırken kendisine verilen, ‘Namusunda bir şey yok, geçimsizlikten ayrılıyoruz.’ yazısını da hiç unutmadı. Emişe Altun’un ilk çocuğu kız idi. Çocuğuyla birlikte büyüdüğünü söyleyen Altun, “Ben güldüysem güldü, ağladıysam ağladı, yeri geldi benle dayak yedi…” derken, gözyaşlarını tutmaya gayret ediyordu. O kötü günlerinde bile Altun, gizli de olsa bulduğu her kağıt parçasını okumaya gayret ettiğini söyledi. Altun, daha sonra ikinci evliliğini yaptı. İkinci evliliğinden 3 çocuğu oldu, ancak orada da yüzü gülmedi. Boşandıktan sonra ‘cennete o zaman kavuştum’ diyen Altun, yazmaya başladı. O yazdıklarını da ancak bu yıl, 61 yaşında iki kitap halinde yayımladı: ‘Sonbaharda Gelen Sevda’ ve ‘Kuğuların Gözyaşları’.

“YAZMAK BENİM İLACIM”

E. A: İyi kötü demedim ama yaptım. Bu süreçte çok şey duydum, kimse destek olmadı bana. Yeri geldi çocuklarım bile bana destek olmadı. Bu yaşta anneanne ne yapacak, torunlarına bakmalı, evinde yemek yapmalı dediler. Herkese göre bu yaştan sonraki görevim belliydi, ama ben hayalimin peşini hiç bırakmadım. Bu sevdamdan vazgeçmedim. El alem ne der diye düşünmekten vazgeçtim, el alemi kafamda öldürdüm ve yazmaya koyuldum. Yazdıkça iyileştim. Birkaç başarısız deneme sonucunda kitabımı bastım. Yazdıklarım silindi, sponsor olurum diyenler olmadı. Bilgisayar kullanmayı öğrendim, yazılarım oradaydı bilgisayarım çöktü, silindi her şeyim, ama inat ettim başaracaktım. Sonunda Yazar Emişe Altun olacaktım ve oldum. Zor oldum ama yine de oldum.

“ÇOCUKLARIM YAZDIKLARIMI BİR KERE BİLE OKUMADI”

A.H: Peki, kitaplar yayınlandıktan sonra ne dedi aileniz ve çevrenizdekiler?

E. A: Ne çevrem ne de çocuklarım yazdıklarımla, benim bu yazma aşkımla ilgilenmiyorlar. Yazdıklarımın bir kere bile okumadılar, basılmadan önce okumaları ve baskıya gitmeden okuyup yanlışlarımı, gerekli düzeltmeleri söylemelerini isterdim, ama ilgilenmiyorlar. Onlara göre torunlarımla, evimle vakit geçirmem gerek. Fakat ilk zamanki tepkileri kalmadı benim bu aşkıma karşı tepkisizler. İlk zamanlar çok horlandım. Kadınım, anneyim, torun sahibiyim bu yaşta yazarlık nerden çıktı dediler. Şimdi geldiğimiz noktada ne tepkileri ne destekleri var…

“EMMİLER SÜLALESİNDEN BİR YAZAR GEÇTİ…”

E. A: Ama çevremdekiler “Emmiler sülalesinden bir yazar geçti” diyorlar, saygı duyuyorlar artık bana. Bana destek olmadılar ama olsun, 61 yaşından sonra kendimle gurur duyuyorum, onların fikirlerini değiştirdim ve isterse kadının artık başaracağını gösterdim.

“BU, SİNMİŞ BİR KADININ BAŞARISI”

A.H: Nasıl bir başarı bu, nasıl tanımlarsınız?

E. A: Bir kadının başarısı… İlkokul mezunu, çocuk gelin olmuş, birçok şey yaşamış, eziyet görmüş, çok çile çekmiş, defalarca intihar etmeyi denemiş, sinmiş bir kadının başarısı bu. Kadınlara ışık olmak, bunca yaşanmışlıkla hayallerinden vazgeçmemek gerektiğini göstermek için yazıyorum ben artık, başarının bu yüzünü göstermek için yazıyorum.

“YAŞADIKLARIMIZ KADER DEĞİL”

A.H: Sizin yaşadıklarınızın benzerini yaşayan kadınlara ne söylemek istersiniz?

E. A: İsterim ki her kadın içindeki ışığı görsün, isterim ki onlarda fikirleri değiştirmenin, başarmanın sevincini yaşasın. Yazarken birçok mahremimi anlatıyorum, ama onlara ışık olmak, yol göstermek için yapıyorum bunu. Benim yaşadıklarım kader değil, onlar da bunu görsün diye yazıyorum. Benim gibi sindirilmiş kadınları için yazıyorum. Ben çok çektim ama başardım. Onlar da bunu başaracaklarını bilsin ve hayallerinden vazgeçmesinler.

A.H: Güçlü kadın kimdir?

E. A: Ayaklarının üstünde durandır, çalışan kimseye muhtaç olmayan kadındır. Benim elimde bir mesleğim olsaydı çalışsaydım çeker miydim bunca eziyeti… Ben dayak yedim benimle beraber annemde dayak yedi, karakola gittim ama karı koca kavgası dediler kadına kimse sahip çıkmıyor. Bana kimse sahip çıkmadı ne polis ne babam… Neden dövdün demedi kimse, ben bu şekilde nereye gidebilirdim. Bir kadın olarak ayaklarımızın üstünde durmalıyız, durmak zorundayız… Kadının gücünü içinde keşfetmesi gerekir, benim gücüm yazma aşkımdı. Bu sevdama sıkı sıkı tutundum vazgeçmedim, örnek olmak yol göstermek istedim. Sizlere en büyük tavsiyem okumaktan, yazmaktan, çalışmaktan vazgeçmeyin. Kadın gücünü ilk önce içinde keşfetmeli, kim ne derse desin inandıklarından vazgeçmemeli. Ben 61 yaşında yazarak yeniden doğdum. Ben bu yaşta bunu yapabildiysem, onlar da becerebilir.

“ÇOCUK GELİNLERDE KENDİMİ GÖRÜYORUM”

Emmiler köyü doğumlu ve 13 yaşında çocuk gelin olan Emişe Altun, ‘çocuk gelin’ gördüğünde hissettiklerini şöyle anlatıyor:

“Onlarda kendimi görüyorum, yaşadıklarım gözlerimden akıp geçiyor. Daha çok dillendirilmeli, göz önüne gelmeli, ama her şeyden önce bu iş anne ve babada bitiyor. O yüzden anne ve babanın bakış açıları değiştirilmeli, onlara eğitim verilmeli. Basın da bu durumu daha çok dile getirmeli, magazin değil ama daha çok bilgilendirici yayınlar yapmalı.”

( Anadolu Haber, 25.12.2020)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN